10 Mart Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

‘6’LI İTTİFAK’I BEKLEYEN YENİ KRİZ

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

Kılıçdaroğlu henüz HDP ile masaya oturmadı ama Selahattin Demirtaş’tan Meral Akşener’e esaslı bir ültimatom geldi. İşin ilginç yanı, Meral Akşener’in HDP’ye randevu vermediği, HDP’yi PKK’nın uzantısı olarak gördüğünü söylediği, HDP’yi PKK’nın yanına konumlandırıyorum dediği, HDP’nin olduğu masada biz olmayız diye rest çektiği bir döneme denk gelmedi. Tam tersine, Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesine yeşil ışık yaktığı bir sırada geldi.

Peki Demirtaş, “Sayın Meral Akşener” diye kaleme aldığı kişiye özel mektubunda ne diyor? Ben masadayım, diyor. İYİ Parti ne kadar meşruysa HDP de o kadar meşrudur, diyor. “HDP ve HDP seçmeni de eşitler arası, omuz hizasında yapılacak bir müzakere dışında hiçbir üstenci, dayatmacı, egemen bakış açısıyla yaklaşımı asla kabul etmeyecektir” diyor.

Demirtaş başka ne diyor? HDP’li Fatma Kurtulan’ın, “İYİ Parti, size söylüyorum: Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK’ya içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP’nin oylarıyla oturuyorsunuz” dediği gibi Demirtaş da, “Benim de oyumla cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlık koltuklarına oturacağınıza göre beni nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz?” diyor.

Görünen o ki HDP, Kılıçdaroğlu’na karşılıksız bir destek vermeyecek. Taleplerde bulunacak. Ama benim asıl merak ettiğim bir dönemlerin Asena Meral’i, Demirtaş’a ne cevap verecek?

Meral Akşener’i izlerken, kendimi Ahmet Kaya misali, “Bu ne yaman çelişki anne” derken buldum.

MASADA İKİNCİ KRİZ YAŞANIR MI?

MAHMUT ÖVÜR / SABAH

Akşener'i öyle kuşatmaya almışlar ki "yeşil ışığı" da masa dağıtıcısı olarak o yaktı. Şöyle diyordu:

"Diyalog başka bir şeydir."

Böylece Akşener, cumhurbaşkanı adaylığına "mecburen" de olsa onay verdiği Kılıçdaroğlu'nun HDP ile diyalog kurmasına, "gizli pazarlık" yapmasına onay veriyordu. Ortada yine garip bir durum vardı. Böylece o oylarla hem kendisinin cumhurbaşkanı yardımcısı hem de partililerinin bakan olmasında "mahzur" görmüyor, içine sindiriyordu. Herhalde bir kez daha Fatma Kurtulanvari bir HDP'linin çıkıp, "Bizim oylarımızla orada oturuyorsunuz" diye fırça atmasını özlemiş.

Ona da "sessiz" kalırlar mı bilemem ama hakkını yemeyelim; sıkılı "ülkücü yumruğu"yla yeni bir kriz uyarısı da yaptı:

"Alengirli işe karşıyım, dürüstlük ve açıklıktan yanayım. CHP, HDP ile görüşebilir, bu net ama HDP'nin taleplerini bizim olduğumuz masaya asla getiremez."

Gördüğünüz gibi çok net ve kararlı bir siyasetçi... Kılıçdaroğlu, masaya getirmeyeceği HDP önerilerini 8 kişilik "konsey"e veya kaç kişilik olacağı belirsiz bakanlar kuruluna getirirse ne yapacak? O zaman mı kriz çıkaracak?

Gelelim HDP'nin tavrına...

Acaba onlar da, "Bizi görmezden gelemezsiniz" dedikten sonra tıpkı Akşener gibi masaya mı iliştirilecekler yoksa "üçüncü bir yol" diyerek kendi adaylarını mı çıkaracaklar?

Görünen o ki, HDP Eşbaşkanı Mithat Sancar'ın da açıkladığı gibi HDP, şimdilik "şeffaf siyaset" gereği ne cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ne bakanlık talebinde bulunacak ne de aday çıkaracak. Oysa binde 4'lük partilere en az 1 cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, 1 de bakanlık verilirken, yüzde 10'luk HDP'ye hiçbir şey verilmemesi, onların da istememesi ilginç ötesi bir durum. İşini içinde bir gariplik ve halkı aldatma olduğu çok açık.

Herhalde ne dönecekse diyalog anındaki "gizli pazarlıkta" dönecek...

HDP'lilere göre o pazarlıkta Kılıçdaroğlu'nun önüne sadece daha önce yayınladıkları 11 maddelik "Tutum Belgesi" konacak.

Çözüm sürecinin bitirilmesinde Kandil kadar rol oynayan bugünkü HDP yönetimi, o günlerde devlete, siyasi iktidara meydan okurken bugün Altılı Masa'ya, hem de "Gelirsen dağıtırız" diye tehdit savuran Akşener'e rağmen neden karşılıksız destek oluyor? Asıl soru bu...

Demokrasi sevdasından mı yoksa "savaş politikaları" diye suçladığı terörle mücadeleden vazgeçilmesi karşılığında mı?

***

Şu sıralarda Cumhur İttifakı'nda da bir hareketlilik var. Yeni siyasi aktörlerden, yakın tarihte iz bırakmış partilerden söz ediliyor. Ama ayrıntılarını önümüzdeki günlerde öğreneceğimiz şu iki gelişme dikkat çekici: Rahmetli Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi ile solun efsanevi lideri Ecevit'in DSP'si de Cumhur İttifakı'na katılıyor.

MASADAN KALKMAMIŞ, MASA KALKMIŞ GİTMİŞ!..

HİKMET GENÇ / AKŞAM

Masadan kalkmış ve şöyle demişsin;

"Artık 6'lı masa milletin iradesini temsil etmiyor."

Sonra dönmüşsün o 'kumar ve noter' masasına. "Milletimizin iradesiyle tarih yazacağız" demişsin...

Bu dönüşün sebebi ne? 48 saat içinde değişen ne?..

Ve sen… adaylığını onaylamayan müttefikine; "Erdoğan'ın propaganda makinesi" demişsin.

Sonra grup toplantısında, "Merttir… Ana kucağını da çok iyi bilir, yeri geldiğinde masaya yumruk vurmasını da çok iyi bilir. Müteşekkirim" demişsin...

Yine soruyoruz;

Bu dönüşün sebebi ne? 48 saat içerisinde değişen ne?..

Hangisi doğru?..

Adaylık kavgası ederken birbirinize söyledikleriniz mi, yoksa 48 saat sonraki muhabbet mi?..

Sizi o masada oturmaya icbar eden ne, ya da kim?!..

Buraya kadar gelmişken şunları da soralım.

Duayen cuntacıya konuk olmuş ve şöyle demişsin;

"Masadan ben kalkmadım, masa kalktı"

Peki o zaman, o masa nasıl kalkıp gitmiştir?..

Toplantı, aşırı rüzgârlı bir havada mı yapılmıştır?

Masa kalkıp gittiyse, nereye gitmiştir?

Neden gitmiştir, kime kızmıştır?

Ve o masa nasıl tekrar kalkıp 48 saat içinde geri dönmüştür?

Cevabı yoksa ateyizlere soracam.

Hadi bakalım bunu da açıklayın!..

Sonraki Haber