22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

1915 olaylarını tartışalım Ermeni Soykırımını değil

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

11 Eylül 2017 günü bu köşede yayımlanan “Üniversite Kürsüsü ve Mahkeme Kürsüsü” başlıklı yazı üzerine farklı görüşler yayınlandı.
O yazıda aydınlarımızın soykırım vardır yoktur tartışmasına girerek tuzağa düştüklerini belirtiyorduk.
Kimi değerli aydınlarımız, “Soykırım iddialarına yanıt vermeyelim mi” diye soruyorlar. “Bu iddiaların meclis kararlarına dönüşmesi, akademik kürsülerden seslendirilmesi karşısında susacak mıyız” diye itirazlarını dile getiriyorlar.

YANIT NASIL VERİLDİ

Biz de, “Ermeni soykırımı” yalanına hangi yanıtı vereceğimiz üzerine yazmıştık. Vatan Partisi önderliği, Türkiye’nin vatansever güçlerini biraraya getirerek, o yanıtı 2000’li yıllarda Lozan, Berlin, Paris meydanlarında, yedi iklimde yapılan uluslararası konferanslarda ve çalıştaylarda vb. vermişti. Çeşitli hükümetlerle yaptığımız üst düzey görüşmelerde de AİHM kararlarını masanın üzerine koyduk.
Önce Parti yöneticileriyle birlikte Lozan Sarayı merdivene çıktık ve dünya basınına anlattık. Sonra 24 Temmuz 2005 günü Lozan Sarayı’nda binlerce insanımızı toplayarak bütün dünyaya seslendik. Başımızda Rauf Denktaş, kürsüde Eski Millî Savunma Bakanımız, şu anda Vatan Partisi Genel Başkan Başdanışmanı Barlas Doğu, yanıtımızı dört cümlede özetledik:
“Ermeni Soykırımı, uluslararası bir yalandır.
“Ermeni Soykırımı, tarihsel bir yalandır.
“Ermeni Soykırımı, emperyalist bir yalandır.
“Biz, vatanımızı savunduk.”
Çalışmalarımıza 1990’lı yıllarda Rusya’nın devlet arşivlerine girerek başlamıştık. Mehmet Perinçek, yıllarca Moskova arşivlerinde çalıştı. Rus ve Ermeni belgelerini insanlığın önüne koydu.

YALAN ÇİĞNEME EYLEMLERİ

İsviçre’de yalan çiğneme gezileri ve toplantıları yaptık. Merkez Karar Kurulu üyelerimiz E. Hv. Korg. Yaşar Müjdeci, E. Büyükelçi Pulat Tacer ve E. Alb. Dinçer Kömek, İsviçre’deki yalan yasalarına meydan okudular. Yurtdışı yöneticilerimiz Ali Mercan, Ethem Kayalı, Hasan Kemahlı yalan çiğneme eylemleri nedeniyle yargılandı ve mahkum edildiler.
Berlin’de iki kez yürüyüşümüz yasaklandı. Yasakları Av. Belgin Kömürcü arkadaşımızın başarılı girişimleriyle Alman İdare Mahkemelerine kaldırttık. Berlin Ernst Reuter Meydanı’nda mitingimize gelen Alman Polis Müdürü, Vatan Partisi Genel Başkanı’na “Siz konuşma yapamazsınız” diye yazılı bildirimde bulununca, binlerce insanımızın önünde “Yasağınızı yere atıyorum ve çiğniyorum” yanıtını verdik.
Yanıtlar böyle verilmiştir. Ama asıl önemli yanıt, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin İkinci ve Büyük Daire kararlarıdır. İsviçre devletine karşı açtığımız davayı dünya kamuoyu önünde kazandık. Emek verenlere selam olsun!

GÜNÜN YANITI

AİHM Kararlarıyla bir kale kazanıldı. Şimdi o kaleyi emperyalistlere teslim ederek yanıt vermeye kalkıştığımız zaman, tuzağa düşmüş oluyoruz. Bunu anlatmak istedik.
Artık yanıt uluslararası mahkeme kararıdır: 1915 olaylarında soykırım işlendiği konusunda bir mahkeme hükmü yoktur, o nedenle soykırım yoktur!
Soykırım mavalları okuyan parlamentolara, üniversitelere vb “Siz yetkili değilsiniz. Yargının yetkisini gasp edemezsiniz” dediğimiz zaman, yapabilecekleri bir şey yok. Çünkü soykırım, bir suç tanımı. Suçun varlığına ancak yetkili mahkeme karar verebilir. Mahkeme hükmü yok ve soykırım yok. İşte bu kadar!

SONUÇSUZ TARTIŞMA MI YARGI HÜKMÜ MÜ

AİHM kalesini terk edip, soykırım var mı yok mu tartışmasına girdiğimiz zaman, Türkiye düşmanlarının istediği oluyor. Çünkü kesin hükmü terk ediyor ve kesin hüküm verilemeyecek bir alana çekiliyoruz. Yani tuzağa! O tuzakta propagandanın bin türlüsü var ama karar makamı yok. Sonuç yok!
Mahkemenin yetki alanına giren bir konuyu üniversite salonlarına, çalıştay toplantılarına vb. götürdüğümüz zaman, sonuç alma olanağı var mı, kim hüküm verecek? Konu ortada kalacak ve emperyalist propaganda devam edecek. Biz de onların aleti olacağız! Berlin’de kurulan masayı bu nedenle devirdik.

1915 OLAYLARINI ARAŞTIRALIM VE TARTIŞALIM

Peki, 1915 olaylarını incelemeyelim mi, tartışmayalım mı?
1915 olayları, bizim tarihimiz, cihan tarihinin önemli bir sayfası. Araştırmadan, incelemeden ve tartışmadan olur mu? Mehmet Perinçek, Moskova arşivlerinde niçin dirsek çürüttü? Şükrü Server Aya ağabeyimiz yıllarını niçin bu incelemelere adadı?
Ama dikkat Ermeni soykırımını tartışmak başka, 1915 olaylarını tartışmak başka, bunu anlatmaya çalışıyoruz. 1915 olayları, bizim tartışma zeminimiz. Soykırım konusu ise, emperyalistlerin zemini. Kimin minderinde mücadele edeceğiz?

ERMENİSTAN AVUKATININ YALVARMASI

Ermeni Soykırımını tartışmanın yeri, mahkeme salonu. Tartıştık o salonlarda ve emperyalizmi dize getirdik. AİHM Kararları, 1915 olaylarının Yahudi Soykırımı ile aynı sınıflama içinde olmadığını vurguluyor. En son Strasburg’ta Ermenistan Devletinin avukatı AİHM Büyük Daire yargıçlarına, “Tamam özgürlük konusunda Doğu Perinçek’i haklı bulabilirsiniz, ama Yahudi Soykırımına benzemediği gerekçesini kaldırın” diye yalvardı. Mahkeme itibar etmedi onlara. İşte bizim gayretli aydınlarımızın hâlâ anlamadıkları budur. Ve bu yüzden tuzağa düşüyorlar.

BUGÜN BERLİN’DE MÜCADELE ALANINDAYIZ

Şimdi bakın siz bu satırları okurken biz Genel Başkan Yardımcımız Soner Polat, Merkez Karar Kurulu Üyemiz Yunus Soner ve Avrupa Temsilcimiz Beyhan Yıldırım ile birlikte Berlin’de Federal Meclis (Bundestag) basın konferansı salonunda, basın toplatışı yapıyor olacağız. Yanıtımızı orada veriyoruz.
Yanıtımız belli: Parlamentolar ve üniversite kürsüleri, Mahkeme kürsüsü değildir. Soykırım konusunda hüküm verme hakkınız yok.

KEMİK SAYARAK ALINACAK SONUÇ YOK

Uluslararası Hukuku arkamıza alıyoruz. AİHM kararını gözlerinin önüne dayıyoruz. Yoksa toprağın altından çıkardığımız Müslüman kemiklerini koymuyoruz masanın üzerine. Çünkü o tartışmaya girersek, onlar da Ermeni kemiklerini koyuyorlar. Hangi tarafın masaya koyduğu kemik sayısı daha çok tartışmasına girmiyoruz. Çünkü o tartışma yargının tartışması değil. Yargı kemik sayısına değil, soykırım suçunun tanımına bakıyor. Ermeni toplumunu toptan ortadan kaldırma kastı var mı, ona bakıyor. Ve soykırım hükmü yok.
Sonuç: Mahkemenin yetkisinde olan soykırım tartışmasına girdiğimiz zaman, sonuç alma şansı yok.
Ama kazanılan bir kale var, AİHM kararları var: 1915 olayları Yahudi soykırımıyla aynı sınıflamaya girmiyor. İşte bu kadar.

90 KİLOLUK BELGEYLE TARTIŞTIK

Biz kazandığımız kaleyi terk ederek, hangi sonuca ulaşacağız.
1915 olaylarını tartışma minderinde ise her zaman varız. Hem de 90 kilo belgeyle varız. Ermeni ve Rus belgelerini götürüp Lozan mahkemesinin kürsüsüne koyduk, üniversite kürsülerine de koyuyoruz. Ama emperyalist yalana alet olanlara hep şunu söylüyoruz: Yetkili değilsiniz, soykırımın varlığını tartışmak yetki gaspıdır. Gelin 1915 olaylarını bir yargı konusu olarak değil, bir tarih konusu olarak bilimsel ölçüler içinde tartışalım.
Mücadelenin nasıl yapılacağı, sonucun nasıl alındığı konusunda arkamızda bir tecrübe var. O tecrübenin kazandığı kaleyi terk ederek, kazanabileceğimiz bir mücadele yok.
Bilmiyorum anlatabiliyor muyuz?

DÜZELTME 12 Eylül 2017 günü bu köşede yayımlanan Rota’da, Kemalist Devrimin başlangıcının 1920, bitişinin 1945 olduğunu vurgulamıştık. Ancak dört devrimi sıralarken Kemalist Devrim bölümünde parantez içinde yanlışlıkla 1945 yerine 1938 yazmışız. Doğan Kemancı arkadaşım sağolsun yanlışımızı düzeltiyor.