Adana’nın renkli festivali...
Sanatın ve sanatçının adeta cendereye alındığı bir karanlık dönemi yaşıyor Türkiye... Toplum gibi sanat da kendini ifade etmekte artık büyük sıkıntılar yaşıyor...
Çünkü sosyal medyada paylaşımda bulunan sanatçılar bile kendilerini yargı önünde bulabiliyor... Velhasıl, sanat ve sanatçının bu kadar baskı altında tutulduğu bir dönem pek yaşanmamıştı...
Baksanıza, medya ve tiyatro nasıl baskı altında özgürlüğü haykırmak ve sahnelemek için çalışıyorsa, son yıllarda kimi başarılara imza atan sinema da bir yandan şaşkınlık geçirirken, diğer yandan da kabuğunu kırmaya çalışıyor...
İşte bu yıl Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yaşananlar da sinema sektöründeki buhranın yansıması gibi...
Geçen yılki organizasyon rezaletinin ardından bu yıl ulusal film kategorisinin kaldırılması sinemacıların öfkesini çekerken, yıllardır yapılan bu önemli festivali de adeta yalnızlığa terk etmiş görünüyor...
Çünkü Antalya Film Festivali’ni protesto edeceğini açıklayan sinemacıların sayısı gün geçtikçe artıyor... Hiç de haksız değiller... Menderes Samancılar, Levent Özdilek ve Caner Cindoruk gibi sanatçılar da bir arada oldukları bir panelde, halkın önünde dillendirdiler bu protestoyu...
İZ BIRAKANLAR AZALIYOR...
Antalya üzerinden dışa vuran tüm bu keşmekeş sinemacıların dikkatini ister istemez bu alandaki en eski festivallerden biri olan Adana Film Festivali’ne çekti... Yani eski adıyla Altın Koza...
Ne de olsa bu yıl “sanata hizmet, sanatçıya hürmet” sloganıyla planlanan festival her kategoride açılan yarışmalarla ilgi odağı haline gelmişti...
Festivalin gidişatı ile ilgili yaşanan “danışma kurulu” tartışmaları ya da benzeri polemiklerle görüş ayrılıklarına girmek istemiyorum... Yaşanan sıkıntıları ve eksiklikleri emimin sinemacılar kendi aralarında çözerler...
Üzerinde en çok durulması gereken konu sanatın-sanatçının, sinemayla tiyatronun ve medyanın cenderede tutulduğu bir dönemde, olabildiğince özgür olmaya çalışan bir festivalin bağnazlık kıskacında adeta buhran yaşayan bir topluma neler kattığı...
Hiç kuşkusuz eksiği ve fazlasıyla, Adana gibi nüfusu 2 milyonu aşmış bir kente ve komşu illere nefes aldırdı bu yılkı film festivali...
İlk kez kurulan sanat kasabasıyla, unutulmaya yüz tutmuş yazlık sinema geleneğini yaşatmasıyla, Yeşilçam’ın yaşayan efsanelerini halkla buluşturmasıyla, ülkenin ve sanatın zor bir dönemden geçtiği bugünlerde sinemacıları bir araya getirmesiyle de Adana Film Festivali yurttaşlara karnaval havasında heyecanlar yaşattı...
11 sinemada, yüzlerce seansta onlarca eski-yeni film izleyen binlerce sanatsever salonları doldurdu, panellerde sinemacıları dinledi ve atölyelerde de sinemanın gizemini çözmeye çalıştı...
Kimler yoktu ki Adana’da?.. Temel Gürsu, Canan Perver, Cezmi Baskın, Şemsi İnkaya, Nuri Alço, Süleyman Turan, Ali Tutal, Tuğrul Meteer, Selma Güneri, Yusuf Sezgin, oğulları Umut Sezgin, İrfan Atasoy, Başak Köklükaya ve Farah Zeynep Abdullah gibi yeni jenerasyonun tanınmış onlarca sinema ve dizi oyuncusu da vardı Adana’daki festivalde...
Şu gerçeği de yazmak lazım; Yeşilçam’ın iz bırakanlarının sayısı giderek azalıyor... Geçmiş yıllarda festivali canlandıran çok sayıda isim ne yazık ki artık yaşamıyor...
İşte bu durum festivalin açılış töreninde, 2017’de kaybettiğimiz sanatçılarla ilgili yapılan bir sinevizyon gösterisinde de burukluk yarattı... Temel Gürsu gibi yönetmenler onur ödüllerini alırken belki biraz da bu yüzden gözyaşı döktü...
KALDIRIMA NAKŞOLMAK...
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün sıklıkla vurguladığı gibi bu yılki festivalde aynı zamanda ilklere de imza atıldı... “Sanat Kasabası” değildi tek yenilik... ABD sinemasına güzel bir gönderme de yapıldı festivalde...
Tıpkı Amerika’da olduğu gibi Adana’da da bir şöhretler kaldırımı dizayn edildi... Ve kentin en işlek caddelerinden birinin kaldırımda artık Adanalı sanatçıların yıldızları var...
Kimler yok ki adları kaldırıma nakşolanlar arasında?.. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Yılmaz Güney, Menderes Samancılar, Ferdi Tayfur, Erol Büyükburç ve diğerleri... Velhasıl Adanalı sanatçılar kentin kalbine bir kez daha nakşoldular ki, bu onlara doğdukları şehrin en güzel armağanı oldu...
Adana Film Festivali yeniliklerle güzel geçti... Filmlerin birçoğunu beğenmezsem de, bazılarında oyuncuların gösterdiği performans dikkat çekiciydi...
Örneğin Başak Köklükaya’nın “en iyi kadın oyuncu” ödülünü alacağını tahmin etmiştim... Hiç kuşkusuz Köklükaya ile birlikte “İşe Yarar Birşey Yok” adlı filmde rahat oyunuyla dikkat çeken Öykü Karayel’in de herhangi bir ödüllendirmede gözden kaçmayacağını düşünmüştüm... O da çok başarılıydı...
Ödül gecesinde sunucu Meltem Cumbul’un FİLM-YÖN en iyi yönetmen ödülünü alan Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmaması ve başını çevirmesi büyük şaşkınlık yarattı... Aralarındaki sorun ne olursa olsun, o hareket profesyonelliğe hiç yakışmadı ve çok da tepki çekti...
Festivale yeğeni Elif Pütün’le katılan Yılmaz Güney’in kardeşi Yaşar Pütün’ün, gerici bir gazetenin sıklıkla ünlü sinemacıyı hedef almasını eleştirirken, “ak-iti saygıya davet ediyorum” demesi büyük alkış aldı..
Adana’da bir festival en azından ülkenin buhranlaşmış döneminde nefes arayan koca bir kente ve sinema sektörüne güzel heyecanlar kattı... Belediyeyi de Altın Koza şirketini de sinemacıları da kutluyoruz...
Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ve Film Festivali Yürütme Kurulu Başkanı Halil Avşar başta olmak üzere hem organizasyon şirketi hem de belediye yetkilileri olabildiğince çaba harcadılar... Herşey sinema içindi... Sözlü, halkla sanatı buluşturan bir haftalık sinema heyecanını şu sözlerle özetledi;
“Adana, sinema, edebiyat ve kültürel hayata çok büyük katkılar sundu. Festival hiçbir ayrışmaya izin vermedi. Sanata hizmet, sanatçıya hürmet ilkesiyle hareket ettik. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün de istediği gibi sanatın ve sanatçının hak ettiği yere gelmesi için çalıştık...”
Umarım gelecek yılki Adana Film Festivali eksiklikleri tamamlanmış, yenilikleri artmış bir şekilde, sektörün tamamını kucaklayarak çok daha başarılı organizasyonlarla halkın karşısına çıkar...
Sinemayı yaşatan çok sayıda sanatçıyı Yeşilçam’a armağan eden Adana’nın da sinemanın da birbirine ihtiyacı var... Hele de AKP’nin sanatı yok etmeye çalıştığı bir dönemde!..