1 Nisan Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
TÜRK TARİH KURUMU
İLBER ORTAYLI - HÜRRİYET
Bizim Tarih Kurumu’nu taşıyacaklar. Lüzumsuz bir tasarruf. Biz aksine kendi kafalarımızda Türk Tarih Kurumu’yla Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni yan tarafta boşaltılan Olgunlaşma veya eski adıyla İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nün binasıyla birleştirip Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin arkasındaki saçma sapan kısmı yıkıp Bruna Taut’un, Turgut Cansever’in Cumhuriyet mimarlarının özgün eserlerini bir arada Ankara Üniversitesi’nin Atatürk Bulvarı kampüsü gibi Beşerî Bilimlerin beynelmil, unutulmaz bir merkezî olarak planlamıştık. Şimdi ise bu dala el atanlar daha başka yapmışlar. Şehrin ta dışında kutup yıldızı gibi beş köşeli bir bina yapmaya başlamışlar ki bana kalırsa hiçbir işlerliği olmadığı temininden belli oluyor. (…) Dil Kurumu’nun binasını değiştirmek için çoktan böyle bir şey arıyorlardı. Ama Tarih Kurumu’nun böyle bir talebi yoktu. Bu güzel tarihî bina ve atmosferi yok etmenin manası nedir anlamış değilim. Güya binanın ihaleleri tekrarlanıp duruyor ve maliyet artıyormuş. Doğrusu beni hükümetin ve bakanlıkların bu gibi tasarruflarının başarı derecesi pek ilgilendirmiyor. Tarih Kurumu, Türkiye kültür tarihinin, nesillerin anılarında yer etmiş bir abidedir. Bu abidenin nimetlerinden yararlanamayacak kadar ayrı dallarda eğitim gören bazı meslektaşlarımızın da bu harekete katılması normal görülebilir. Ama ne İstanbul’da Bâb-ı Âli’nin arkasındaki orijinal arşiv binamızın oradan kaldırılmasını, tarihi arşivin (Hazine-i Evrak) IRCICA’ya bırakılmasını ve Haliç’e yerleşmesini ne de Tarih Kurumu’nun bu naklini anlamış değiliz, diyorum. Meslektaşların ekserisi bu tasarrufa taraftar değil. Söylentilere göre Tarih Kurumu’nun içinde bir görüş, binanın kurumun elinde kalmasını ve muhafazasını istemiş ve ikna etmiş; ümit ederiz öyledir. Tarih Kurumu’muz bize en önemli Kemalist mirastır. Vazifelerini 90 yıldır şeref ve şanla yerine getirmiştir ve söz her zaman tarihçi ve arkeologların olmalıdır. Gençler lütfen bunu hafızanıza kaydedin nereye giderse gitsin bu binaların tekrar eski hâline döndürülmesi hepimizin boynunun borcudur.
NÜFUSUN YAŞLANMASI BÜYÜMEYİ ETKİLER
NURULLAH GÜR - SABAH
Nüfus yaşlandıkça ekonomi dinamizmini kaybeder, verimlilik ve büyüme rakamları geriler. Japonya yaşlanmaya dayalı müzmin durgunluğun yaşandığı en bariz örnektir. Birçok Avrupa ülkesi ve hatta ABD nüfustaki yaşlanmanın olumsuz etkilerini hissetmeye başladılar. ABD için yapılan güncel bir çalışmanın sonuçlarına göre, 60 yaş üstü nüfusun oranındaki her yüzde 10'luk artış, kişi başına düşen GSYH'yi yüzde 5.5 oranında azaltıyor. (…) Ortanca yaş Mısır'da 24, Hindistan'da 28, Meksika'da 29, Çin'de 38, ABD'de 39, Almanya'da 45 ve Japonya'da 49'dur. Yaşlanma eğilimi hızlandığı takdirde, emek yoğun sektörlerde rekabet avantajı iyice azalır, girişimcilik sönümlenir ve sosyal güvenlik sistemi tökezler. Tüm bunlar ekonomik büyümeyi yavaşlatırken, kamu maliyesini büyük bir yükün altına sokar. Türkiye'de nüfusu ortanca yaş itibariyle artık 20'lere çekmek mümkün değil. Nüfus projeksiyonları ortanca yaşımızın 2030'da 35.6'ya, 2080'de 45'e yükseleceğine işaret ediyor. Ama doğru politikalarla en azından bu yaşlanmayı geciktirmek mümkün olabilir. Bunun için öncelikle doğum oranının azalmasına olan neden etmenlere yoğunlaşmak gerekiyor. İşgücü piyasasını iş-aile yaşam dengesini gözeten bir hale getirmek çok kritik. Bunun yanı sıra, kaliteli eğitime erişimde fırsat eşitliğini sağlamamız gerekiyor. Konut fiyatlarının makul seviyelere inmesini sağlayacak ve böylece toplumdaki konut sahipliği oranını yükseltecek politikalara da ihtiyaç var. Bu politika önerileri daha çok ekonomik tarafla ilintili olanlar. Hiç kuşkusuz konunun sosyal boyutlarıyla ilgili kapsayıcı politikaları da göz ardı etmemeliyiz.
TRUMP’IN İSRAİL HAMLESİ NE İŞE YARAR?
ABDULLAH MURADOĞLU - YENİ ŞAFAK
Bu arada Netanyahu’ya bir darbe de Trump’tan geldi. İsrail’de yayınlanan “İsrael Hayom” gazetesi tarafından gerçekleştirilen röportajda Trump, Gazze’deki yıkım görüntüleri sebebiyle İsrail’in uluslararası desteğinin zayıflamaya başladığı uyarısında bulunuyordu. Gazze’deki savaşın bitmesi gerektiğini savunan Trump, Biden ve Schumer’iyse şiddetle eleştiriyordu. Trump ABD Başkanlığı döneminde Amerikan Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması, “İran Nükleer Anlaşması”ndan ABD’nin çekilmesi ve Golan Tepeleri’nin ilhâkının resmen tanınması dahil olmak üzere, Netanyahu’nun her istediğini yerine getirmişti. Netanyahu, Kasım 2020’de ABD Başkanı seçilen Joe Biden’ı en erken tebrik edenler arasındaydı. Bu seçimlerin kendisinden çalındığını iddia eden Trump ise Netanyahu’nun Biden’ı tebrik etmesine çok sinirlenmişti. Hatta Trump’ın Netanyahu’ya küfür ettiği medyaya yansımıştı. Trump son derece kurnazca hareket ederek Netanyahu’dan intikamını böylece alıyordu. Öte yandan Trump, Demokrat Parti’nin genç tabanında İsrail’e koşulsuz destek yüzünden Biden’a duyulan hoşnutsuzluğu kendi lehine çevirmeye çalışıyordu. Gerek Arap ve Müslüman seçmenlerin, gerekse genç Demokrat seçmenlerin Kasım ayındaki seçimlerde sandığa gitmemeleri bile Trump’ın işine yarıyor. Söz konusu hoşnutsuz seçmenlerin Trump’a oy vermeyecek olsalar bile sandığa gitmeyerek evde kalmaları Cumhuriyetçiler’i sevindirecektir. Yapılan anketlere bakılacak olur ise Trump’ın “Siyahî Amerikalılar” ve “Hispanik” seçmenler arasındaki oy desteğinde yükselişler söz konusu. Ezici çoğunlukla Demokratlar’a oy veren bu kesimlerden Trump’a doğru ufak kaymalar bile seçimlerin kaderinde önemli rol oynayabilir. Arap seçmenler ve diğer hoşnutsuz genç Demokratlar da bu tabloya eklendiğinde İsrail’e kayıtsız şartsız desteğin Biden’e getireceği siyasî maliyetin bedeli beklenenden ağır olabilir.
TARIM İLE BİLİM BULUŞABİLİRSE...
ÖZAY ŞENDİR - MİLLİYET
Türkiye, savunma sanayiini bilimle buluşturdu, ortaya 5 milyar dolarlık ihracat ve daha önemlisi, silah ithalatı için ödenmeyen on milyarlarca dolar para ülkede kaldı, Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan, siyasi şartlar ileri süren ülkelerin ağız kokusundan kurtulduk. Şimdi yapmamız gereken şey, tarım sektörüyle bilimi buluşturmak. (…) Tarım bilimle buluşursa, büyük şehirlerden tersine göç başlar, depremde büyük can kayıpları riski azalır, trafik rahatlar. Hollanda tarımı bilimle buluşturduğu için dünyanın en büyük 2. tarım ihracatçısı. Sadece tohum satmıyor Hollanda, çiftlik sistemleri, tarım makineleri de satıyor. ABD tarım üretimini su kaynaklarının durumuna göre şekillendiriyor, Kaliforniya, yeraltı suları azaldığı için binlerce badem ağacını söküyor mesela. Türkiye’nin hem ekonomik hem de sosyal sorunlarını çözmede tarım sektörü en önemli silahımız. Bu silahı ateşlemek için bilimin mutlaka sektöre katkı sunması gerekiyor.