23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Tarihî adım: Ankara'dan Şam'a heyet gidiyor

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

"Tarih Baba" bu ara bölgemizden ayrılmıyor. Fazla mesaide.

Bir rüzgar estirdi. Her şey tersine dönüyor.

Gelişmeler: İyi.

* * *

Dört tarih. Dördü de milat değerinde.

Bir: Türkiye, Rusya'ya özür mektubu gönderdi. Düşürülen uçak için (24.6.2016).

İki ülkenin stratejik mevzilenişi değişti. Husumetten stratejik ortaklığa doğru.

* * *

İki: Amerikancı Gladyo'nun darbe girişimi bastırıldı (15.7.2016).

Türkiye iç cephede temizlik yapıyor. Gladyo devletten ve toplumdan tasfiye ediliyor.

Böylesi ilk.

* * *

Üç: Petersbur zirvesi. Tayyip Erdoğan ile Vladimir Putin buluştu (9.8.2016).

Türkiye: NATO üyesi.

Rusya: NATO'nun en büyük askeri rakibi.

Görünüşte iki farklı kamp.

Gerçekte: İki ülke arasında stratejik işbirliği kararı alındı.

* * *

Dört: TSK, Cerablus'tan Suriye'ye girdi (24.8.2016).

Toprak: Suriye'nin.

Fakat hedef farklı.

Dost da, düşman da gördü: Türkiye, Amerikan koridorunu dağıtmak istiyor.

Bu yüzden: Sert itiraz Şam'dan değil, Washington'dan geldi.

Anlamı: NATO üyesi Türkiye, NATO'nun patronuna silahla kafa tutuyor.

* * *

Ama bu tablonun büyük bir eksiği vardı.

Rusya da, İran da dostça hatırlatıyor: "Fırat Kalkanı'nı sürdürmek istiyor musun? Öyleyse, Suriye'yle koordinasyon halinde yap."

Dedikleri: Beşar Esad'la artık masaya otur.

Türkiye, tereddüt içindeydi. Tamamlayıcı adım gelmiyordu bir türlü.

* * *

On gün kadar önce.

Üst düzey bir isimle konuşuyoruz. Tayyip Erdoğan'a hayli yakın.

Benim nitelemem: AKP'deki “Avrasyacı damar"ın önde gelen ismi.

Konu: Suriye ve Beşar Esad'ın geleceği.

Her zamanki gibi vurguladım: Daha fazla sürüncemede bırakamazsınız. Esad'la buluşmak zorundasınız.

* * *

Cevap fazla vaatkârdı: "Putin ile anlaştık zaten."

Ardından bir tablo çizdi. Aşırı "mükemmel".

"Suriye'yi birleştireceğiz. Esad, dediğimizi yaparsa, ona teslim edeceğiz."

"Şart" dediklerine bakalım: "Esad bir genel af çıkaracak. Serbest seçim yapılacak. Suriye halkı arasında ayrım yapmayacak. Bütünü temsil edecek."

Kim itiraz ederdi ki bunlara?

Karar veremedim: Ne kadarı gerçek, ne kadarı yönlendirme...

Fakat: Suriye üzerine Rusya ile sıkı görüşmeler yapıldığı anlaşılıyordu.

* * *

Devam edelim.

Sonra "Musul krizi" başlatıldı. Türkiye ile Irak arasında.

AKP, Musul'da "diplomasi" dilini bütünüyle devre dışı bıraktı.

Bölgeye baktım. Dikkat çekici suskunluklar vardı.

Rusya: Suskun.

İran: Hiç resmi tepki vermedi.

Bir not: Unutmayalım. Tahran, Bağdat hükümetinin en önemli müttefiki.

Suriye: O zaten hiç konuşmadı.

* * *

Şaşırtıcı bir durum daha: Irak Başbakanına en büyük destek Amerika'dan geldi.

Bir hatırlatma: Başbakan Haydar İbadi, Şii kökenlidir.

Normal mi bu: İran ses etmiyor. ABD itiraz ediyor Türkiye'nin Musul'daki varlığına.

* * *

Ya AKP liderliğinin, medyasının tutumu? Onlar da şaşırttılar.

Yaptıkları açıktı: Haydar İbadi üzerinden İran'ı değil, ABD'yi dövdüler.

Bu kadar "ince ayar" beklemiyordum doğrusu.

* * *

Gelelim işin son aşamasına.

Malum: Rus lider Putin, 3 gün önce Türkiye'deydi.

Dünya enerji kongresine katılmak için geldi (10.10.2016).

Erdoğan'la tekrar masaya oturdular.

İki ayda üçüncü buluşmaydı bu. Anlamı: Taraflar "derin mevzu"ları konuşuyorlardı.

* * *

Görüşme bitti. İki lider medyanın karşısına çıktı.

Erdoğan sonuçlardan memnundu.

Görüşmeyi şöyle özetledi: ""Bugün Sayın Başkan'la dolu dolu bir gün geçirdik."

İçte, dışta herkes biliyordu. Görüşmenin iki temel gündemi vardı.

Bir: Enerji.

İki: Suriye.

* * *

Enerjide mutabakatın sonuçları hemen ilan edildi. İmzalar da atıldı zaten.

Ya Suriye?

Bazı kararlar alındığı kesindi. Fakat: Açıklanmadı. Zaten beklemiyorduk.

Kararların sonuçlarını sahada göreceğimiz açıktı.

* * *

Yine de: Bir ipucu vardı elimizde.

Suriye lideri Beşar Esad İran medyasına konuşmuştu (10.10.2016).

Verdiği mesaj: Türkiye'ye kapıları açıktı.

Dediği: "Suriye'de akan kanın durması için herkesle görüşebilirdi."

Esad, galiba Erdoğan-Putin masasıyla eşgüdüm halindeydi.

* * *

İşte bu ortamda İslamcı çevreleri taradım.

Amacım: Putin'le mutabakatın sonuçlarını anlamak.

Üst düzey ciddi bir kaynakla konuştum. Stratejik gelişmeleri iyi takip eder.

Uygun görürse, bilgi de verir.

Tane tane anlattı: "Ankara'dan Şam'a bir heyet gidecek."

İhtiyatla sordum: Gayri resmi bir heyet mi?

Belli ki bazı bilgilere sahip: "Hayır öyle değil. Dışişleri mensupları gidecek. Diplomatlar yani."

Bazı ayrıntılara da girdi: "Arapça bilen diplomat(lar?) da olacak heyette."

Tarih de verdi: "Çok yakında gidecekler."

Sanki 4-5 gün içinde der gibiydi.

* * *

Doğru olabilir miydi? Başka AKP çevrelerine de sordum.

Cevapları: "Bilmiyoruz. Çok yeni bir durum. Ancak, gelişmekte olan tabloya aykırı değil."

* * *

Sonuç:

Ben de yüzde yüz kesin diyemiyorum.

Fakat: Hem kaynağım ciddi. Hem de bütün belirtiler o yönde.

Bugünlerde olmasa bile, Esad yönetimiyle buluşma kaçınılmaz. Türkiye için de. Bölge içinde.

* * *

Görünen,Türkiye tarihi bir adım atmaya hazırlanıyor.

Olayı, sadece "Esad'la barışma" olarak görmek hafif kalır.

Dışta ve içte: Türkiye için yeni bir süreç başlıyor.

* * *

Üç "başlık" temelden değişecek.

Bir: ABD ile ilişkiler eskisi gibi olmayacak.

İki: Bölgeyle ilişkiler yön değiştirecek. Bölge merkezli bir dönem başlayacak.

Üç: Başta PKK, ayrılıkçı hareketler zemin kaybedecek.