11 Eylül Medyanın Halleri

FRANSA'NIN AFRİKA SİYASETİ İFLASIN EŞİĞİNDE

BERCAN TUTAR - SABAH

Fransa devleti Tunus, Sudan ve Gine'deki darbelerden de istediğini alamayacak.

11 Nisan 2019'da Sudan'da gerçekleşen darbeyle 30 yıllık Ömer Beşir yönetimine son verildi. Ancak yerine gelenler Türkiye ile ilişkilerini sürdürme kararını açıkladı.

26 Temmuz 2021'de yapılan Tunus'taki Cumhurbaşkanı darbesi de Fransa için istenilen sonucu vermiş değil. Haziranda Paris'te Emmanuel Macron ile görüşen Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, bir ay sonra Libya'da Hafter yerine Türkiye yanlısı Trablus hükümetini destekleyen Başbakan ve Meclis Başkanı'nı görevden aldı. Hükümet ve meclisi feshetti. Fakat Tunus'ta ipler güçlü muhalefet nedeniyle tamamen darbecilerin eline geçmiş değil

Gine'de de benzer bir durum söz konusu. Gine'deki cuntacılar bile Fransa'nın sömürgeci tahakkümünü sorgulayarak meşruiyet kazanmaya çalışıyor.

Fransa ise 'Sahel bizim güney sınırımızdır. Biz burada kendi sınırlarımızı koruyoruz' diyerek darbeleri ve darbecileri açıkça savunuyor. Ancak Türkiye'nin varlığı ve kararlılığı Fransa'yı sınırlarını Akdeniz'e doğru çekmeye zorluyor.

Zira Fransa'nın sömürgeci Afrika siyaseti artık iflasın eşiğinde. Her darbe Fransa'ya daha ağır bir darbe olarak geri dönüyor/dönecek.

OYUNA GELMEYİN DİYENLER OYUNA GELİYOR

HİLAL KAPLAN - SABAH

PCR zorunluluğu konusundaki itirazları anlamakla birlikte mesela Rusya gibi küreselci karşıtı kampta yer aldığı net olan bir ülkenin neden aşıyı halkla yüz yüze çalışan elemanların hepsine ve şirket kadrolarının % 60'ına zorunlu yaptığı gibi sorular da havada kalıyor.

Türkiye'de aşı İngiltere, Avustralya, Fransa, ABD ve İtalya gibi ülkelerden farklı olarak kısmen bile zorunlu değil. Ancak salgının yayılımını kontrol için PCR istenmesi gibi bir seçenek sunulmuş durumda. Halihazırda aşılanma oranımız nüfusun yarısını bile bulmuş değilken, tamamen kontrolsüz biçimde hareket edilmesini talep etmek nasıl bir alternatif getirecek sizce? Tam kapanma ve hastanelerimizin doluluk oranlarında zorlandığı günlere dönülmesini arzu etmeyenlerin bunları da cevaplama zorunluluğu bulunmaktadır.

Küreselci çeteye karşı birleşme" çağrısı yapanlar, o çeteyle mücadelesi ortada olan Başkan Erdoğan'a karşı kitleyi bilemeye çalışıyorlar ve FETÖ'cüler de bu dalgada gemilerini yürütmeyi başarıyorlar. "Büyük Sıfırlanma"ya karşı Biden'ın desteğini ilan ettiği partiler mi direnecek sanıyorsunuz? "Küreselcilerin oyununa gelmeyelim" derken, küreselcilerin oyununa geliyor olmayasınız..

SONUÇLARINI BİLDİĞİMİZ İÇİN KARŞI ÇIKIYORUZ

MURAT ÇELİK - POSTA

Laiklik Türkiye’de anayasal güvence altında. Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinden olan 2’nci maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” yazıyor. Aynı Anayasa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ‘laiklik ilkesi doğrultusunda’ çalışmasını emrediyor. Durum bu kadar açıkken, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Erbaş’ın sözlerinin eleştirilmesi gayet doğal değil mi? Konu din, İslam ya da dua değil. Konu Erbaş’ın yukarıda yer alan sözleri. O sözleri eleştirmek din, dua ya da İslam karşıtlığı değil.

İnanç elbette kul ile Allah arasında olmalı. İnanç eve, ticarete, siyasete, adalete, yargıya elbette yansımamalı. İnanç bu alanlardan elbette ayıklanmalı. Türkiye, nüfusunun çok büyük kısmı müslüman olan, ‘laik’ bir ülke. Türkiye’yi birçok İslam ülkesinden ayıran da bu niteliği zaten. İnancın ticarete, siyasete, adalete, yargıya yansımasının doğuracağı sonuçları biliyoruz ve bu yüzden karşı çıkıyoruz.

ALİ ERBAŞ LAİKLİK YANLILARININ DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR

ALİ SİRMEN - CUMHURİYET

İktidar yanında laik rejime karşı saf tutmuş olan Diyanet ve Başkanı Ali Erbaş’ın gözü kara tutumlarıyla da kıyaslayınca bu tavrın ne kadar yetersiz olduğu kolayca anlaşılacaktır. Laiklik karşıtı güçlerle, laikliğinden adeta utanan mahcup laik politikasıyla etkin mücadele verilemez. Önümüzdeki günlerde Diyanet’in başrollerde gözükeceği kavga yaklaşırken bu gerçeği göz önünde bulundurmakta büyük yarar var. Laiklik konusunda yanlışlık, laikliği hiçbir komplekse kapılmadan cesaretle savunmak değil, anti laik politika ile yolsuzluk, yoksunluk, yoksulluk ve baskının, zulmün birbirlerinin ayrılmaz parçaları oldukları ve kol kola yol aldıklarının anlatılamamasıdır. Geçmişte, laiklik yanlısı güçlerin layıkıyla anlatamadıkları bu hususu, sağ olsun AKP 20 yıllık iktidarı ile halkın kafasına çakmak için elinden geleni yapmıştır. Bu durumda son irdelemede Ali Erbaş’ın istemeyerek de olsa laiklik yanlılarının değirmenine su taşımakta olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.

HAFTANIN YALANI

Kemal Kılıçdaroğlu’ nun Uluslararası Kafkas Derneği ile yaptığı görüşmede, Yunanlarla iş birliği yapan Çerkez Ethem’e iade-i itibar verilmesi gerektiğini söylemesi gündem oldu.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, yapılan görüşmede Çerkes Ethem için iade-i itibar sözü verilmediğini savundu. Öztrak'a yanıt Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı Oğuz Berk'ten geldi. Ulusal Kanal'a konuşan Berk, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Çerkes Ethem'e iade-i itibar verilmesi gerektiğine dönük sözlerine 20 kişinin şahit olduğunu söyledi.

Sonraki Haber