26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Âsım'ın nesli, Mustafa Kemal'in askerleri!

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

Bu darbe girişimi Devlet’in ideolojik niteliğini ve bütün aygıtlarının hazin halini gözler önüne serdi. Devlet’in ve on dört yıldır onu kendi suretinde yeniden örgütlemeye çalışan siyasi iktidarın yapısını en saydam haliyle gördük.
Ortaya çıkan gerçek, bir bakıma 12 Eylül darbesinin amacına ulaştığını, darbe döneminde temelleri atılan Türk-İslam sentezi anlayışının başta eğitim sistemi olmak üzere devletin bütün kurumlarından Kemalizm’i sürüp çıkardığını ve yerine işbirlikçi bir tarikatlar koalisyonunu geçirdiğini gösterdi. Soğuk savaş döneminde Türkiye’yi komünizmin her türlüsünden arındırarak NATO konsepti içinde pekiştirmeyi amaçlayan darbe, kökleri Cumhuriyet öncesine dayanan tarihi bloklaşmanın iktidar yolunu açmıştı.
17-25 Aralık 2013’te sarsıntı geçiren blok, FETÖ’cü darbe girişimiyle tamamen dağıldı ve Devlet’in içinde bir tarikatlar ve cemaatler savaşı başladı. “Son tahlilde” bu, elbette bir Atlantik-Avrasya çatışmasıdır. Fakat gidişata baktığımızda, bir mucize olmadığı taktirde; Cumhuriyet’in ilkelerini, özellikle laisizmi savunan bir cephe iktidara gelmediği sürece, dağılan gerici bloklaşmanın Atlantik ya da Avrasya’ya yaslanarak farklı bir bileşimle yeniden kurulabileceği anlaşılıyor.
İktidarın tabanı
Hiçbir siyasi iktidar boşlukta duramaz; sınıfsal bir tabana dayanmak, kitlelerin rızasını alacak bir ideolojiyi sürekli üretmek durumundadır. AKP iktidarının bu anlamda derin bir krize girdiği görülüyor. On dört yıldır hayatından ve kârlarından memnun olan TÜSİAD burjuvazisi, iktidarın AB ve ABD karşıtı söylemleri ve ufukta beliren iktisadi kriz (belki ambargo vs) nedeniyle tedirgin; muhtemelen yeni alternatiflere açık. Anadolu sermayedarlarının F-tipi olanları tasfiye sürecine girdi. Bu zenginler sınıfının yakında uluslararası bağlantılarını da kullanarak yeni bir siyasi yönelişe gireceği neredeyse kesin gibi. Öte yanda, alt-orta sınıfların sokakları doldurarak “demokrasi cümbüşü” yaratan İslamcı kesimlerini, bir tür “demokrasi milisi” olarak örgütlemek elbette mümkün, fakat Türkiye gibi karmaşık bir ülkede hiçbir iktidar bu türden bir yığına yaslanarak iktidarını sürdüremez.
İktidarın devletin baskı aygıtlarına, orduya, polise ve istihbarat teşkilatına güveni kalmadı. Bu güvensizliği açıkça ifade ettiler; OHAL Kararnameleri’yle panik halinde askerin hiyerarşik yapısını dağıtmaya, istihbaratı ve polis teşkilatını yeniden örgütlemeye çalışıyorlar. Anayasa’yı çok önceden rafa kaldıran hükümet kendi meşruiyetinden emin değil, şimdi bütün yasaları çiğneyerek kendini tahkim etmeye, kendi güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Tek amacı budur.
Yeni sentez
İdeolojik alanda da büyük bir kriz var. Şeriata ve ümmet kültürüne dayalı, ulus-devlet karşıtı monolitik bir İslam anlayışıyla kitlelerin ideolojik rızasını alma imkânı sarsıldı. RTE’nin hemen Olağanüstü İslam Şûrası toplayarak, din adamlarını F-tipi İslam anlayışına karşı ideolojik mücadeleye davet etmesi rastlantı değil. F-tipi İslam anlayışının derinliğini ve gücünü ölçemediği için geleneksel laik kitlelere şirin görünmeye, sarsılan gerici bloku yeniden inşa ederken, bu kesimi de bir şekilde yanına çekmeye çalışıyor: Mustafa Kemal resimleri asmak, Başbakan’ın ikide bir “Mustafa Kemal’in hatırası”ndan söz etmesi vs.
Sağlık Bakanı, Edirne mitinginde “Âsım’ın nesli, Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” dedi. Senteze bakar mısınız? “Âsım’ın kindar ve dindar nesli” ile Mustafa Kemal’in neslini; Akif’in “Âsım”ı ile Fikret’in “Haluk”unu yan yana getiriyor. Ahmet Rıza Bey ile Prens Sabahattin’in, Mahmut Şevket Paşa ile Derviş Vahdetî’nin, hatta Mustafa Kemal ile Vahdettin’in, Taksim’deki Cumhuriyet Anıtı ile Topçu Kışlası’nın sentezi… 12 Eylül ideolojisinin karikatür hali. Umutsuz bir çaba!
Şimdilik sadece Yenikapı mitinginde CHP-MHP-AKP sentezini becerebildiler. Bu da bir şeydir. En azından zaman kazandırır. Fakat, kurtarır mı? Göreceğiz… Hiçbir siyasi iktidar boşlukta duramaz.

yalogan@gmail.com

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019