22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2018’i Zonguldak umutlarıyla karşılıyoruz

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

2018’i Zonguldak umutlarıyla karşılıyoruz - Resim : 1

Geçen Pazar Zonguldak’ta maden işçilerimizle ve aydınlarımızla birlikteydik. Gündüz konferans yaptık, akşam birlikte yemek yedik.
40 yıldır gide gele Zonguldak duyguları yüklendik. O duygular, maden kuyularının derinliklerindeki acılarla doludur, aynı zamanda kuyunun ağzındaki gün ışıklarının aydınlığını taşır.

ZONGULDAK’IN HİKÂYESİ TÜRKİYE’NİN HİKÂYESİ

1980’den bu yana uygulanan Borçlanma Ekonomisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Türkiye, artık Üretim Ekonomisine geçmek zorunda. Son 37 yılın Türkiye hikâyesini Zonguldak üzerinden çok iyi öğrenebiliriz.
Zonguldak, Karabük, Bartın illerimizin dağlarının altında toplam 1 milyar 400 milyon ton taş kömürü yatıyor. Türkiye’nin ihtiyacı yılda 40 milyon ton. Bu kömürün 3 milyon tonunu Türkiye’de üretiyoruz, 37 milyon tonunu dışardan alıyoruz.
Sizin anlayacağınız 35 yıllık kömürümüz Zonguldak’ta dağın altında. Ancak Türkiye o kadar zengin ki gidiyor Güney Afrika, Rusya, Ukrayna, Kolombiya dağlarından çıkartılan kömürü satın alıyor. Yüksek faizle borçlanarak, denizlerin ve Okyanusların ötesinden taşıyoruz o kömürleri. Böylece Güney Afrika, Rusya, Ukrayna ve Kolombiya’daki madencinin iş güvenliğini sağladık. Zonguldak, Karabük ve Bartın işçisini ise işten attık. 1990 öncesinde Zonguldak’ta 55 bin işçinin çalıştığı zamanları hatırlıyoruz. Bugün çalışan yeraltı yerüstü işçisi 7 bin çevresinde.
Pamuğun, pancarın, tütünün, sığırın, koyunun, dışarıdan aldığımız birçok sanayi ve tarım ürününün hikâyeleri sanki farklı mı? Kömürün hikâyesi, Türkiye’nin ürettiği her üründe geçerli. Hepsinin özeti, hükümetler üreticiyi üretmekten vazgeçirdiler ve dışarıdan aldık. Akıllara ziyan!

EFENDİYDİK KAMBUR OLDUK

Peki, nasıl sundular bize “dünya piyasalarıyla bütünleşme” dedikleri bu yoksullaşma ekonomisini? Hatırlayalım o günleri, çiftçi ve KİT işçisi “Türkiye’nin sırtındaki kambur” ilan edildi. Atatürk zamanında, “Köylü memleketin efendisi” idi, Turgut Özal zamanında kambur oldu. Çiftçiye destekler böyle kaldırıldı, KİTler böyle tasfiye edildi. Devlet küçültüldü. Sonuç: Borç batağı, ağırlaşan işsizlik, grizu kazalarında verilen şehitler, direklerin dibine bırakılan madenci cesetleri, kentlere yığılma, toplumsal yozlaşmalar, dış dayatmalara açık yönetim.

İKİ EKONOMİK MODEL

İki ekonomik çözüm karşı karşıyadır. Tek tek işletmelerin kârı açısından bakarsanız, daha ucuz diye Güney Afrika kömürü alırsınız. Küresel efendilerin dayattığı Neoliberal özelleştirmeci çözüm budur.
Bir de Atatürk Devriminin Milliyetçi-Halkçı-Devletçi çözümü var. Türkiye ekonomisinin bütünü, milletin yararı açısından bakarsanız, Zonguldak dağının altındaki kömürü çıkartırsınız. Paranız Türkiye’de kalır. Kolombiyalı patronun kârını, Güney Afrika işçisinin ücretini ödemez, Zonguldak halkına çalışma alanı açarsınız. Türkiye çarşılarının şenlenmesine katkınız olur. Taş kömürü kullanarak üretilen malların uluslararası alandaki rekabeti açısından gerekli teşvikleri ve destekleri sağlarsınız.
Türkiye için artık ekonominin çarkını borçlanarak çevirme dönemi bitti. Türkiye kömürünü, demirini, sacını, pamuğunu kendi üretecek, hayvanını kendisi besleyecek. Vatan Partisi’nin çözümü geliyor.
Ancak hükümet hâlâ çeşitli yollardan özelleştirmeler peşinde. Torba Yasalarla TTK Genel Müdürlüğü’ne elindeki maden ruhsatlarını parçalayıp özel sektöre satma yetkisi vermek istediler. GMİS Sendikamız işçiden aldığı kuvvetle direndi. Ancak tehdit ortadan kalkmış değil.

BİRİKİMLİ İŞÇİ ÖNDERLERİ

Zonguldak ziyaretimizde GMİS Üzülmez Şubesi Başkanı Tayfun Demir, İkinci Başkan Erkan Üstünbaş, diğer yöneticiler ve maden işçileriyle de görüştük. Sağ olsunlar toplantımıza ve akşam yemeğine başlarında madenci baretleriyle katıldılar. Birikimli, kararlı ve yönetici nitelikleri yüksek arkadaşlar. Bana armağan ettikleri madenci heykeli masamızın üzerinde bize görev ve sorumluluklarımızı hatırlatıyor.

EKMEĞİMİZİ TAŞTAN ÇIKARTMA MODELİ

Önümüzdeki yıl, üreticinin yılıdır. Türkiye’yi bu borç batağından işçisiyle, çiftçisiyle, kamu emekçisiyle, küçük esnaf ve zanaatkârıyla, millî sanayici ve tüccarıyla üretimde rol üstlenen sınıflar çıkartacak. Siyaseti üretenlerin ürünlerini yağmalayanlara bırakmayacaklar, Siyasete Vatan Partisi önderliğinde el koyacaklar. Millî Hükümet, Üretenlerin Hükümetidir. Üretmek kadar millî olan bir eylem yoktur. Bir de vatan için savaşmak.
Bu açıdan Zonguldak, önümüzdeki dönemin lokomotif illerindendir.
Maden işçisi yalnız kömür çıkarmaz, Türkiye ekonomisinin çözümünde de onları en önde göreceğiz.
Madenci, ekmeğini taştan çıkaran insandır. Bu açıdan Türkiye’nin yarınını temsil eder. Artık Türkiye, ekmeğini taştan çıkaracak. Önümüzdeki yıllarda bir Millî Direnme Ekonomisi örgütleyeceğiz. Esin kaynağımız madencidir.
Yılların birikimi, Zonguldak işçilerine siyasal birikim ve yetenek kazandırdı. Zonguldak’ta bunu gördük. 2018 yılını umutlarla ve güvenle karşılıyoruz.