100’üncü yılda çözüm örgütlü işçi sınıfı

Cumhuriyet’in 100’üncü yılına emekçilerin gücüyle ilerliyoruz. Üreten Türkiye’yi onların elleriyle kuracağımızı biliyoruz. Hakları için 2022 yılını meydanlarda geçiren emekçilerin önünde daha örgütlü bir sınıf mücadelesi vermek var.

2022 yılında Türkiye, emekçilerin gözünde büyük bir sınavdan geçti. Daha ocak ayının ilk günlerinde binlerce metal işçisinin büyük mitingiyle başlayan 2022, yıl boyunca artan enflasyon ve sürekli eriyip giden satın alma gücüyle hatırlanacağının farkında mıydı?

Bu sene artan enflasyonu ücretlilerin maaşlarında yapılan iyileştirmeler takip etti. Markete, pazara çıkan dar gelirli aynı pazar arabasını her seferinde daha pahalıya doldururken hükümet de maaşlara yaptığı ara iyileştirmelerle günü kurtarmaya çabaladı. Yeni asgari ücretten emekçi kesimin beklentisi, yalnızca enflasyonun artmaması oldu. İşçi kesiminin küçük bir kısmını kapsayan toplu iş sözleşmelerinde de yine kayıpları giderecek makul düzenlemelerin yapıldığı söylenebilir.

SEÇİME GİDERKEN TALEP YILI

2022 bir yandan da hak arama senesi oldu. Uzun yıllardır ülke gündeminde yer alan emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), sözleşmelilere kadro, taşeron işçiler, gelir vergisinde adil düzenleme, sendikal örgütlenme hakkının özgürce kullanılması gibi talepler bu yıl da her fırsatta dile getirildi.

Bunda, Türkiye’nin adım adım yürüdüğü 2023 yılında yapılacak kritik seçimin de etkisi oldu. Hükümet, emekçilerin taleplerine kulaklarını tıkayamazdı. Kayıtsız kalmadığını da gösterdi. Senelerdir çözülmeyen EYT düzenlemesi adeta bir sürpriz olarak kamuoyuna açıklandı. Detayları açıklanan sözleşmelilere kadro düzenlemesi de TBMM’ye taşındı.

Kamu iktisadi teşebbüslerinde asıl işi yapmalarına rağmen taşeron olarak çalışanlar da kendilerine verilen kadro sözünün tutulmasını bekliyor. Geçici işçilere kadro da önümüzdeki yılın gündemlerinden biri olacak. Özetle, taşeron ve geçici işçilere kadro 2023’e kaldı.

ESAS SORUN ORTADA KALDI

Sendikaların yapıcı tutumları ve hükümetin politikalarıyla emekçiler kriz karşısında makul düzeyde korunsa da ileri mevziler elde edilemedi. İşçi sendikalarının yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in sık sık gündeme getirdiği sendikal örgütlenmeye ilişkin çıkışlar bir sonuca bağlanamadı. Hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kararı ile Birleşik Metal-İş Sendikası’nın Kocaeli'ndeki Bekaert iş yerindeki grev kararı, "milli güvenliği bozucu nitelikte" olduğu gerekçesiyle 60 gün süreyle ertelendi. Bu sene de sendikal örgütlenme hakkını kullandığı için işçiler işten çıkarıldı, fabrika önlerine direniş çadırları kuruldu.

RAKAMI BIRAKALIM ÇÖZÜME BAKALIM

Bu yıl asgari ücret görüşmeleri yalnızca “rakam” tartışması olmaktan öte Türkiye’nin önüne 2 gündem maddesi koydu. İşçi kesimi adına görüşmelere katılan TÜRK-İŞ, asgari ücret kapsamının düşürülmesinin yolunun toplu pazarlık sisteminin geliştirilmesi olduğuna işaret etti, maaşlardan kesilen vergi dilimlerinin azaltılmasını istedi. TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul Kavlak, adil bir vergi düzeni gelene kadar ne gerekiyorsa yapacaklarını söyleyerek gerekirse meydanlara ineceklerini duyurdu.

İşçi kesiminin de dikkat çektiği gibi Türkiye neredeyse asgari ücretliler ülkesine döndü. Bununla beraber işçilerin yalnızca yüzde 14’ü örgütlü.

Cumhuriyet’imizin 100’üncü yılına yürürken başı dik, üreten ve güçlü bir Türkiye hayalimizin gerçekleşmesi için işçi sınıfının örgütlü olması da büyük önem taşıyor. 100’üncü yıldan umudumuz, emeğin örgütlü olduğu; emeğin örgütlenmesinin önüne çıkanlara da gerekli yaptırımların uygulandığı bir Türkiye.

KADINLAR OLMADAN OLMAZ

Örgütlü ve üreten Türkiye yolunda önemli eksiklerden biri de kadın istihdamı. 2022'de yapılan Türkiye İstatistik Kurumu araştırmalarına göre kadınların ekonomideki istihdamı erkeklerin yarısından daha az. 2023’ün emek gündeminde kadınların eğitim, istihdam ve hayata katılımlarını artıracak politikalara ağırlık vermek hayati derecede önemli.

BEYAZ DİRENİŞ

Konya'da görev yaptığı hastanede saldırıya uğrayan şehit doktor
Ekrem Karakaya’ya sonsuz saygıyla.

Kovid-19 küresel salgınıyla Türkiye'de 2019’un mart ayında tanıştık. Hekiminden hemşiresine, tıbbi sekreterinden güvenlik görevlisine kadar sağlık ordumuzun önemini çok iyi anladığımızı söylesek de, “sağlıkta şiddet” canımızı yine çok yaktı.

Hekim-Sen, Tabip-Sen ve Hekimler Birliği Sendikaları tüm Türkiye’de örgütlü kuvvetlerini birleştirerek sağlıkta şiddetin “performans sistemi”nden kaynaklandığını vurgulayan eylemlerde buluştu. Eş zamanlı iş bırakma eylemleriyle sorunlarını Türkiye’nin gündemine getiren hekimlerin sabırlı, hedefe kilitlenen doğru mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Performansın fişi çekildi! Sağlık personeline karşı işlenen kasten yaralama, tutuklamanın esas olduğu suçlar kapsamına alındı.

Hekimler, bunun yanı sıra özlük haklarına ilişkin taleplerinde de kazanım sağladı. Sağlık personelinin ek ödemeleri artırıldı. Hekim dışı personelin döner sermayeden aldığı pay yükseltildi. Doktor ve diş hekimlerinin sabit ek ödemelerinin merkezi yönetim bütçesinden karşılanması benimsendi. Hekimlerin, sağlık ordumuzun tüm bileşenleriyle beraber yürüttüğü beyaz direniş, örnek bir mücadele olarak Türkiye’nin emek tarihinde yerini aldı.

ÖMK’YA KARŞI ‘MESLEK ONURU’

Bu sene bir mücadele alanı da şubat ayında yasalaşan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) oldu. Kanunun getirdiği uzmanlık sınavına karşı çıkan öğretmenler, kanunun birçok eksik barındırdığını, eğitim camiası içinde ayrılıklar yaratıldığını savundu.

14 eğitim sendikasının ortak kararıyla iş bırakarak ÖMK ile getirilen kariyer basamakları sınavının iptal edilmesini istediler. Türkiye’nin dört bir yanında meydanlardan taleplerini dile getiren eğitimciler, “Öğretmenlik zaten bir uzmanlık mesleğidir.” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı ise tüm Türkiye’de alanlardan kanuna karşı eylemler düzenleyen öğretmenlere kulak tıkadı.

BELEDİYE ŞİRKET İŞÇİLERİ HAKLARININ PEŞİNDE

2017 yılında kamuda taşeronlaşma sorununu çözmek adına çıkarılan 696 sayılı KHK, yeni mağduriyetler yarattı. Yerel yönetimlerde kadro bekleyen işçiler bir anda kendilerini belediye şirketlerinde çalışırken buldu. Kamu hizmeti yapan işçilerin hakları şu anda neredeyse taşerondan da geride… 696 sayılı KHK ile taşerondan belediye şirketlerine geçirilen işçiler de kamuda ayrıma son verilmesini istiyor. İşçilerin talebi, 4-D kadro ve ilave tediye hakları. 560 bini aşkın vatandaş belediye şirketlerinde 4-A statüsünde ve asgari ücretten düşük ücretlerle çalışıyor. Hatta sendikalardan yeterli destek görmedikleri gerekçesiyle bu yıl Taşeron Belediye İşçileri Birliği (TABİB) adında kendi örgütlerini kurdular, sık sık meydanlara indiler.

11 AYDA 1685 İŞÇİ HAYATINI KAYBETTİ

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2022 yılının ilk on bir ayında en az 1658 işçi hayatını kaybetti. Ölümlü iş kazaları, güvencesizliğin en yüksek olduğu “mevsimlik çalışmanın” arttığı mayıs ile eylül ayları arasında artış gösterdi. Ölümlü kazaların yoğunlaştığı iş kolları inşaat, tarım ve taşımacılık oldu. Uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hakim olduğu bu işkollarında sendikal örgütlenme de yok denecek kadar az ya da zayıf.

İSİG verileri acı bir gerçeği gözler önüne serdi. Yılın ilk 11 ayında 61 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi.

Sonraki Haber