10 Aralık Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

İKİNCİ BALIKÇI VAKASI

ZAFER ŞAHİN / MİLLİYET

Kasım ayının son haftası…

Yeşilköy’de bir balık lokantası.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve iki HDP Milletvekili baş başa yemek yiyor.

Gündem tabii ki 2023’teki Cumhurbaşkanlığı seçimi ve İmamoğlu’nun adaylık meselesi.

İmamoğlu için HDP’nin desteğinin neden çok önemli olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek yok. 2019’da İstanbul’u HDP seçmeninin desteğiyle aldı.

Olası Cumhurbaşkanlığı adaylığında da o desteği yanında istiyor. Ancak bunun açıktan, göstere göstere verilmesi de işine gelmiyor.

Çünkü tüm yumurtaları aynı sepete koymaması gerektiğinin farkında. Daha açık yazalım, altılı masada kendisinin adaylık yolunu açacağına inandığı Meral Akşener’i ve partisini ürkütmek istemiyor.

Akşener’in kendi ismini eninde sonunda masaya getireceğine inanıyor. Hem İyi Parti’yi hem de HDP’yi idare etmeye çalışma sebebi tam olarak bu.

Kulis bilgisine göre, HDP’lilere “Aralık ayında ibre bana dönecek. Siz bu süreçte sadece kim aday olursa destek vermeyeceğinizi açıklayın. (Mansur Yavaş ile olmaz vurgusu.) Benimle ilgili olumsuz konuşmayın. Kemal Bey ya da benim aday olmam durumunda destekleyeceğinizi ilan etmeniz yeter. Gerisini bana bırakın. Ben Genel Başkanı ikna ederim” diyor.

HDP’nin desteğine karşılık İmamoğlu’nun ne vereceği meçhul. Aralık ayında ibrenin kendisine döneceğinden emin olan biri herhalde bu ayrıntıyı da hesap etmiştir.

Ancak ortada şöyle bir sorun var. HDP’nin eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın İmamoğlu’nu ‘Güvenilmez’ bulduğu söyleniyor.

Demirtaş, eylül ayında, “Kılıçdaroğlu, ülkenin tüm temel ve tartışmalı sorunlarına ilişkin görüşlerini açıklamış durumda ve farklı toplumsal kesimlerde önemli desteği olduğu görülüyor” demiş ve bu açıklama Kılıçdaroğlu’na destek olarak yorumlanmıştı.

İmamoğlu muhtemelen o günden beri HDP’yi yanına çekmek için çabalıyor. Yeşilköy’deki balıkçıda yenilen yemekten önce de başka temaslar olduğuna dair bilgiler var.

Belediye imkânları ve yönettiği devasa bütçe düşünüldüğünde elinin kuvvetli olduğu bir gerçek. Ama bütün bunlar HDP’nin desteğini almaya yetmeyebilir.

Bu süreçte asıl belirleyicilerden biri İmamoğlu’nun karlı bir İstanbul akşamında Balıkçı Kahraman’da buluştuğu uluslararası karar vericiler olacak. HDP’nin desteğinin kimden yana olacağını HDP üst yönetimiyle beraber onlar belirleyecek.

İnanmayan CHP’li Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’a sorsun.

Aralık ayı masa için uzun bir ay olacak.

BM GÜVENLİK KONSEYİ BELGESİNDEKİ TÜRK-RUS-İRAN ORTAK AÇIKLAMASI

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET

Geçen hafta çarşamba günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yayımlanan bir belge, Türkiye, Rusya Federasyonu ve İran İslam Cumhuriyeti’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi temsilcilerinin, BM Güvenlik Konseyi’nin Başkanı’na gönderdikleri bir mektup ve ekini içeriyordu. (...)

Verilen mesajları yorumlarsak, Astana ortakları, ABD’nin DEAŞ’la mücadele kisvesiyle 1) Fırat’ın doğusunda sahada ayrılıkçı gündemle yeni bir gerçeklik yaratmaya, 2) Bu şekilde bir özyönetim (self-rule) yerleştirmeye çalıştığını, bu çerçevede 3) Terörü de desteklediğini belirtiyorlar.

Açıklamanın mantığına göre, bu ayrılıkçı çabanın ulusal güvenliğini tehdit ettiği ülke öncelikle Türkiye’den başkası olmamalıdır.

Sonuçta Türkiye, Rusya ve İran bir araya gelip sıralanan ortak paydalar üzerinde buluşarak ABD’yi ismini vermeden kınıyorlar. Bu kınamanın yer aldığı bildiri metni de bir BM Güvenlik Konseyi belgesi olarak yayımlanıyor.

Özetle Türkiye’nin Astana ortakları Rusya ve İran, kara harekâtı konusunda mesafeli durmaktadır. Tabii burada beliren kayda değer bir duruma da dikkat çekmeliyiz. Rusya, İran ve Türkiye’nin ABD’nin Suriye politikasına itirazları ana parametrelerde buluşsa da, ortaklıkları Türkiye’nin muhtemel bir kara harekâtına dönük desteğe kadar uzanmıyor.

İşin ilginç tarafı, ABD’nin de Türkiye’nin harekâtına “kuvvetle” muhalefet ettiği dikkate alındığında, zımnen de olsa, dünkü yazımızda da vurguladığımız üzere bu kez ABD, Rusya ve İran’ın tutumları arasında bir örtüşme ortaya çıkıyor.

ALMANYA’DA TUHAF BİR DARBE GİRİŞİMİ

MEHMET BARLAS / SABAH

Sanki dünyada değil de bir tiyatro sahnesinde yaşıyoruz. Almanya'daki bir grup kraliyetçi ve hanedan üyeleri, çeşitli kentlerde organize olup devleti ele geçirmeyi denemişler. Ama darbe planları deşifre olmuş. İşin ilginç yanı, Almanya'daki bu garip darbe planı başka Avrupa ülkelerinde de destek bulmuş.

Bu yapılanmanın 21 bin üyesi varmış. Az bir rakam değil. Kendilerine "Reichsbürger" adını veren bu aşırı sağcı örgüt, başarılı olması durumunda ülkenin başına Frankfurt'ta emlakçılık yapan Prens 13. Heinrich'i geçirecekmiş. Amaçlarına gelince... 1800'lü yılların Alman İmparatorluğu'nu geri getirmeyi planlamışlar. Cumhurbaşkanı ve bakanları kaçırmak dahil her şeyi planlamışlar. Gölge kabine bile kurmuşlar.

Alman istihbaratı olayı ortaya çıkarınca 137 noktaya baskın düzenlenmiş. Örgütün şimdilik çökertildiği açıklanmış.

Tuhaf olan ne biliyor musunuz? 2022 yılında Avrupa'nın göbeğinde, dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ülkeler sıralamasında dördüncü olan Almanya'da 20 bin kişi bir araya gelerek darbe planı yapabiliyor.

Pandemiyle birlikte dünyanın ayarı bozuldu. Almanya'daki darbe girişimine şaşırıyoruz. Peki geçen yıl ABD'de darbe girişimi olmadı mı? Hatırlarsanız, 6 Ocak 2021 tarihinde ABD Kongresi binlerce kişi tarafından basılmıştı. O baskını organize edenler hâlâ darbe davasından yargılanıyor.

Darbeci FETÖ'cülere kol kanat geren Almanya, artık iltica başvurularını kabul ederken bir kez daha düşünür diye tahmin ediyorum.

MOSSAD'DAN, MAZLUM KOBANİ'Yİ KURTARMA OPERASYONU

KURTULUŞ TAYİZ / AKŞAM

MİT'in Suriye'nin kuzeyinde terör örgütü PKK/YPG'nin üst düzey yöneticilerine yönelik başarılı nokta operasyonları en çok ABD ve İsrail istihbaratının tepkisini çekiyor.

MİT'in, Haseke'de 'Mazlum Kobani' kod adlı Ferhat Abdi Şahin'in 500 metre yakınında SİHA operasyonu yapması biraz daha telaşa kapılmalarını sağladı. Türkiye'nin olası operasyonlarına karşı sınırın 30 kilometre ötesinde ABD'nin "güvenli" evlerinde saklanan Mazlum Kobani ve yardımcılarının pek de güvende olmadıklarını MİT'in son operasyonlarıyla anladılar.

Mazlum Kobani'nin yardımcısı Rezan Gelo, Kamışlı'da özel bir araçtayken vuruldu.

Bu operasyonla mesajın nereye, kimlere olduğu anlaşılıyordur. Sıranın kimlere geldiği de sır değildir, okumasını bilenlere.

Amerikan basınında MİT'i hedef alan haberlerin artmasının kaynağında bu nokta operasyonları var. MİT'i durdurmak için "Amerikan askerlerinin güvenliği tehlikede" yalanını servis edip duruyorlar. Ama asıl endişelendikleri Mazlum Kobani ve YPG üst düzey yöneticilerin güvenliği. Bu haberlerin kaynağına bakıldığında MOSSAD'a ulaşılıyor.

Neticede işin MİT'te başlayıp MİT'te bittiğini biliyorlar. ABD, kara harekâtına yer bırakmayacak alternatif tekliflerle Türkiye'nin ayağına gelirken, MİT'in de nokta operasyonlarını sınırdan 30 kilometre öteye taşıyarak yapmasını engellemek istiyorlar.

Sonraki Haber