10 Temmuz 203 Medyanın Halleri
İşte 10 Temmuz 2023 öne çıkan köşe yazıları...
SÖZCÜ’DE YAKINMA AYDINLIK’TA ÇÖZÜM VAR!
“Yağmur gibi zamlar, millet yine kazıklandı, enflasyon yoksulu ezdi” gibi manşetler Sözcü’nün birinci sayfasından eksik olmuyor. “Muhalif gazete” ya, onlara göre her şey kötü ve milletin aleyhine. Çözüm nedir diye sorsanız ortaya koyacakları bir formül yok. Çözüm odaklı değiller. Şikâyet ve kötü tablo sunmak onların “usta gazeteciliği”! Oysa her sorunun çözümü vardır. Çok zor da değildir. Hele ki ekonomide.
Ekonomi matematiktir. Bu da + değer ve üretimle ilgilidir. Üreterek ve paylaşarak bütün sorunları çözersiniz. İşte bunu gören ve okurun önüne koyan Aydınlık dışında gazete yok. Aydınlık birinci sayfasında her zaman çözüm anlatılır. Aydınlık çözüm odaklı çalışır. Şikâyet etmez ve ağlamaz.
Son zamlardan sonra Aydınlık ortaya çıkan sorunlara karşı çözüm bulma gayretinde ve bu amaçla işin uzmanlarıyla konuşuyor. Dünkü Sözcü gazetesi ise yine şikâyet tarzında hayat pahalılığını birinci sayfasından sundu. Hem de ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından. CHP lideri Kılıçdaroğlu zamlar için “soykırım” dedi. Ekledi: “Zamlardan 85 milyon etkileniyor ancak nemalanan bir avuç insan var. Uygulanan politikalar tam bir ekonomi soykırımıdır.” Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının tamamında şikâyet var ve çözüm yok. Oysa bir liderin böyle günlerde çözümü olmalı. Yeni sözleri de eskinin tekrarının ötesine geçemedi. Sözcü de aynı şeyleri taşımış oldu.
Oysa aynı gün artan vergiler konusunda Aydınlık’ta çözüm vardı. Aydınlık çözümü Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı’nın ağzından verdi: “Krizi emekçinin sırtına yıkmayacak çözüm var: Üretim Devrimi. Plan, tasarruf, yatırım, istihdam, üretim ve hakça bölüşüm Üretim Devriminin programıdır.”
NATO ZİRVESİ’NİN KİLİT HARİTALARI
Fatih Çekirge/Hürriyet
Litvanya’da yapılacak NATO Zirvesi’nin en önemli gündem maddesi nedir?
Elbette ki İsveç’in üyeliğine Türkiye’nin onay verip vermeyeceği sorusu. Ama ortada Türkiye’nin de çok ciddi hassasiyetleri var...
ABD’li askerler, YPG’li militanlarla birlikte...
Bir NATO üyesi olarak Türkiye, aylardır beklentilerini aktarıyor. Hem Beyaz Saray’a hem de NATO Genel Sekreteri’ne en üst düzeyde mesajlar veriliyor. Ancak henüz bir sonuç yok... Peki nedir Türkiye’nin hassasiyetleri? Gelin bunları haritalar üzerinden anlatalım.
1) Yıl 2015... Haziran ayı... Suriye...
Haritadaki siyah bölüm, Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ’ın kontrolündeki toprakları gösteriyor.
Kırmızı alan Esad rejimi.
Yeşil ise muhalifler.
Dikkat ederseniz, çok büyük bir alan DEAŞ denilen vahşi çetenin elinde. O dönemde DEAŞ, Avrupa’nın göbeğinde terör eylemleri yapıyordu. İnsanlara uyguladığı vahşetin videolarını yayınlıyordu.
Sonunda ABD öncülüğünde oluşturulan askeri güç Suriye’de DEAŞ’la mücadeleye başlıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Merkez Kuvvetler (CENTCOM) komutanı Michel Erik Kurilla ile Suriye’de YPG terör örgütü elebaşı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin.
Ve böylece PKK’nın kolu olan YPG, DEAŞ’la mücadelede “yerel güç” haline getiriliyor.
ABD desteği artıyor. YPG bu fırsatı kaçırmıyor ve silahlanıyor. Tıpkı Kuzey Irak’ta Peşmerge’ye yapıldığı gibi ordulaştırılıyor.
Suriye’nin kuzeyine silah yığınağı için binlerce uçak inip kalkıyor. Bir de havaalanı kuruluyor.
ABD ordulaşma için ciddi para yardımı da yapmaya başlıyor.
TÜRKİYE’DE NE KADAR ‘CASUS’ VAR?
Mahmut Övür/Sabah
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) sadece yurtdışında Türkiye'ye yönelik terör unsurlarına değil, içeride de yabancı istihbarat örgütlerine karşı önemli operasyonlar yapıyor. Son birkaç yılda İsrail, Rus ve İran istihbaratlarının Türkiye'de çalışan casuslarına yönelik operasyonlar ise bir hayli dikkat çekiciydi. Bu serinin son örneğini bir süre önce Sabah Gazetesi Haber Koordinatörü sevgili Abdurrahman Şimşek'in manşet haberinden öğrendik.
Haberde, MOSSAD'ın uluslararası operasyonlarda kullandığı 7 casusu İstanbul'da yakalanmıştı. Geçen yıl da yine MOSSAD'ın yurtdışındaki muhaliflere suikast düzenleyen hücrelerine yönelik bir operasyon düzenlenmişti.
Bunlar MİT'in açığa çıkardığı casusluk faaliyetleri.
Peki Türkiye'de derin geçmişi olan CIA veya geniş ilişki ağı olduğu bilinen Alman BND ve İngiliz MI6 casuslarının hiç mi faaliyetleri yok? Türkiye onlar açısından sadece bugün değil son 200 yıldır en yoğun ilgilendikleri ülke.
Örneğin, son dönemde yaşanan Gezi kalkışması, MİT TIR'ları veya 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin arkasında CIA, BND veya MOSSAD vardı. Geçmişteki sosyal olaylar da büyük oranda böyleydi. Tarih Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasında Batılı casusların önemli rol oynadığını yazar. Merhum Aytunç Altındal da, "Türkiye'de ve Dünyada Casuslar" kitabında İstanbul'la ilgili ilginç bir tespit yapıyor:
"İstanbul günümüzde de CIA'nın en yoğun olarak faaliyet gösterdiği, en gizli ajanlık ve casusluk faaliyetlerini yönettiği bir kenttir. Avrupa'da en çok CIA ve FBI ajanı İstanbul ve Türkiye'dedir. Yaklaşık 300-400 kişilik bir kadroya sahip olduğu, bunun Türkiye içinden devşirilmiş muhbir, ajitatör ve ajan provokatörlerle birlikte en az 4 bin kişiye ulaştığı tahmin edilmektedir."
Bunların en bilinenleri ise hiç kuşkusuz diplomat olanlardı. Bu açıdan Türkiye'de çok önemli "ajan" büyükelçi görev yapmıştı. Bunlar arasında ilk dikkati çeken 1980'deki askeri darbe döneminde darbeci general Kenan Evren'le çok özel ilişki kuran İngiliz Büyükelçisi Sir Peter Laurence'ti. Altındal'a göre o dönemde Yunanistan'ın NATO'ya alınmasını ABD'li General Rogers değil bu İngiliz büyükelçi sağlamıştı.