12 Mart

1960’lı yılların sonunda derinleşmeye başlayan ekonomik bunalım ile birlikte cuntalar da kurulmaya başladı. Darbenin hemen öncesinde, banka soygunları, bombalamalar, fidye için adam kaçırmalar gibi toplumda ‘şok yaratan’ eylemler çeşitli devrimci örgütler tarafından yapılırken, bir yerlerde de asker

SüperNATO’nun ya da Türkiye’deki yaygın adıyla “Kontrgerilla”nın Türkiye’deki ilk büyük harekâtı ve açıkça ortaya çıktığı dönem 12 Mart dönemidir. Ferit İlsever’in Kaynak Yayınları’ndan çıkan Kontrgerilla serisini okurumuza öneriyoruz.

Yaşananlar tarihe, “12 Mart askeri darbesi” olarak geçti. 53 yıl oldu. Aslında söz konusu olan tek bir darbe değil. Darbe içi darbeler, iç çatışmalar, ihanetler, tasfiyeler, devrimci gençleri kullanmalar, ajan faaliyetleri ile dolu geçen birkaç yıllık bir süreç. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Gürler’in Cumhurbaşkanlığı’na aday olup da seçilemeyişine kadar, hatta ondan sonra da süren bir iktidar kavgası.

9 Mart, 12 Mart 1971 müdahalesinden önce yaşanan sürecin en kritik tarihi. 12 Mart, bir bakıma 9 Mart’ta yapılması planlanan darbeye karşı yapıldı ve Kemalist subayları hedef aldı.

9 Martçılar, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde İttihat ve Terakki’den beri süregelen Jakoben geleneğin temsilcileriydiler. 9 Martçılar, 1970’li yılların başından itibaren, bazı sol grup ve örgütlerle ilişkiye geçtiler. Bu gruplarla darbenin sivil örgütleri olarak toplantılar yapıldı, gizli örgüt hiyerarşisi içinde faaliyet yürütüldü.

1968’in tam bağımsızlıkçı, anti-emperyalist geniş kitle eylemlerinin yerini, bireysel serüvenci eylemlere bıraktığı günlerdi. 27 Mayıs’ı tekrar edecek sol bir darbe hayali bazı devrimci örgütleri geniş ölçüde etkiliyordu. Öyle ki, 12 Mart darbesi tamamen “Sol” hava içinde geldi. Süleyman Demirel’e muhtıra vermiş, Adalet Partisi’ni iktidardan uzaklaştırmış, bir takım reformlar yapacağını söyleyen “11’ler”i kabineye almış olan 12 Martçılar’ın gerçek yüzü hemen anlaşılamadı. 9 Martçılarla 12 Martçılar birbirine karıştırıldı!

Dönemin CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim, partisinden istifa ederek 26 Mart 1971'de başbakan oldu ve yeni hükümeti kurdu.

MACERACI EYLEMLER

1960’lı yılların sonunda derinleşmeye başlayan ekonomik bunalım ile birlikte cuntalar da kurulmaya başladı. Darbenin hemen öncesinde, banka soygunları, bombalamalar, fidye için adam kaçırmalar gibi toplumda “şok yaratan” eylemler çeşitli devrimci örgütler tarafından yapılırken, bir yerlerde de askeri darbenin planları hazırlanıyordu.

1968’in kitle eylemlerinde zemin bulamayan darbeciler, 1970 ve 71’li yılların serüvenci eylemlerini teşvik ediyorlardı.

Dönemin gençliğinin kitlesel devrimci örgütü Türkiye Devrimci Gençlik Federasyonu (DEV-GENÇ) içinde de darbeye doğru sürüklenen ve cuntalarla ilişki kuran bir kesim bu koşullarda ortaya çıktı.

DARBE TARİHİ 9 MART

Darbeciler bütün hazırlıklarını yapmışlardı. Çıkarılacak Anayasa bile hazırlanmıştı. “Devrim”in Bakanlar Kurulu bile belirlenmiş, bazı gençlik liderleri, kendilerini olası kabinenin üyesi olarak görür olmuşlardı. Oysa bırakın bakan olmak, Devrim Konseyi’nde sivil bile olmayacaktı!

9 Mart’ta kartlar ortaya döküldü. Unutulan ordunun tepesini kontrol eden güçtü ve özellikle ABD idi. Emekli Hakim Albay Emin Değer’in dikkat çektiği gibi Amerikalıların ünlü Dickson Raporu, ilk kez 12 Mart döneminde hayata geçirildi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç, 3 Mart Çarşamba günü, iki bin civarında subayı toplamış ve şöyle sesleniyordu:

“Sosyal uyanış, ekonomik gelişmenin önüne geçti. Türkiye hiçbir zaman sokağa bırakılamaz. Durum vahim değildir. Her şeyi biliyoruz, hazırız ve ne yapılacaksa biz yapacağız.”

Ve yaptılar!

TSK içinde Kemalist subaylara karşı büyük bir kıyım yapıldı. Ve bu son olmayacaktı. Ordu içinde Kemalistlere karşı ikinci büyük kıyım 12 Eylül döneminde bir kez daha tekrarlanacak, ancak Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bu büyük devrimci ideolojiyi yok etmek mümkün olmayacaktı.

‘KONTRGERİLLA’

Kontrgerilla teorisyenleri, emperyalizme bağımlı iktidarların otoritesinin sarsılması halinde, geniş halk kitlelerine “reform” vaadinde bulunulmasını öneriyorlar. Bu da psikolojik savaşın bir yöntemi. 53 yıl önce Amerikancı müdahaleyi gerçekleştiren 12 Mart generalleri de muhtıralarına, “sosyal ve ekonomik sorunların çözülmesini” ve “reformlara bir an önce girişilmesini” yazmışlardı. Türkiye halkı, “reform” sözcüğünün en çok kullanıldığı bu dönemde en ağır baskıya uğradı.

SüperNATO’nun ya da Türkiye’deki yaygın adıyla “Kontrgerilla”nın Türkiye’deki ilk büyük harekâtı ve açıkça ortaya çıktığı dönem 12 Mart dönemidir. Süper NATO teorisyenlerinin önerileri ve yöntemleri ilk defa bu dönemde geniş ölçüde uygulandı. Bu faaliyetler bizzat dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Memduh Tağmaç tarafından yönetildi. 12 Mart döneminde Türkiye’de ilk kez Süper NATO iktidarı tamamen ele geçirdi. 12 Mart döneminin özellikleri, aynen Süper NATO belgelerinde yazıldığı gibidir. Halka karşı terör, tertip ve kışkırtmalar “teoriye” uygun bir biçimde uygulanmıştır.

Özel Harp Dairesi Başkanı Tümgeneral Cihat Akyol, MİT Müsteşarı ise Fuat Doğu idi.

Tümgeneral Akyol, “kontrgerilla” konusunda ABD’de eğitim görmüş bir subaydı. ÖHD öncesinde MİT’te görev yapmıştı. Müsteşar Doğu ise Tümgeneral Akyol ile yakın ilişkiler içindeydi. NAZİ generali Gehlen hayranıydı. İkisi de Cumhurbaşkanı Sunay ile yakın ilişki içindeydiler.

1960’lı yılların sonunda derinleşmeye başlayan ekonomik bunalım ile birlikte cuntalar da kurulmaya başladı.

PERİNÇEK SAPTADI

Öte yandan halkı ve gençliği bölmek için muhtıradan önce çeşitli tertip ve kışkırtmalara girişildi. Kontrgerilla, tertip ve kışkırtmalarında özellikle gençlik hareketine sızdırdığı ajanlarını kullandı.

Maceracı gençlerin çok sevdiği bazı “silahşör”lerin ajan oldukları daha sonra ortaya çıktı. Bunlardan açığa çıkarılanlar Erdal Gökyüzü, Muzaffer Köklü ve Eyüp Temeltaş’tır. Erdal Gökyüzü ve Muzaffer Köklü’ün ajan olduğunu, başkaları tarafından kahraman sayıldıkları bir dönemde, daha 1968-69’da Doğu Perinçek saptamıştır. Hukuk Fakültesi öğrencisi Gökyüzü, daha sonradan Muğla Emniyet Müdürü olacaktır.

Sonraki Haber