A+
A-
Aday
Yayınlanma:
Bağlantıyı Kopyala
18 Nisan’dan, Devlet Bahçeli’nin erken seçim önerisinden bu yana, koca ülke 24 Haziran 2018’de yapılacak seçimlerle yatıp kalkıyor. Yalnızca seçim olayının önemli bir şey olması sebebiyle değil siyasetten çok proje usulü patlayan, akla zarar, insanı mahcup eden ‘Muhalefet Oyunları’ nedeniyle.
Hep birlikte, hangi nedenle kilit oyun kurucu olduğunu anlamadığımız Temel Karamollaoğlu figürünü merak ve hayretle seyre daldık. İktidarın seçime sokmayacağı kuşkuları nedeniyle, CHP’nin İYİP’e 15 Vekil verişindeki fedakârlığa hayran kaldık. Verilen vekillerin mahzunluğu yürekleri dağladı. Sonra, meğer bu iyi şeyler Abdullah Gül’ün çatı aday yapılması içinmiş, bunu öğrendik. Ama Meral Akşener başka bir şey daha öğrendi. Gül İttifakı’nın anlamı, ilk turda Gül’ün de bulunduğu bir yarış değil, kendisinin Gül için adaylıktan vazgeçmesi anlamına geliyormuş. Anlaşıldı ki vekil armağanlarının arkasındaki sürpriz buymuş. Bütün bu olup biten proje çamurunda tek alkışlanacak şeyi yaptı ve adaylığını sürdürdü. Hem de ‘15 vekilinizi ne yapmak isterseniz yapın, bunları kullanmayacağım’ dedi ve 100 bin imzayla adaylık yoluna girdi.
Şimdi Karamolla ortada yok. Gül yine suskun. CHP hâlâ aday arıyor. Deniyor ki 15 vekil CHP’ye dönecekmiş. Seçilebilecek yerlerden aday gösterileceklermiş. Bilmiyorum, belki unutmuşuzdur, ama sanki böylesini daha önce hiç görmemiştik gibi...
Biz bunlarla uğraşırken, çevremiz yangın yeri.
Ermenistan’da Soros ağzı ve rengiyle sokak gösterileri hükümeti düşürdü. İran’da devletin başındaki kişi basın toplantısı yaptı ve paralarının iktisadi nedenlerle değil yabancı istihbarat örgütleri marifetiyle pul edildiğini ilan etti. Suriye ve Irak’ta sözde idealist, gerçekte terör örgütü maşalarca sürdürülen vekalet savaşları iflas etti diye, belli ki onların işini yüklenmeye aday, Suudi Arabistan merkezli Amerikancı bir Arap Birliği ordusu kurulacağı haberleri yayıldı. Doğu Akdeniz’de Atlantik tekellerince ilan edilmiş gaz savaşları kandili yanıp durdu. Çok demokrat Avrupa Birliği Yunanistan üzerinde baskısını ve onun eliyle bizimle çatışma rüzgârlarını estirip durdu. Rusya üzerinde ‘yaptırımlar’ kılıcı zaten durmadan savruluyor.
Belli ki Atlantik dünyası yine yeniden “turuncu devrimler” kuşağını çözmüş. Bizde olup biten, yalnızca bizde olup bitmiyor. Belli ki, sancılı Atlantik - Avrasya oluşumu yeni bir devreye girmiş, bizi dört bir yanımızdaki komşularımızla birlikte sarsıyor.
Çevremizde olup bitenler, aynı zamanda bizde olup biten şeylerin kendisi.
Gelin görün ki, böyle bir dönemde ülkeyi yönetmeye soyunanlar, önümüze iç-dış kamu politikası tercihlerini değil, çözmeyi de üstümüze yıktıkları yeni ahlaki sorunlar koydular.
Dünyanın durumuna ve gidişatına ilişkin görüşleri ortada yok. Komşularda olup bitene ilişkin tek sözleri yok. Türkiye’nin dünya siyasetinde alması gereken yer üzerine sözleri yok. Oysa iç sorunlarımızın çözümü, dış dünyada alacağımız pozisyona bağlı. Zaten bu yüzden, yani temel tercihlerini ilan etmekten kaçtıkları için, iç iktisadi - sosyal sorunlarımızla ilişkili sözleri yavan, içi boş, yönsüz. Bu öyle alışılmış bir şey haline geldi ki, herhangi bir soruna ilişkin olarak doyurucu bir açıklama almayı uman hiçkimse bu aktörlere bir şey sormaz oldu.
Bu durum büyük kayboluş değil de ne?
Ahlaki çarpıklıklardan, kapalı kapılar ardında iş görme alışkanlığından, projeci karakterden gına getirdiğimiz bu ortamda, Türkiye için dürüst ve açık sözlerini adaylık kürsüsünden söylemesi gereken seçenek, Vatan Partisi’nin genel başkanı Dr. Doğu Perinçek. Aday olması için 100.000 seçmenin ilçe seçim kurullarına gidip aday gösterme hakkını kullanması gerekiyor.
Dr. Doğu Perinçek’i, yalnızca demokratik yarış yolları güçlensin diye değil, Atlantik - Avrasya kırılmasında Türkiye’nin aydınlık geleceğini temsil eden Avrasya yönünü savunduğu ve Türk Milletini silmeye yemin etmiş Yeni-Anayasacılığa ve bin türlü benzer saldırıya karşı direndiği için aday göstereceğim.