Amasya Genelgesi’nin 100. yılı dersleri
Dün, 22 Haziran 2019, Amasya Genelgesi’nin 100. yılıydı. Bitmeyen Yolculuğun Samsun’dan sonraki menzillerinden geçiyoruz.
HAVZA MENZİLİ
Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’dan sonraki menzili, Havza idi. Orada Sovyet Devriminin temsilcileriyle buluştu. O görüşmeyi Mehmet Perinçek’in Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri kitabından okuyabilirsiniz. Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’da kuracağı Devrimci Hükümetin milletlerarası ittifaklarını oluşturmaya daha ilk adımda başlamıştı.
ANADOLU’DA MİLLİ HÜKÜMET EYLEMİ AMASYA’DA
18-22 Haziran 1919 tarihleri arasında Amasya’da yapılan Birinci Komutanlar Toplantısı, İstiklâl Savaşı stratejisinin tartışıldığı ilk toplantıdır. Kuşkusuz İstanbul’daki buluşmalarda da bu konu görüşülmüştü. Ancak Samsun’a çıkıştan sonraki süreçte, strateji konusu artık güvenilir arkadaşlar arasındaki görüş alışverişinin ötesindeydi. Savaşın önderliğini yapacak çekirdek kurulmaktaydı ve strateji konusu da artık bir tür organ toplantısının gündemini oluşturuyordu. Anadolu’daki Kolordu düzeyindeki komutanlar, Amasya’ya gerçek kimliklerini gizleyerek geldiler.
Mustafa Kemal Paşa, Amasya Komutanlar Toplantısında, İstiklâl Savaşının başarıya ulaşması için Anadolu’da Geçici Hükümet (Hükümeti Muvakkate) kurulmasının şart olduğunu savundu. Diğer komutanlar ise, öncelikli görevin Orduyu örgütlemek olduğu kanısındaydılar. Ali Fuat Paşa, Bilinmeyen Hatıralar adıyla basın anılarında bu tartışmayı özetler (Temel Yayınları). Amasya Tamimi’nde “Vatanı Milletin azim ve kararının kurtaracağı” vurgusu yapılır ve günün görevleri belirlenir. Mustafa Kemal Paşa’nın Geçici Hükümet kurma önerisi itirazlarla karşılanmıştır. Ancak yine “gereğinde geçici bir idare kurulması” gizli karar olarak kabul edilir. Bununla birlikte Amasya Tamimi’nin kendisi, hükümet görevlerini içerir. Mustafa Kemal Paşa, Tamimin yayınlandığı gün, İstanbul’daki kimi şahsiyetlere yolladığı genel mektupta şu saptamada bulunur:
“Artık İstanbul, Anadolu’ya hakim değil, tabi olmak mecburiyetindedir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.19 (Nutuk), s.44; c.21, s.33-34)
ERZURUM KONGRESİ VE AMASYA GÖRÜŞMESİ TECRÜBELERİ
Anadolu’daki Devrimciler ile İstanbul Hükümeti arasındaki iktidar savaşı başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa, rotasını Anadolu’da Geçici Hükümet kurma görevine göre belirlemiştir.
Erzurum Kongresi’nin 7 Ağustos 1919 tarihli Beyannamesi, Millî iradeye dayanan hükümet gereğini vurgular ve Merkezi Hükümetten Meclisi toplamasını ister.
20-22 Ekim 1919 günlerinde İstanbul Hükümetinin Temsilcisi Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Erzurum Kongresi’nde seçilen Heyeti Temsiliye’nin temsilcileri Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve Bekir Sami Bey, Amasya’da buluşurlar. Amasya Görüşmesi Protokolünde, “Millî Meclis’in barış yapılıncaya kadar, geçici olarak Anadolu’da, Hükümetin belirleyeceği güvenilir bir başka yerde toplanması” uygun görülür.
İKİNCİ KOMUTANLAR TOPLANTISININ PARTİ VE MECLİS VE HÜKÜMET GÜNDEMİ
Meclis ve Hükümet konusu, Sivas Kongresi’nden sonra 16-29 Kasım 1919 günleri arasındaki Heyeti Temsiliye toplantısında yine en önemli gündem maddesidir. İkinci Komutanlar Toplantısı diye de anılan bu toplantının tutanakları, İstiklâl Savaşı stratejisinin tartışıldığı en önemli belgedir (Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.5, s.163-317 vd).
Mustafa Kemal Paşa, Meclisin ve Hükümetin Anadolu’da kurulması gerektiğini savunur. Bunun için Partileşmek şarttır. Azınlıkta kalır. Meclis, 12 Ocak 1920 günü İstanbul’da toplanır ve 16 Mart 1920 günü İngilizlerin İstanbul’u fiilen işgali üzerine 18 Mart günü son kez toplanır ve toplantılarını erteler.
HÜKÜMET SORUNUNUN KESİN ÇÖZÜMÜ VE TARİHSEL DERSLER
Bunun üzerine 23 Nisan 1920 günü Ankara’da toplanan Meclis, kendi devrimci hükümetini kurar. Böylece İstanbul mu Anadolu’yu yönetecek, yoksa Anadolu mu İstanbul’u yönetecek sorusunun yanıtı da artık kesin olarak verilmiş olur.
Bu tecrübe, tarihî dersler içermektedir:
1. Hele zor dönemlerde hükümet sorunu belirleyicidir. Bugün de öyle. Türkiye, önündeki zorlukları ancak Millî Hükümetle aşar.
2. Millî Hükümet sürecinin kendisi de, zorlu bir süreçtir. Vatan Partisi’nin görevi, çözümde ısrar etmek, kararlı bir çizgi izlemektir.
3. Millî Hükümeti oluşturacak güçleri tecrübeler ikna edecektir. Olumsuzluklar karşısında yılmamak, bozguncu tavırları etkisiz kılmak, başarı için yapıcı olmak gerekir.
FIRTINAYA DAYANMAYAN ÇÖZÜMLER GEÇERSİZ
Böyle zorlu süreçlerde, kolaylık vaat eden sahte çözümlere inanma eğilimi güçlüdür.
Zorlukları milletin önüne koyan gerçek çözümü savunmak ise, cesaret ister.
Ancak tarih, zor dönemlerde zorlukları yene yene ilerler. Çetin olan süreç, yalnızca zor çözümlerin önünü açar.
Kolay sanılan çözümler ise, imkansızı temsil ederler. Çünkü bu süreçte kolay olan bir çözüm yoktur. Kolay çözüm vaat edenler tasfiye olur ve tarihin kenarına düşerler.
Türkiye, fırtınalı bir döneme girmiştir. Dalgalara dayanmayan çözümlerin artık geçerliği yoktur.
Türkiyemizin önündeki fırtınayı yok edemeyiz, ama fırtınaları göğüsleyecek bir yönetim kurabilir ve bizi selamete ulaştıracak rotayı izleyebiliriz.
Söz ve yetki, artık zorluklardan korkmayanlarındır.