ABD ile yatağa girmek!
Önce New York Eyalet Bölge Mahkemesi’nde “Sarraf davası” görüldü. Rıza Sarraf zaten Türkiye’den ABD’ye gitmeden FBI ile anlaştığı için paçayı kurtardı. Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla jüri tarafından suçlu bulundu.
Hâkim ceza kararını 11 Nisan’da açıklayacak.
ZİNCİRLEME DAVALAR
ABD bununla da yetinmedi. Zincirleme davalar için düğmeye bastı. Dava sürecinde “kayda geçirilen” isimlerle ilgili hazırlıkların sürdüğü anlaşılıyor. “Gizlilik” kararı verildiği için içeriğini bilmiyoruz.
Bu arada basına, Karadağ’da yakalanan biri Türk, biri Suriyeli iki silah kaçakçısının ABD’ye götürüldüğü, itirafçı yapıldığı bilgisi düştü. Hedefin yine Türkiye olduğu çok açık.
ABD Hazine Bakanlığı’nın Türk bankalarına yönelik ceza verilmesini öngören çalışması da ayrı. ABD devleti karar verdiği an harekete geçileceği biliniyor.
DAVUTOĞLU SAHNEYE ÇIKTI
24 Ocak’ta ABD Başkanı Trump ile Erdoğan arasında bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Bu görüşme sonrasında, o ana kadar ortalıkta gözükmeyen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu yeniden sahneye çıktı. 30 Ocak günü yapılan AKP grup toplantısında Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın yanında gazetecilere poz verdi.
Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken sık sık “Davutoğlu’nun son dönemdeki temas ve ziyaretlerini iyi inceleyin” uyarısı aldık.
ABD İLE ÜST DÜZEY TEMAS
“Bu fotoğrafın kime mesaj olduğu” tartışılırken sonrasında ilginç gelişmeler yaşandı. ABD ile temaslar birdenbire arttı. Fotoğraftan 12 gün sonra 11 Şubat günü ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral Herbert Raymond McMaster Türkiye’ye geldi.
4 gün sonra da ABD Dışişleri Bakanı Tillerson Ankara’daydı. Erdoğan’la 3 saat 15 dakika süren bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme baş başaydı. Ne Dışişleri’nden ne de ABD Büyükelçiliği’nden kimse bulunmadı. Sadece Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tercümanlık yaptı.
Konuşulanlar sır!
SURİYE’DE GELİŞMELER
Eşzamanlı olarak Suriye konusunda yine gerilim ortaya çıktı. Doğu Guta üzerinden Esad yönetimine saldırılar yoğunlaştı.
Bu arada, Rusya ve Suriye’den Türkiye’ye yönelik güvensizlik işaretleri belirdi. Bazı İranlılardan, “Umarız Türkiye ABD’nin tuzağına düşmez” uyarıları geldi.
“Suriye’de Irak modeli” önerileri öne çıktı. “Irak’ta Bağdat yönetimini güçlendirerek başarıya ulaştık, Suriye’de de Şam yönetimini güçlendirerek sorunu çözelim” görüşü savunuldu.
ABD’DEN GELEN HABERLER
ABD’de, “Türkiye’yi kızdırmadan Fırat’ın doğusunu garanti altına alma”nın yolları tartışılıyor. Son dönemde bir ekibin mesaisinin tamamını buna harcadığı biliniyor. Türkiye’ye bazı tavizler verilerek “ikna etme” taktiği devrede.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in S-400’lerle ilgili açıklamaları, kullandığı yumuşak dil de bu taktiğin parçası.
“Türkiye’nin yeniden barış sürecine ikna edilmesi” de planlanıyor.
ÇAVUŞOĞLU’NUN AÇIKLAMALARI
ABD ile varılan anlaşma uyarınca, Türk ve Amerikalı heyetler Washington’da buluştu. Arkasından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Moskova’da önemli açıklamalar yaptı.
Özetle, “Münbiç’te Suriye yönetiminden destek istemeyeceğiz. YPG Münbiç’ten çekilince ABD ve Türk askerleri güvenliği sağlayacak. YPG’nin çekilmesine nezaret edeceğiz. Buranın güvenliğini kim sağlayacak? ABD ve Türkiye. Önce bu modeli Münbiç’te uygulayacağız, daha sonra diğer yerlere götüreceğiz. Bu Rakka için de Fırat’ın doğusunda YPG’nin kontrolündeki yerler için de geçerli” dedi.
TÜRKİYE HİMAYESİNDE KÜRDİSTAN
Çavuşoğlu’nun sözlerini okuyunca, nedense, ABD’nin 1985’lerde Irak için gündeme getirdiği, “Türkiye himayesinde Kürdistan” planını hatırladım. Önce Barzani bölgesini Türkiye’ye bağlamayı, arkasından da Türkiye’deki büyük parçayı da koparıp “Büyük Kürdistan’ı” (2. İsrail) kuracaklardı.
Belli ki ABD, Irak’ta yapamadığını şimdi Suriye’de yapmayı deniyor.
Ama hemen belirtelim, AKP evet dese bile, Türkiye buna izin vermez.
Cumhuriyetimizin önderlerinden Lozan kahramanı İsmet İnönü, “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer” demişti.
Umarım ABD ile masaya oturanlar, bu sözün ne anlama geldiğini biliyorlardır.