'10 yıl içinde çok büyük tektonik konumlanmalar yaşanacak'

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Habertürk TV'de Kübra Par'ın Açık ve Net programında gazeteciler Aslı Aydıntaşbaş ve Gürkan Zengin ile birlikte başta dış politika olmak üzere gündemdeki soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın açıklamalarından satır başları şöyleydi:

'PUTİN POZİSYONUNU TAHKİM ETTİ'

Bizim değerlendirmemiz şu; Ruslar Kiev'i almak için ani hamle yaptılar, hesap hatası yaparak geri çekildiler ama hızlı toparladılar. Ülkenin doğusunda kendilerini tahkim ettiler. Ukrayna'nın Azak Denizi'nden erişimi kestiler. Odessa'yı da keserlerse Ukrayna bir anda kara devleti olacak. Umarız oraya varmaz iş. Putin içeride kendi pozisyonu daha da tahkim etti. Ekonomik olarak ruble toparladı. Ruslar ne zaman masaya oturacaklar bilmiyorum. Masaya oturduklarında o gün Rusya Ukrayna'da hangi çizgideyse müzakereyi de oradan açacaklar.”

'SAVAŞIN ETKİLERİYLE MEŞGUL OLACAĞIZ'

“Asıl orta ve uzun vadede etkileri var savaşın. Önümüzdeki birkaç 10 yıl boyunca savaş ve etkileriyle meşgul olacağız. 2.0 yeni bir Soğuk Savaş dönemi söyleniyor. Bu çok farklı bir Soğuk Savaş dönemi olur. Sanal ortamların, dijital ortamların, güçlendirilmiş gerçeklik aleminde birtakım Soğuk Savaş rekabetlerin yaşanacağı bir döneme giriyoruz. Bunun ekonomik, demografik, jeopolitik boyutları var. Batı'da bunun etkileri olacak. Rusya karşıtlığından ben tasavvuru olabilecek. Tolstoy'un, Dostoyevski'nin romanlarının kaldırılmasından, Rus sporcuların birtakım ayrımcılıklara maruz kalması sağlıklı bir şey değil. Rusya tarafında da Batı karşıtlığı da devam edecek. Şahsi değerlendirmem bu yönde. Çok büyük tektonik konumlandırmalar yaşanacak. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde. Çin orada duruyor. Bundan sonra ne yapacak? Hemen yanıbaşında Hindistan. Çin, Rusya ve Hindistan'ı hayal edin. Dünya ekonomisinin üçte birine tekabül eden bir bloğunu düşünün. Hinterlandıyla birlikte düşünün, Orta Asya ile düşünün bunu. Bunlar açısından baktığınızda, muhtemel sonuçları açısından, kesinlikle önümüzdeki 10 yıllarda bizi çok meşgul edecek bir döneme giriyoruz.”

'SURİYE İLE SİYASİ TEMAS YOK'

Suriye ile şu anda siyasi düzeyde bir temas yok. İstihbarat birimlerimizin dönem dönem temasları oluyor. Ulusal çıkarlarımız açısından istihbarat birimlerimiz görüşür. Ama bunun ötesinde bir siyasi görüşme yok. Bu insanları ikna edip, rejimle anlaşma yapıp oraya götürmek kolay bir şey değil. Bu insanlar savaştan kaçtılar, büyük acılar yaşadılar. Bizim çabamız orada güvenli bölgeler oluşturarak, bu insanların hayatını idame ettirebilecekleri ortamları oluşturmak. Nihai olarak bu insanların dönmeleri gerektiğini hepimiz biliyoruz. Bazen öyle anlatılıyor ki, özel olarak getirildi, vatandaşlık verilecek, seçimde oy verecekler, yapmayın Allah aşkına!”

'BAZEN DE MASAYA VURARAK'

“Kendi ulusal güvenlik ve çıkarlarımızı ilgilendiren konularda ABD'den ve başkalardan izin almadan planlarımızı uyguluyoruz. Karabağ savaşında Azerbaycan'ın yanında durduğumuzda Amerikalılar 'çok iyi yapıyorsunuz' mu dediler bize. Tam tersine karşı karşıya geldik. Libya'da da öyle oldu. Yeri geldi İsrail'e çakıştık. En büyük baskıyı oradan yemedik mi? S-400 almışız biz NATO üyesi olarak. Biz herhangi bir tereddüt içinde değiliz dış politikada. Bu herkesle köprüleri atmak, kavga atmak anlamına gelmiyor. Yeri geliyor kuyumcu nezaketiyle oluyorsunuz yeri geliyor elinizi masaya vuruyorsunuz. Biz dış politikamızda acaba ABD ne der, Avrupa ne der diye düşünmüyoruz.”

'BU ANLAŞMA BİR İLK OLDU'

“Diyelim ki Doğu Akdeniz yahut Akdeniz'deki pozisyonunuz. Libya ile anlaşma yaptık, içeriden dışarıdan eleştiri aldık. Bütün itirazlara, baskılara rağmen Türkiye Cumhuriyeti modern tarihinde bir Akdeniz ülkesiyle ilk defa anlaşma imzaladık. Mavi Vatan kavramında sınırlarımız nereden çizilmesi gerektiğini açık ortaya koyduk. Libya ile yaptığımız askeri anlaşma bu paketin anlaşması. Oradaki askeri, siyasi ağırlığınızı koruyacaksınız ki, deniz yetki alanlarını Libya'ya kadar uzatabilesiniz. ABD, Yunanistan, AB ile karşı karşıya geliyorsak gelelim. Suriye, Irak ve başka yerlerde bazen tutarsızlık diye aktarılan şeylerin inanın bize karşı tarafın baskı ve eleştirilerinden ibaret.”

'AÇILIM SÜRECİ SÖZKONUSU DEĞİL'

“Batılılarla yaptığım kavgalardan bir tanesi de 'aman gerilim olmasın, istikrar olsun'. Ben de dedim ki sizin istikrar dediğiniz bizim milli çıkarlarımızdan vazgeçmek mi? Siz Yunanistan'a baskı yapıyor musunuz? Gelin Yunanistan'a baskı yapın sonra bizi sorgulayın diyoruz. Çözüm ve açılım süreci diye bir şey sözkonusu değil. Kürt vatandaşlarımızla PKK'nın arasında bir çizgiyi çizmek lazım. Terör örgütünün, PKK'nın talebi, baskısı, gündemi üzerinden politika belirlenmez. Asla böyle bir şey sözkonusu değildir. Bu ülkenin eşit vatandaşları olarak Kürt vatandaşlarımızın temel haklarının korunması devletin birinci görevidir. Hiç kimse AK Parti iktidarlarının ve özellikle Cumhurbaşkanımızın farklı bir yaklaşımda olduğunu iddia edemez. Terörle mücadele kararlı bir şekilde devam edecek.”

'ABBAS NORMALLEŞMENİZ FAYDAMIZA DEDİ'

“İsrail'le normalleşme süreci başladı, Türkiye Filistin davasından vaz mı geçiyor? Değil tabii ki. Dış politikada sıfır toplamlı oyunlar olmaz. Son tahlilde biz sıfır toplamlı bir oyun olmaktan ziyade, 360 derece perspektifinden dış politikaya bakabilmenin mümkün olduğunu söyledik. Biz Filistin'in işgaline baştan beri karşıyız. İsrail'de saatlerce ben konuştum. 'Pozisyonumuz bu, ne Kudüs'ü işgal etmenizi tanıyoruz ne Filistin halkına yaptıklarınızı tanıyoruz' dedim. Ramallah'ta sayın Mahmud Abbas'ı ziyaret ettiğimde. Orası rahmetli Arafat'ın fiili hapishane yaşadığı yerdir. Rahmetli Arafat'ın oturduğu odada sayın Abbas'la görüştük. Abbas 'sizin İsrail ile ilişkileri düzeltmeniz bizim faydamıza' dedi. Ermenistan'la neden 1992'de kapıları kapattık? Karabağ'ın işgalinden dolayı. Şimdi şartlar değişti. Azerbaycan-Türkiye bir araya geldi, Karabağ özgürlüğüne kavuştu, Ermenistan'la normalleşme sürecini başlattık. Azerbaycan ve Türkiye'nin güçbirliği ile sorun ortadan kalktı. Şu anda Ermenistan'la hızlı bir normalleşme süreci yaşıyoruz. Sorunları çözerek ilerlemek zorundasınız. 3 yıl boyunca Suudi Arabistan'la ilişki kurmadık. İsrail'le, ne zaman Filistin halkına saldırı olsa sesimizi yükselttik, büyükelçimizi çektik. Hepsindeki temel ilke hakkı, hukuku gözetmek. Ülkemizin çıkarlarını, konumunu düşünmek zorundayız. Türkiye'nin güçlü olması mazlum halkların davalarında olmazsa olmaz şarttır.”

Sonraki Haber