19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Döneme Tanıklık Etmek

Burçak Evren

Burçak Evren

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçmişte de, günümüzde de, fotoğrafın “çağına tanıklığı” ıskalanmış gibi... Fotoğraf literatüründe ya da dağarcığında “dönemsel fotoğraflar” olarak tanımlayacağımız örnekler yok denecek kadar azdır. Elbette ki bu tür fotoğraflar, belirli bir bilgi, birikim ile zamana gereksinim duyurur. Uzun uğraşların sonucunda gerçekleştirilen yoğun ve sabır isteyen çalışmalardır. Ama dönemlerinde değilse bile, ileriki dönemlerde birer nadir belge olmaları da kaçınılmazdır.
Ne yazık ki biz hem dönemsel fotoğraflar adını verdiğimiz bu örneklerden, hem de belgesel, yani “çağına tanıklık eden fotoğraflardan” yoksun bir çalışma alanındayız.
Dönemsel fotoğraflar adını verdiğimiz çalışmanın ana ekseninde ise bir çeşit retrospektif yani başlangıç ile gelişim evrelerini ve bugünkü konumunu oluşturan bir dizi çalışmadan söz ediyoruz. Örneğin; bir yapının temelinden, oluşumundan, işlevsel hale gelip yaşanır bir yer olmasından kaynaklanan bir dizi gibi. Bu örneği, kentsel olarak sokaklara, caddelere, meydanlara, anıtlara, tarihi yapılara, yaşam odaklarına, nostaljik mekânlara, park bahçelere dek taşıyabiliriz.
Kadıköy Altıyol’da oranın bir çeşit simgesi haline gelen boğa heykelini ele alalım. Artık bu boğa heykeli bir “kent mobilyası” olmaktan çıkmış, neredeyse Kadıköy’le simgeleşen bir anıt halini almıştır. Ama boğa heykelinin ilk ve son durağı burası değildir. Daha önce bilindiği gibi önce Enver Paşa’nın koruluğuna konmuş, fakat Beylerbeyi Sarayı’na, yani Padişahın sarayına bakan güç sembolü olarak algılandığından farklı yorumlara yol açınca oradan kaldırılıp önce Taksim Bahçesi’ne, oradan Spor ve Sergi Sarayı önüne, oradan da Kadıköy İskelesi’nin karşısındaki benzin istasyonu ile belediye binasının önüne konmuş, bir süre ortalardan çekilip en sonunda da Altıyol’daki yerini almıştır. Yani İstanbul’un tüm meydan ve bahçelerini gezmiştir.
Bu boğa heykelinin bu tür serüvenini yansıtan bir dizi fotoğraf, yalnızca onun serüvenini değil, daha da ötesinde bir kentin bu boğa ile olan ilişkisini ortaya koyarak çağına tanıklık etmiş olur. Bir kent kültürünün –belki çoğu kişi için anlamsız ve gereksiz sayılabilecek–gündelik yaşam tarihini oluşturur.
Benzer örneği Taksim Meydanı ya da bir başka meydanla da verebiliriz. Bir meydanın zaman içindeki değişim - dönüşümü, eklentilerle yok olanların bir arada, dönemsel fotoğraflar eşliğinde sunulması, bir kentin tarihine tanıklık etme anlamına gelmez mi? Fotoğraf yoluyla bir kentin, bir bölgenin, bir meydanın tarihi yazılamaz mı?
Böyle bir çalışmada kentin değişen yüzünü izleyebiliriz. Yitirdiklerimizi de görebiliriz. Örnek Taksim Meydanı ve çevresi olunca neler yok ki bu küçük kent tarihinin içinde. Devasa Topçu Kışlası, onun içindeki tüm sportif faaliyetlerin yapıldığı stadyum, önündeki ilk otomobil acentaları, biraz ötesinde cazbantlı, dönemin en sosyetik gazinosu Taksim Gazinosu ve bahçesi, Talimhane’deki boş arsalar, ünlü Kristal Gazinosu, heykelsiz meydan göbeği, Atatürk Kültür Merkezi’nin yerindeki yabancı acentaların müdürlerine ait evler vs.
Hangi araştırma - inceleme dönemsel fotoğraflar yoluyla sunulan bu çalışmadan daha etkili, daha öğretici olabilir ki?
Fotoğrafın çağına tanıklığını ıskalıyoruz dedik. Dün de öyle olmuş, ne yazık ki bugün de... Elbette yalnızca değişen kentler, sokaklar ve meydanlar değil, onun ötesinde yaşam biçimleri, yaşam odakları, eğlence kültürü ve insanlar da, giyim kuşamından tutun, yaşam tarzlarına dek değişim gösteriyor. Ama bunları saptayıp, fotoğraf yoluyla tespit edemiyoruz. Böylesine bir alışkanlığımız, öğrenimimiz, daha doğrusu kültürümüz yok.
Bence fotoğrafı, zanaattan sanata götüren en kestirme, en etkili, en bilimsel yol böylesine bir tutumdadır...