2018'de bilimin ışığında siyaset
YENİ yıla Sayın Muazzez İlmiye Çığ’ın “bilime sarılın” öğüdüyle girdik. En güzel dilek, en esaslı uyarı, en parlak ışık.
BİLİM İLE SAFSATANIN ÇETİN CEPHESİ
Bilim deyince yalnız doğa bilimleri değil elbette, toplum da doğanın parçasıdır. İnsan da doğal değil mi ve insanların oluşturduğu toplumlar da! Doğayı incelerken bilimsel olmak göreceli kolaydır ama toplumların hayatında konumlanırken bilimsel olmanın zorlukları var. Çünkü her insan, toplumların yönelişine belli bir sınıfın içinden ve ideolojik-siyasal duruşların etkisi altında tavır alır.
Bilim ile hurafe arasındaki savaşın asıl çetin cephesi siyaset alanındadır.
Vatan Partisi, bu çetin cephedeki duruşunu açıkça belirlemiştir. Tüzüğün “Bilimin Yol Göstericiliği” başlığını taşıyan 4. Maddesi şöyledir:
“Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir. Vatan Partisi, arkada kalan yüzyıllarda, milletimizin ve insanlığın millî kurtuluş savaşlarından, demokratik ve sosyalist devrimlerden beslenen bilim ve kültür mirasını değerlendirir ve rehber kabul eder. Partimiz, daima gerçeklerden hareket eder, teoriyi hayatın içinde arar, pratikte sınar ve geliştirir.”
BİLİMSEL STRATEJİ VE SIRALAMA
Bilimin yol göstericiliğinde siyaset yapmak hangi sorumlulukları yüklüyor?
Önce Türkiye’nin yaşadığı siyasal-toplumsal-ekonomik süreci saptayacaksınız. Türkiye nereden geliyor ve nereye gidiyor?
Sonra bu sürecin Türkiye’nin önüne yığdığı sorunları saptayacaksınız.
O sorunlar arasında bir ast-üst ilişkisi kuracaksınız, sorunları çözüm amacına göre sıralayacaksınız, en belirleyici olan hangisidir, hangisi diğerinin çözümünü belirlemektedir? Tıpkı bir iplik yumağında ipliğin başını bulmak gibi. İstediğiniz kadar didikleyin yumağı, ipliğin başını bulamazsanız, işin içinden çıkamazsınız, yumak daha karmaşık hale gelir.
Ya da tıpkı pirinç pilavı pişirir gibi, önce pirinci ayıklayacaksınız, sonra tencerenin içinde yağı eritip suyu kaynatacaksınız, ondan sonra pirinci suyun içine dökeceksiniz ve en son pilav demlenecek. Pirincin taşını pişirdikten sonra ayıklayamazsınız. Pirinci soğuk suyun içine atıp pişirmeyeceksiniz.
Önce tohumu atıp, tarlayı ondan sonra sürmeyeceksiniz.
Her işin bir sırası vardır. Siyaset de, bilimin öncelikleriyle yapılır. Atatürk de öyle yaptı, önce İstiklâl Savaşını verdi, diğer görevlere sıra zaman içinde geldi.
ATATÜRK’ÜN BİLİMSEL SIRALAMASI
Atatürkçülük, stratejik düzlemde en başta bağımsızlık ve vatan bütünlüğüdür, Orta Çağın temizlenmesi ve laiklik sonra gelir. Altı Ok’ta da stratejik bir sıralama var: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimcilik.
Bu stratejik sıralama, strateji içindeki taktik düzlemde her an yer değiştirebilir. Hayatın gerektirdiği bilimsel tahlil bunun için her an Öncü Partinin gündemindedir. Siyasetin esası budur.
GÜNÜMÜZÜN BİLİMSEL STRATEJİ VE SİYASETLERİ
Vatan Partisi, safsatayla siyaset yapmıyor, bilimin ışığında siyaset yapıyor.
Önce durum saptaması yapalım. Türkiye, bugün ABD merkezli teröre ve borç batağında iflas tehdidine karşı mücadele sürecindedir. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek olan, bu süreçten başarıyla çıkmaktır.
Beş önemli görev bulunuyor. Belirleyiciliğine göre sıralıyoruz. Yumak nereden başlayarak çözülür, ipin ucunu yakalayarak sıralıyoruz:
1. VATAN VE HUZUR. Terör örgütlerinin temizlenmesi ve vatan bütünlüğünün sağlanması.
2. ÜRETİM EKONOMİSİ. Borç batağından bir Millî Direnme Ekonomisiyle çıkmak ve Üretim Ekonomisini inşa etmek.
3. KOMŞULARLA İŞBİRLİĞİ. Suriye, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya ile güvenlik ve ekonomi alanında işbirliği.
4. AYDINLANMA SEFERBERLİĞİ. Atatürk Devrimini tamamlamak, aydınlanmış bir toplum ve özellikle ekonominin nitelikli insan gücü ihtiyacını karşılamak için yediden yetmişe bütün milleti kapsayan Millî Eğitim ve Aydınlanma Seferberliği.
5.AVRASYA’DA BAĞIMSIZLIK VE ÜRETİM. Birleşen ve Üreten Türkiye’yi kuracağımız Avrasya iklimindeki bağımsız konuma yerleşmek. ABD ile bağımsız ve eşit ilişkiler yürüteceğimiz uluslararası dengeleri oluşturmak.
Bu sıralama, yalnız zaman sıralaması değildir, bununla birlikte yaşadığımız koşullardaki öncelikler sıralamasıdır. Görevler arasında her durumda ağır basanı ve öncelikli olanı saptamak, taktik ustalığın gereğidir. Bilimin sıralamasından söz ediyoruz, safsatanın ve hurafenin sıralamasından değil.
Koşullar değişir, değişen koşullara göre bu sıralama da değişir. Bilim, hayattan çıkar, saplantılardan çıkmaz.
BİLİMSEL HEDEF VE MEVZİLENME
Her toplum önündeki sorunu çözer. Hiçbir toplumun önüne siz kafanızdaki safsatayı dayatamazsınız. Bugün Türkiye’nin önündeki hedef, terörden kurtulmak ve üretim ekonomisidir. Örneğin Anıtkabir’in bahçesine çocuk parkı kurulması, Türkiye’nin geleceğini belirlemez, ancak PKK ve FETÖ terörüne teslim olmak, Türkiye’nin geleceğini belirler. Anıtkabir bahçesindeki mücadelede karşınıza ABD dikilmez ama FETÖ ve PKK’nın üzerine yürüdüğünüz zaman, karşınızda ABD emperyalizmini bulursunuz. Bugün hangisinin belirleyici olduğunu buradan da anlayabilirsiniz.
Siyasal hedef, yukardaki programı ve siyasetleri hayata geçirecek olan Millî Hükümettir. Bilimin ışığında Atatürk Devrimciliği işte bu tahlili yapabilmektir.
DÜŞMANLAR VE DOSTLAR
Bilimin ışığında saptadığınız hedef, stratejik mevzilenmeyi, dostu ve düşmanı da belirler.
Türkiye’nin vatan bütünlüğü mücadelesinin karşısında ABD ve İsrail var ve onların piyonları olan PKK ve FETÖ.
Üretim ekonomisinin karşısında sınıfsal olarak uluslararası tefeciler, sıcak para komisyoncuları, dolar ve borsa vurguncuları, ihale ve tarikat rantçıları var. PKK ve FETÖ’ye karşı mücadele mevzisinde olanlar dosttur.
PKK ve FETÖ ile aynı cephede yer alanlar karşınızda mevzilenmiş bulunuyorlar. Konumlanmalar değiştiği zaman değiştiğini saptar ve ona göre mevzilenirsiniz.
Üretim Ekonomisinde çıkarı olan, işçi, çiftçi, esnaf ve zenaatkâr, kamu emekçisi, tüccar ve sanayici millî sınıfların cephesindedirler. Borçlanma ekonomisini sürdürmek isteyen zümreler ise, karşımızda ABD güdümlü mafyanın cephesini oluşturuyorlar.
SAFSATA VE HURAFE
Bilimin ışığında siyasetin karşısında safsata ve hurafe de var.
Örneğin bütün bu bilimsel tahlil ve çözümleri bir kenara atıp, strateji ve siyaseti “Tayyip Erdoğan düşmanlığına” kilitleyen bir safsata var.
Evet safsata, çünkü hayattan çıkarılmıyor, bilimsel değil, geçmişten kalan saplantılara dayanıyor. Tıpkı Ali düşmanlığı veya Osmandüşmanlığı gibi. Tıpkı İsmet Paşa düşmanlığı veya Demirel düşmanlığı gibi.
Siz 1300 yıllık Ali ile Emeviler saflaşmasına göre siyaset yaparsanız, buna safsata denir.
Atatürk ve İsmet Paşa düşmanlığına dayanan siyaset kurarsanız, o da safsatadır.
Yine 1960’ların ve 1970’lerin Demirel düşmanlığından bir türlü kurtulmamışsanız, yine hayatın dışında hurafenin içindesiniz.
Hâlâ Devrimci-Ülkücü kavgası içindeyseniz, safsatanın dibindesiniz.
Dün dündür, bugün bugündür. Soner Polatkomutanımızın sık sık yinelediği gibi:
Durum bugünkü durumdur.
Hedef bugünkü hedeftir.
Mevzi bugünkü mevzidir.
Düşman da bugünkü düşmandır.
Özeti: Dünün güneşiyle bugünü ısıtamazsınız.
DEĞİRMENLERE KARŞI SAVAŞ
Bugün 2014 yılı öncesinin BOP Eşbaşkanı ile savaşıyorsanız, değirmenlere karşı savaşıyorsunuz. Don Kişot ve Sanço Panço’nun değirmenlere karşı savaşında, Cervantes’in tatlı mizahı var, ama siz ABD emperyalizminin kucağındasınız ve iki yanınızda PKK/HDP ve FETÖ bulunuyor.
BİLİMİN IŞIĞINDA SAVAŞ
Programımız bilimin programıdır. Stratejimiz bilimin stratejisidir ve siyasetlerimiz de bilimin siyasetleridir.
ABD emperyalizmine karşı Türkiye’nin vatan bütünlüğünden yana olan duruşların ve eylemlerin hepsi dostluk sınıflaması içindedir. Bakın burada insanlardan ve partilerden söz etmiyoruz, duruşlardan ve eylemlerden söz ediyoruz. Bir parti veya bir siyasetçi, bugün böyledir, yarın şöyledir. Onlara karşı sonsuza kadar giden taşlaşmış siyaset yoktur. Her durum ve eylemde, programa göre doğru siyaset belirlenir. ABD emperyalizmine, PKK’ya ve FETÖ’ye karşı mücadele ettiği durumda ve sürece zaten onunla birliktesiniz. Örneğin 15-16 Temmuz 2016 gecesi sağınıza ve solunuza baktıysanız, o gece kimlerle birlikte olduğunuzu görmüşsünüzdür. Okullara mescit yapıldığı durumda ise onların karşısındasınız. Bizim mevzimiz her olayda bellidir.
Bizim dışımızdaki partiler o mevzide oldukları zaman birlikteyiz. O mevzinin dışına savruldukları, duraksadıkları, tutarsızlık gösterdikleri her durumda, o yalpalamaya odaklanarak mücadele yürütüyoruz. Hem dostluk hem mücadele siyasetiyle bir Millî Güçbirliği oluşturmaya çalışıyoruz. Bu çaba, hayata, dolayısıyla bilime dayanan bir çabadır ve başarısı kaçınılmazdır.
İçinde bulunduğumuz stratejik dönem boyunca ABD emperyalizmine ve piyonlarına karşı Vatan Savunması ve Üretim Ekonomisi mücadelesi veriyoruz. Bu mücadele Türk milletinin mücadelesidir, bir etnik grubun veya bir mezhebin veya bir cemaatin mücadelesi değil.
Hiç kimse bizi ABD ile PKK ile FETÖ ile yan yana getiremez. Buna yönelik, “Tayyip Erdoğan ile birlikte hareket ediyorsunuz” türünden suçlamalar, bilim dışıdır, safsatadır ve hurafedir. Bu suçlamalar, dönüp dolaşıp Türk Ordusu düşmanlığına, PKK koruyuculuğuna, 15 Temmuz Darbesi savunuculuğuna savrulmaktadır.
BİLİMSEL NAMUS VE CESARET
Bilim, insanlık tarihinin en yüksek ahlâk ve cesaret isteyen işidir.
Hakikat aşkı, namusla olur ve yiğitlikle olur.
Bugün bizim Türkiye’yi bırakıp, ABD güdümünde Tayyip Erdoğan düşmanlığına kilitlenmemiz için, her türlü safsataya, hurafeye, hileye ve ahlâksızlığa başvuranlar, bizim namus ve cesaretimizi sınıyorlar.
Vatan Partisi’nin ve önderlerinin hayatına bir göz atarlarsa, o sınama boşunadır.
Vatan Partisi, Türk milleti için bilimin ışığında siyaset yapmaya devam edecektir. Türkiye’yi Tayyip Erdoğan yönetiminden kurtaracak ve Millî Hükümeti kuracak olan siyaset budur. ABD güdümünde, PKK ve FETÖ ile birlikte Tayyip Erdoğan düşmanlığı, bir çıkmazdır, başarı şansı yoktur. Çünkü safsatanın kucağındadır ve bilime aykırıdır.
Tayyip Erdoğan, bizim düşmanımız değil, fakat rakibimizdir. Türkiye’yi kötü yönetiyor. Bu nedenle milletimizle birleşerek AKP iktidarına son verecek ve Millî Hükümeti kuracağız. ABD stratejisinde konumlananlar Tayyip Erdoğan yönetimine son veremez.
Sayın büyüğümüz Muazzez İlmiye Çığ’ın “bilime sarılın” öğüdünü bilime sarılarak uyguluyoruz