28 Şubat’ın hem muhatabı hem de tanığıyım! 2
İlk bölümünü dün yayımladığımız yazımızın ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.
28 ŞUBAT ÖZDE ‘EKONOMİ-POLİTİKTİR’
28 Şubat 1997 tarihinde yaşananların görünürdeki sebebi RP’nin Anayasanın laiklik ilkesi karşıtı bir odak olarak faaliyette bulunmasıdır.
Türk milletinin laik-demokratik Atatürk Cumhuriyeti konusundaki haklı duyarlılığı bu süreçte öne çıkarılmış ve tahrik edilmiştir.
Gerçek gerekçe ise ekonomik olarak RP / DYP koalisyonunun milletin çıkarlarını merkeze alan, milli - karakterli ekonomi politikalarına karşı, IMF - ABD ve içerideki çıkar gruplarının rahatsızlığıdır.
Ayrıca, Kıbrıs’ta, Milli Kahramanımız Rauf Denktaş’ın arkasında duruluyor, Ermeni meselesinde milli duruş sergileniyordu. PKK’yla, K. Irak’ın içlerine, Kandil’e kadar sınır ötesi operasyonlarla etkili amansız kararlı bir mücadele sürdürülüyordu.
Bu durum, uluslararası para tacirlerinin, onların içerideki uzantılarının ve Türkiye’yi sıcak para - IMF programı ile kontrol etmek isteyen dış güçlerin hiç de hoşuna gitmiyordu.
19 Ocak 1997 tarihindeki Milliyet gazetesinin manşeti aynen şöyle atılmıştı; “IMF’den kriz uyarısı”. Hâlbuki Türkiye’de ekonomi büyüyor, çiftçiye, esnafa destek veriliyor, KOBİ’ler destekleniyor, gerçekçi kur uygulanıyor, ödemeler dengesinde problem bulunmuyordu.
Bu manşetin dayanağı olan IMF Başkanının beyanlarını “Washington’dan” gönderen kişi, Yasemin Çongar’dı! Hani şu Taraf gazetesinde Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında -askerlerimize ve milli aydınlarımıza-yargısız infaz biçiminde yayın yapan ve yaptıran meşhur Yasemin Çongar...
Bu manşetlerle koalisyonu yıkamayan ve ekonomik bir kriz ya da çalkantı çıkaramayan çevreler, bu kez RP’nin aşırı ve benim de hiç katılmadığım ve karşı çıktığım bir takım ideolojik - dinci söylemlerini öne çıkararak, laiklik - demokrasi - Cumhuriyet hassasiyetindeki halkı ve kuruluşları (bu arada TSK’yı da) bu yönde manüple ettiler.
Sonuç malum RP / DYP koalisyonu istifa etmek zorunda kaldı.
RP’den türeyen, Hocanın eski talebeleri, hem mağduriyet edebiyatı yaptılar, hem de “biz milli görüş gömleğini” çıkardık diye tornistan ettiler.
Hocalarını terk edip, dış güçlerin dümen suyunda iktidara geldiler.
1997’DE TEHLİKEDE OLAN, 2018’DE GÜVENCEDE Mİ?
Şimdi, 28 Şubat 1997 tarihinde laik Cumhuriyet tehlikedeydi de, 28 Şubat 2018’de kurtuldu denilebilir mi?
Neticede, benim görevlerim ve mesleğim açısından; ekonomide sermayeyi tabana yayan, gerçekçi kur uygulayan, IMF’den bir dolar borç almadan ekonomiyi %7,5 büyüterek, esnaf ve KOBİ’lere dost olan Ekonomi Bakanı Ufuk Söylemez’in, Bakanlık görevini ve koltuğunu, milleten oy ve yetki almayan, IMF ve ABD’nin has adamı, kumarhane kapitalizminin ve gayrı milli ekonomi politikalarının dayatıcısı Rahmet Bülent Ecevit’in bilahare “hayattaki en büyük pişmanlığım” dediği Kemal Derviş devraldı.
Kartel medyasının, tekelci sermayenin, ABD’nin ve F. Gülen’in tam desteğini alan 28 Şubat, bugün TSK “günah keçisi” ilan edilerek anlaşılamaz ve anlatılamaz. İşte bu nedenlerle 28 Şubat bana göre, ne “deve”, ne “kuştan” başka bir şey değildir.
Bir yandan 28 Şubat’ın kartel medyası patronlarıyla bugün kol kola gireceksiniz, öte yandan, 80 yaşını aşmış emekli komutanları ağırlaştırılmış müebbetle yargılayacaksınız.
Buna ne adalet denir, ne de vicdan...