13 Mayıs Medyanın Halleri

Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...

SON 10 YILIN EKO-POLİTİK ANALİZİ VE KISA YARIN

YUSUF DİNÇ/ YENİ ŞAFAK

Ve fakat bu kazanımı elde ettikten sonra Türkiye, Doğu-Batı dengesi stratejisini bir tarafa bıraktığı, yahut şimdilik bir tarafa bıraktığı, bir tercihte bulundu. Yüzünü yeniden en azından üniversitelerindeki Gazze protestolarıyla dünyanın hala temel referansı olan Batı’ya döndü. Bunun sembolü ise ekonomi yönetimindeki değişimdi.

Bakan Şimşek’in ve “kısmen” değişen ekonomi yönetiminin göreve gelmesinin anlamı buydu. (…)

Ocak sonuna doğru İsveç’in NATO üyeliğini onayladı.

Türkiye’nin kredi notu o gün yükselmişti, Türkiye gri listeden de o gün çıkmıştı. Türkiye NATO finansının başka imkanlarına da o gün erişmişti. Bunları gelecekte beklemenin bir anlamı yok.

Rusya ile iletişim de adeta kesildi. Putin’in Ankara ziyareti ertelendi ve gerçekleşmesi gündemden çıktı. Enerji merkezi gibi bağlamlar bir tarafa bırakıldı. Hindistan, Vietnam ve Çin Batı’da partner aradıkları bu günlerde Türkiye’yi bir durak yapmadı. Modi, Yunanistan’a kadar, Vietnam başbakanı Pham Minh Chinh ve sonrasında Çin Başkanı Xi Macaristan’a kadar geldiler oysa. Hoş, Biden görüşmesi de iptal oldu ama yerine Alman Cumhurbaşkanı Steinmeier ve en önemlisi de CHP genel başkanı Özgür Özel görüşmesi kondu.

Körfez ülkeleri ile temassa gelişmeye başladı. Hasılı şimdi elde Batı, Türk Devletler Teşkilatı ve Körfez ülkeleri var.

Bu denklem Türkiye’nin Batıya meylettiği anlamına geliyordu ve söz konusu Batıcılıksa has Batıcı olan CHP ortadan bir lider olarak Sn. Özel’i çıkararak seçimde birinci parti haline geldi. CHP bilerek bunu yaptı demiyorum. Çünkü CHP hala genel seçimde bir fırsat kaçırdığı düşüncesinde. Oysa, sembolik olarak, ekonomi yönetimi değişmese ve İsveç’in NATO üyeliği onaylanmasa seçmen indinde konumu önceki pozisyonda olduğu gibi kusurlu kalacak ve böyle bir başarı elde edemeyecekti. Bunun artık farkına varmalı.

İsveç’in NATO’ya üyeliği CHP’nin seçim başarısının öncü işaretiydi. (…)

Sıra bürokrasiye geldi. Doğu-Batı dengesi sürecinde bürokraside rol alanların önemli bölümü gidecektir. Merkez Bankasından başlayan süreç çok yakında diğer kurumlara da yansıyacak yani. Batı tarzı bürokratların önünün açılmasını beklenebilir. (…)

Türkiye, yüzünü Batıya dönmenin asıl faydası olan sermaye akımlarına salt olumlu bir durum olarak yaklaşmasa iyi eder, derim. Bu sermayenin talepleri karşılanmazsa bir de çıkışı olacak. Üstelik birkaç misliyle. Girerken reel kesimi krize sokacak (I. ve II. Nesil Kriz), çıkarken finansal kesimi krize sokacak (3. Nesil Kriz). Konuyu belli çevrelerin Kavala’ya çok hızlı getirmiş olmasından bu yorumu yapıyorum. Ve taleplerinin ardı arkasının gelmeyeceğini belli ettiklerinden… Bu süreçte dengeli olmakta ve yatırımı toplumsallaştırmakta büyük faydalar var.

Son olarak ortodoksinin savaş yanlısı olduğunu hatırlatmak istiyorum. Çünkü ortodoksi Batı yanlısıdır ve Batı savaşlarda taraftır. Türkiye’nin barıştaki rolü Merkez Bankası sadeleşiyorken bitmiştir.

ERGENLİĞİNİ AŞAMAMIŞ BİR BAŞKONSOLOS

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

Türkiye’nin Lyon Başkonsolosu Cemil Çağdaş Yıldırım, Lyon Başpiskoposu Olivier de Germay’e bir nezaket ziyareti gerçekleştirmiş.

Fotoğraf, işte bu ziyaretin fotoğrafı.

Fotoğrafa dikkatlice baktığımızda şu üç unsur öne çıkıyor:

BİRİNCİ UNSUR: Bizim başkonsolosun, ziyaretine gittiği başpiskoposun bir adım önünde durmaya çabaladığı görülüyor.

İKİNCİ UNSUR: Başkonsolosumuzun yüzüne sert bir memnuniyetsizlik ifadesi kondurduğu fark ediliyor.

ÜÇÜNCÜ UNSUR: Başkonsolosun şehadet parmağına dikkat! Parmağı kaldırmış. “İmanımı koruyorum dostlar” mesajı verir gibi.

Neresinden bakarsan bak üç hareket de ergence, neresinden bakarsan bak üç hareket de utanç verici.

Madem böyle tripler atacaksın ne diye adamın ayağına gidiyorsun a be konsolos?

Türklük ve Müslümanlık karşıtı yürüyen propaganda gibi kendisi. Verdiği mesaj, “Bakın, bakın. Biz işte böyle adap erkan tanımayan insanlarız” mesajından başka bir şey değil çünkü.

Sonraki Haber