13 Ağustos Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: BEYHAN KORKMAN
'SALDIRI YAPANLAR ATATÜRK DÜŞMANI. AVRUPA’NIN BESLEDİĞİ ALİSİZ ALEVİLERİ SAVUNANLAR'
HANDE FIRAT / HÜRRİYET
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sürpriz ziyaretiyle gündeme gelen Hüseyin Gazi Cemevi’ne gittim; uzun uzun Alevi dedesi Hüseyin Öz ile de sohbet ettim. Cumhurbaşkanı’nın gezdiği her yeri gezdim. Hepsini anlatacağım. Ama önce Hüseyin Dede’ye yapılan eleştirileri sordum: “Bir kanala farklı, başkasına farklı mı konuşuyorsunuz?” yanıtı netti. Bakın Hüseyin Dede ne dedi
“Ben bir öyle bir böyle konuşmuyorum .Bir gazete yanımdaki vatandaşın sözlerini benim sözüm gibi kullandı. Sana söylediklerim geçerlidir. Kanallara göre ayrı konuşmuyorum. Benim sözlerimi çarpıtıyorlar.” Gittim, gördüm, dua aldım, dilek ağacına dilekte bulundum...
Hüseyin Dede, Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin önemini uzun uzun anlattı ve kimleri rahatsız ettiğini de açık açık söyledi: “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ziyareti bazı kesimleri rahatsız etti. Ben 69 yaşındayım. Hayatımda hiç cumhurbaşkanı ziyaretine tanık olmadım. Bu yüzden Cumhurbaşkanı’mızın ziyareti tarihi bir ziyarettir. Cemevlerinin sorunları var, önemli olan bu sorunların çözülmesi. Cumhurbaşkanı’mızın bizi ziyaret etmesi, cemevlerine de bir meşruiyet kazandırdı. Şov yapmak için gelmedi, kimsenin haberi yoktu. Bunun üzerinden spekülasyon yapanlara sesleniyorum, yapmasınlar...
Bazı yayın organları beni hedef gösterdi, devlet bizimle ilk defa böyle ilgileniyor. Bazı gruplar da bunu sabote ediyor.
Kutuplaşmayla sabote edenler, toplumu birbirine düşürmek isteyenler başaramazlar, başaramayacaklar. Böyle durumda Türk milleti kenetlenir. Bu oyuna kimse gelmesin.”
“Bizlere başta resimler olmak üzere, saldırı yapanlar Atatürk düşmanı. Avrupa’nın beslediği Alisiz Alevileri savunanlar, dinime küfreden Müslüman olsa. Özellikle cemevlerine yapılan saldırılardan sonra Sünni-Alevi ayrımı olmadan herkes ziyarete geliyor.”
'SON BÜYÜK SALDIRIYA HAZIRLANIYORLAR: HATA KALDIRACAK BİR SÜRE KALMADI'
KURTULUŞ TAYİZ / AKŞAM
Küresel çete ve içerideki mandacı işbirlikçileri, 2023'ün son dönemecinde yeniden toparlanarak, döviz girdilerinin azalmaya başladığı sonbahar ve kış aylarının uygun ortamında son büyük bir saldırıya hazırlanıyor. Bu süreç, Türkiye'yi düşürebilecekleri son düzlük. Ekonomiyi patlatmadan da seçim kazanma imkanları yok. Kur Korumalı Mevduat sistemi, nispeten finansal istikrar sağlayıcı bir rol oynuyor; Kılıçdaroğlu'na verdikleri yeni görev, bu sistemi sabote etmek! Kur Korumalı Mevduat hesap sahiplerini tehditle, korkutarak sistemden çekilmeye zorluyorlar. TL'den çıkış demek kur ataklarının yeniden gündeme gelmesi demek. Ödeme dengelerinin bozulması, üç haneli enflasyonun oluşması ve sosyal-siyasal istikrarsızlığın tavan yapması demek. Kılıçdaroğlu'nun "döviz garantisini kaldıracağım" demesi, TL'de duranlara "dövize geç" baskısı anlamına gelir. Kemal Kılıçdaroğlu, tasarruflarını TL'de tutanlardan neden rahatsız? Finansal istikrarı sağlıyor diye mi?
Neyse...
Cumhur İttifakı'nın, 2023'e giderken son büyük sınavı, sonbahar ve kış aylarına atılan bu pusuyu görüp şimdiden tedbirlerini alması olacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi hedef alan bu saldırıların farkında ve yaptığı uluslararası trafikle Türk ekonomisini rahatlatacak tedbirleri uzun bir süredir almaya çalışıyor. Ancak ekonomi yönetiminin de yaklaşan büyük saldırıya göre konumlanması gerekiyor. 55 milyar dolarlık yatırım kredisini döviz stokçularına kaptırdıklarına bakarsak pek hazırlıklı oldukları söylenemez. Hızla toparlanmaları şart; zira, tehdit altında olan kişiler veya partiler değil Türkiye'dir, Türkiye'nin geleceğidir. Hata kaldıracak bir süre kalmadı artık.
KARAR YAZARINDAN IMF PROGRAMINA ÖVGÜ
TAHA AKYOL / KARAR
Yine Sayın Erdoğan’a göre, “birileri hâlâ ‘IMF ile anlaşın' diye bas bas bağırıyor, vatana ihanet ediyorlar.” (10 Aralık 2016)
Peki, Demirel hükümetinde Turgut Özal 24 Ocak 1980 programıyla, Ecevit hükümetinde Kemal Derviş 14 Nisan 2001 programıyla hazırladıkları yapısal reformları IMF’nin çok düşük faizli kredileriyle hayata geçirerek Türkiye’yi kısa sürede krizden çıkardıklarında “vatana ihanet” mi etmişlerdi?! Vatana en büyük hizmet. Başbakan Erdoğan’ın kendisi, 2002’de Kemal Derviş’ten reforme edilmiş ve büyümeye geçmiş bir ekonomi devraldı, 2006 yılına kadar Derviş’in İMF ile hazırladığı programı aynen uyguladı; çok da doğru yaptı. O dönemde Erdoğan “faiz hayatın gerçeği” diyordu. (15 Nisan 2004) AK Parti’nin kuruluş programında da AB, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerin “ekonomimizin ihtiyaçları ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmesi gerektiği” yazıyordu. Bugün de ilişkilerimizi “ekonomimizin ihtiyaçları ve ulusal çıkarlarımız doğrultusunda sürdürülmesi” gerekmiyor mu?