13 Aralık Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

BİR ALMANYA ANALİZİ...

HANDE FIRAT / HÜRRİYET

Alman iç istihbaratının tek istihbaratı, hareket içerisinde yer alan en az 500 kişinin silah ruhsatı sahibi olduğu. Yani silahları bile Alman devletinin verdiği ruhsatlı silahlar.

Trajikomik bir şekilde suçlamalar arasında: Alman Federal Cumhuriyeti’ni tanımadıkları için vergi ödememek, Kendi ulusal topraklarını ilan etmek,

Kendi pasaport ve ehliyetlerini basmak,

İnternet sitelerinde mevcut düzene karşı mücadelelerini sürdürmekle övünmek,

Koronavirüs önlemlerine karşı çıkmak ve protesto gösterileri düzenlemek,

Ciddi şiddet eylemleri yapmaya istekli olmak da var.

Yanlış okumadınız, bunlar Almanya’da darbe ile suçlanmanıza neden olabilecek davranışlar. Biraz şaka gibi, değil mi?

Almanya’da ABD fonları ile desteklenen, aşırı sağ ile mücadele eden Amadeu Antonio Vakfı Genel Müdürü Timo Reinfrank düzenlenen operasyon ve yakalananlara yöneltilen suçlamaların boyutunun kendisini de şoke ettiğini söylemiş: “Yani Almanya’da darbe hayal etmek, darbe ile suçlanmanız için çok ciddi bir neden...”

Başsavcılığın Alman basınıyla paylaştığı bilgilere göre:

Darbe hazırlığı yapan oluşumda liderlik rolünü üstlenen iki kişi var. Biri 71 yaşında, diğeri 69 yaşında.

Yönetimin ele geçirilmesi durumunda ise Almanya’nın yeni devlet başkanının 71 yaşındaki P.R. olacağı iddia ediliyor.

NİYE BATI’YI BABALARI SANIYORLAR?

HAŞMET BABAOĞLU / SABAH

Vayy sen nasıl Avrupa'ya laf edersin?..

Ne ilgisi var yahu?

Marketlerde yumurta yok, dedim...

İlgisi var! Avrupa yumurtanın yok olacağı bir yer değil, kötü yumurtanın satılıp yenmeyeceği bir yer, lafına dikkat et yalaka!..

Ya ruh hastası mısınız kardeşim! (...)

Şimdi esasa gelelim...

Olay yumurta olayı falan değil.

Olay şu...

Batı'yı eleştirmek ya da Batı ülkelerindeki bir eksiği vurgulamak bu kesimde "babalarına küfretmek" gibi algılanıyor.

Öfkeden deliriyorlar.

Peki sormayacak mıyız?

Niye Batı'yı "babaları" sanıyorlar?

Hatırlıyorum, 2015 ya da 2016'ydı...

Binlerce Suriyeli ve Libyalı mülteci çocuğun Avrupa ülkelerinde ortadan kaybolduğunu yazıp sosyal medyaya aktarmıştım.

Sen misin konuyu açan! Küfür kıyamet!

Çünkü Avrupa böyle şeyler yapmazmış...

Bir komşum bile yolda durdurup "Artık saçmalıyorsunuz, eski yazılarınıza geri dönseniz" demişti.

Sonra ne oldu?

AB Parlamentosu hemen her oturumunda bu kayıp mülteci çocuklar rezaletini tartıştı.

KILIÇDAROĞLU’NA ALMANYA’DA RİFKİN EŞLİK EDECEK

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ve İngiltere’den sonra bu hafta Almanya’ya gidecek. Kılıçdaroğlu’nun Almanya gezisi 14-17 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek. Bu gezide Kılıçdaroğlu’na Jeremy Rifkin eşlik edecek. Rifkin, Merkel’e danışmanlık yaptığı için Almanya’da geniş bir çevresi bulunuyor. Zaten Kılıçdaroğlu’nun Rifkin’le anlaşmasının nedeni de geniş siyasi network’ünden yararlanmak.

Rifkin, Kılıçdaroğlu açısından cumhurbaşkanı adaylığı için çok önemli. Çünkü Rifkin’le sadece ekonomi programı değil, cumhurbaşkanı adaylığı için ABD, İngiltere ve Almanya’da siyasi lobi faaliyeti yürütmesi konusunda anlaşmış.

LÜTFÜ SAVAŞ DEMİŞTİ

“Cumhurbaşkanlığı seçimi Türkiye’de yapılacak, Batılı başkentlerde lobi faaliyeti ne alaka?” diyeceksiniz. Ama demeyin. Kendisi de cumhurbaşkanı adayı olan Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, “Cumhurbaşkanı adayı sadece başarı, sadece birikimle olmuyor. Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işareti edeceği bir insanı yapacaklar” demişti.

ABD, İNGİLTERE, ALMANYA İSTEMİYOR

Kılıçdaroğlu ile Rifkin’in anlaşmasına dönecek olursak, ABD, İngiltere ve Almanya Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığına sıcak bakmıyor. Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını düşünüyorlar. Kılıçdaroğlu yerine Ekrem İmamoğlu’nu destekliyorlar. Kılıçdaroğlu’nun başka ülkelere değil, özellikle bu üç ülkeye gitmesinin nedeni de o.

LOBİ YAPACAK

Kılıçdaroğlu’nun günler öncesinden ilan ettiği 3 Aralık tarihli toplantı Rifkin’in gölgesinde kalmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere herkes ithal danışman üzerinden Kılıçdaroğlu’na yükleniyor. Rifkin’in, binlerce dolar almasına rağmen İstanbul’daki toplantıya gelmemesi eleştiri konusu olmuştu. Ama ne denilirse denilsin, hangi eleştiri getirilirse getirilsin, Kılıçdaroğlu, Rifkin’den vazgeçmemekte kararlı. Çünkü Kılıçdaroğlu, Batılı başkentlerin vetosunu Rifkin’le aşmakta kararlı. O nedenle cumhurbaşkanı adaylığını garanti altına alana dek Rifkin’le çalışacak.

İCAZET TURLARINDA SIRA ALMANYA'DA…

HİKMET GENÇ / AKŞAM

ABD ve İngiltere'den sonra icazet turlarında sıra; Almanya'ya geldi. Önümüzdeki günlerde Almanya'ya gidecekmiş By Kemal... Anlayacağınız yine eğleneceğiz!.. ABD'de bilim merkezlerini incelemişti. Mikroskoptan bakıp aydınlandı. Hamburger yiyip hayatın gerçekleriyle yüzleşti. 8 saatlik rabıtayla huzura erdi ve geri döndü.

İngiltere'ye taze temiz para bulmaya gitti. Tefecilerle görüştü. Henüz aday değil ama By Kemal iktidara gelirse Türkiye'ye yatırım yapacaklarına dair söz verdi İngilizler. Ama garanti yoktu. "İngiltere'nin gri listede olduğunu da bilmiyorum, İngiltere (Türkiye gibi) gri listedeyse, o zaman fonlar gelmez" dedi...

Ve sıra Almanya'da.

ABD'de bilimsel ve teknolojik aydınlanma yaşamış. İngiltere'den parayı bulmuş.

Almanya'dan ne alacak acaba?..

Öyle ya Almanya 1945'te ABD'ye kayıtsız şartsız teslim olmuştu. O dönemden bu yana Almanya teorik olarak, hukuki anlamda bağımsız bir ülke olarak görülebilir. Neokolonyalizm diyemeyiz belki ama pratikte ise tam bağımsız değildir.

By Kemal bunları da değerlendiriyor mu, Almanya'dan hangi icazeti isteyecek bilemiyoruz.

Muhtemelen gurbetçilerle bir araya gelecek. İşçilerle poz verip (çok solcuyuz ya!) "yaşasın proleter" devrim diyecek. Sonra başlayacak Türkiye aleyhinde kara propaganda yapmaya.

'Olur mu hiç öyle şey' demeyin. Çok yapmışlığı vardır...

KOMŞUDAKİ DARBE KOMŞUYA NASIL GÖRÜNÜR?

YASİN AKTAY / YENİŞAFAK

Almanya’nın dış siyasetinde İsrail veya ABD’den bağımsız hareket etme alanı yok. Bu kontrolü temin etmek için ülke içinde oluşturulmuş vesayet mekanizmaları da var. Yani bu kontrolü ne ABD ne de İsrail doğrudan yapma ihtiyacı bile hissetmiyor. Alman yöneticileri ülke içindeki kanunlar, vesayet kurumları ve ekonomi finans çevrelerinin müdahaleleri ile ülkeyi İsrail ve ABD çizgisinde tutmayı başarıyorlar. Bu durumu herkes biliyor ve görüyor ve Alman milliyetçileri nezdinde ciddi bir rahatsızlığa yol açıyor.

Bugün yükselen aşırı sağın önemli bir kısmı bu rahatsızlıktan da besleniyor. İmparatorluk dönemi Almanya'sına yönelik bir özlem var ama bu özlemin Almanya’da ne bir darbe yapabilme ne de yönetimi ele geçirebilme kapasitesi var. Buna karşılık ülkeyi kontrol eden Alman vesayetçi kurumları bu yöndeki en ufak bir eğilime karşı çok hassaslar ve buna karşı en sert tedbirleri almaktan da çekinmiyorlar.

Bunun Almanya’nın imajı açısından neye mal olacağı umurlarında bile değildir. Bu tehdidi algıladıklarında başka durumlarda ortaya koydukları tutumlarla tutarlı davranmanın tasasına harcayacak bir anları da olmaz.

Bazı yerlerde uzun süredir darbelerin olmaması zaten oralarda fiilen bir darbeyle kurulmuş bir iktidar ve düzenin olabildiğince sıkı bir biçimde devam etmesinin sonucudur. Belki darbelerin sıkça yaşandığı ülkelerde darbeler tam bir kontrol sağlayamadıkları için kısa sürede başka darbelere kontrolü kaptırırlar ve bu öylece tekrarlayarak farklı bir görünüm oluşturur.

Sonraki Haber