19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Duvardaki hakikat

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

19. yüzyılın Avrupa merkezli devrim sloganı neydi: “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz.”

Avrupa’nın kapitalist devletleri, emekçi devrimlerine karşı birleşmişlerdi ve işçi sınıfları da onları ancak birleşerek yıkabilirlerdi. Ne var ki, emekçi devrimleri Paris Komünü’nün 1871 yılındaki üç aylık direnişi dışında iktidarı ele geçiremediler. Bütün ülkelerin işçilerinin devrim başarısı kazanamadığı bir çağ yaşandı.

EZİLEN DÜNYA MİLLETLERİNİN DEVLET MEVZİSİNİ KAZANMASI

19. yüzyılın sonlarında başlayan Emperyalizm döneminde dünya ikiye bölündü: Ezen Ülkeler ve Ezilen Ülkeler. Ezen ülkelerin işçi sınıfları da kendi ezen milletlerinin bir parçası haline geldiler ve devrimin gücü olmaktan çıktılar. 20. yüzyılda devrim odağı Doğu'ya kaydı. Dünya Asya Devrimleri çağına girdi. Bütün devrimler vatan savaşında oldu. Bu gerçekler ışığında çağın sloganı şöyle formülleştirildi: “Bütün ülkelerin işçileri ve Ezilen Milletler birleşin.” Oysa emperyalist ülkelerin işçi sınıfları, emperyalizme karşı savaşan milletlerle değil kendi emperyalist sermaye sınıflarıyla birleşmişlerdi. Ne var ki, Ezilen Ülkelerin işçi sınıfları kendi ülkelerinin kurtuluşunda önemli roller oynadılar. Bu nedenle ve biraz da teorinin 19. yüzyıla bağlılığı nedeniyle, “Bütün ülkelerin işçileri” kavramı devrim sloganındaki yerini korudu.

ÇAĞIN DİRENME MEVZİSİ

Emperyalizme karşı vatan savaşları çağında, sömürge kalmadı, Afrikası, Asyası, Latin Amerikası, herkes kurtuldu, her millet devletini kurdu. Dünün Ezilen Milletleri içinde yer alan Çin gibi, Hindistan gibi ülkeler, bağımsız devletleri sayesinde Gelişen Ülkeler haline geldiler, dünyada üretimin başını çekmeye başladılar. Milli Devlet, Ezilen ve Gelişen Milletlerin direnme ve gelişme mevzisi oldu. Bu dönemin başlarında, 1970’li yılların ilk yarısında, Mao Zedung, “Devletler bağımsızlık istiyor, milletler kurtuluş istiyor, halklar devrim istiyor” sloganını dile getirdi.

Sovyetler Birliği’nin 1990 yılında dağılması üzerine ABD emperyalizmi meydanı boş buldu ve “Dünyanın tek efendisi olmak” amacıyla “Küreselleşme” denen emperyalist atağı sahneye koydu. Hedef, milli devletlerin tasfiyesi idi. Öncelikle Ezilen ve Gelişen Ülkeler devletsiz bırakılacaktı. Bu dönemde Vatan Partisi, “Milli devlet direnir, milli ordu direnir” sloganını ortaya koydu ve 2003 yılında Hasan Yalçın Kurultayı’nın duvarına astı.

DEVLETİN KÜÇÜLTÜLMESİNE KARŞI EMEĞİN DİRENME MEVZİSİ

Milli devlet ve milli ordu, yaşadığımız dönemde yalnız Ezilen ve Gelişen Milletlerin değil, emekçilerin direnme mevzisidir. Türkiye’de 1980 yılından beri bu gerçeği yaşadık. Turgut Özal’ın “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme Programının” özeti, “Devletin küçültülmesi” idi. KİT’lerin özelleştirilmesi, tarıma desteklerin kaldırılması, paranın giriş çıkışına denetimin kaldırılması, gümrüklerin indirilmesi, sosyal hakların kaldırılması, hepsi Kemalist Devrimle kurulan devletin küçültülmesi idi.

Küreselleşmenin hedef aldığı Milli Devleti en başta işçi sınıfı ve diğer emekçiler savundu. 1989 İşçi Baharından başlayınız, özelleştirmelere karşı mücadeleler, madenci yürüyüşleri, Tekel ve Telekom işçilerinin mücadeleleri, hep Milli Devlet mevzisindeki emekçi hareketleridir.

Türk milleti, Turgut Özalların, Tansu Çillerlerin, Tayyip Erdoğanların devleti küçültme programlarına, yalnız ekonomik cepheden değil, siyasal cepheden de Milli Devlet ve Milli Ordu mevzilerinde karşı koydu. Ergenekon ve Balyoz tertiplerine karşı Silivri savaşları, Bölücü Teröre karşı savaş, FETÖ’nün temizlenmesi, hep bu mevzilerdedir ve savaş, 2014 yılında Silivri duvarlarının yıkılmasıyla Milli Devlet ve Milli Ordunun üstünlük kazandığı bir sürece girmiştir. O tarihsel andan sonra adım adım gelişen süreçte, Türkiye Tayyip Erdoğan’ı yönetmeye başlamıştır. Türkiye’nin dinamikleri dediğimiz, Türkiye’nin mecburiyetleri dediğimiz Milli Devlet ve Milli Ordu birikimidir. Emekçi sınıflar, bu birikimin en güvenilir, en sağlam ve en devrimci gücüdür.

DÜNYAYA BAKALIM

Bugün dünyaya bakınız, emperyalizme karşı mücadele mevzisinde hep milli devletleri göreceksiniz. Çünkü Gelişen ve Ezilen dünya ülkelerinin milli devletleri, millet denen sınıflar ittifakının örgütlü savunma mevzisidir. Milli Ordu da, bu mevzideki silahlı güçtür.

Emperyalizme karşı mücadelenin ön cephesine bir göz atalım: Suriye ve Irak, emperyalizme karşı milli devletleriyle savaşıyorlar. Irak, ordusu yenildiği için işgale uğradı ve bölündü, şimdi milli devletiyle ayağa kalktı ve direniyor. Suriye, ordusuyla ayakta kaldı. Rusya, İran ve Türkiye milli devletleriyle emperyalizme karşı bir mücadele cephesi kuruyorlar.

Çin ve Hindistan, yine Milli Devlet mevzisinde dünya ekonomisinin en hızlı gelişen ülkeleri.

Küreselleşme döneminin pratiğini özetleyen devrimci sloganı Vatan Partisi (o zamanki adıyla İşçi Partisi) saptamıştır: “Milli Devlet direnir, Milli Ordu direnir.”

Bugün emperyalizme karşı mücadelenin esas gücü, milli devletlerdir.

YARIN KONUYA DEVAM EDECEĞİZ