13 Ocak Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

ALTILI MASANIN ‘MAYINLI’ SON VİRAJI

MAHMUT ÖVÜR / SABAH

Altılı masa içinde bir değil birden fazla kavga var ve kavga giderek derinleşiyor. Daha aday bile belirleyemeden Ahmet Davutoğlu "imza", Ali Babacan da "anadil ve kimlik" çıkışıyla masayı derinden sarstı, sarsıyor...

Üstelik bu iki parti de masanın bindelik partileri... Kavgayı yüksek perdeden başlatan GP Genel Başkanı Davutoğlu çok iddialı konuşmuştu:

"Cumhurbaşkanı içeriden veya dışarıdan olsun şunu bilecek, 6 genel başkan da aynı imza yetkisine sahip olacak, karar süreçlerinde eşit olacak. Biri diğerinden bir adım önde olmayacak. Cumhurbaşkanı bir anlamda eşitler arasında bir ilk olacak. Mutlak yetki sahibi olmayacak."

Masanın diğer partileri arka planda paylaşılan bu gerçeği düzeltmeye, üstünü örtmeye kalksalar da iş işten geçmişti. Davutoğlu gelecekte Türkiye'nin karşılaşacağı açık bir gerçeği birkaç cümlede özetlemişti.

Yüzde 50 artı birle seçilecek cumhurbaşkanı, Davutoğlu'na göre, "mutlak yetki sahibi olmayacak"tı. İmza yetkisi altılı masayı oluşturan genel başkanlarda olacaktı. Bu zaman zaman seslendirildi ama ilk kez masadaki bir siyasi aktör tarafından açıkça söylenmesi ciddi bir kırılma yarattı. Seçilmiş cumhurbaşkanı, bugüne kadar tanık olmadığımız bir biçimde parti genel başkanlarından oluşan bir "konsey"in emrinde olacaktı.

Böylece dünyada hiçbir sorunu çözmeyen BM Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesi gibi 6'lı masadaki parti genel başkanları da "veto" haklarını kullanarak ülkeyi çözümsüzlüğe mahkûm edecekti. İnanılır gibi değil ama bu da topluma demokrasinin gereği ve "konsensüs" olarak sunuluyor.

KÜÇÜK PARTİLER KAÇ MİLLETVEKİLİ İSTİYOR

ABDÜLKADİR SELVİ / HÜRRİYET

Ahmet Davutoğlu’nun, ‘Cumhurbaşkanı 6 lidere bağlı olacak’ şeklindeki sözleri ortalığı karıştırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “6 kaptan bir gemiyi batırır, iki şoför bir araca kaza yaptırır” diye yüklenmeye başladı. Ama sadece Erdoğan değil, CHP ve İYİ Parti de Davutoğlu’na tepkili.

Ama Davutoğlu oralı değil. ‘Seçtireceğiniz Cumhurbaşkanı sizin sözünüzü dinlemezse ne olur’ diye sorulduğunda, “Cumhurbaşkanı masanın mutabakatına uymazsa kriz çıkar ve Meclis desteğini kaybeder” diyor. Şimdiden seçtirecekleri Cumhurbaşkanını tehdit ediyor. “Ortak aday bizi dinlemezse kriz çıkar, erken seçime gidilir” diye parmak sallıyor. Bunlar daha şimdiden birbirlerini tehdit ediyorlar.

Davutoğlu hızını alamıyor. Bu kez bakanlık dağılımına giriyor. “Herkes bir cumhurbaşkanı yardımcılığı, bir bakanlık alacak. Onun dışında ne kadar milletvekili varsa o kadar bakanlık alacak. 7 bakanlığı olacak, 8 bakanlığı olacak” diyor. Bunların derdi bakanlık paylaşımı. Daha seçim kazanmadan paylaşım derdine düştüler. Milletin derdiyle bir işleri yok.

DEVA ve Gelecek Partilerinin Meclis’te grup kurabilmek için 20 milletvekili istediği söyleniyor. CHP’liler 10 milletvekili verilmesine bile karşılar ki 20 milletvekili talebi tüylerini diken diken ediyor. CHP Babacan’ı Ankara’da, Davutoğlu’nu Konya’da liste başı yapmayı, Temel Karamollaoğlu’na İstanbul’da, Gültekin Uysal’a Afyon ya da İzmir listelerinde yer vermeyi planlıyor. Liderlerin çekirdek kadrosunun yer alacağı 40 kişilik bir kontenjandan söz ediliyor. Ama küçük partilerin talebi büyük. CHP’liler ayrıca DP, Gelecek, Saadet ve DEVA Partisi’nin milletvekili listelerinde İYİ Parti ile paylaşılması gerektiğini savunuyorlar. İYİ Parti ise bu teklife kapalı. Bırakın iki partiyi bu kez Gültekin Uysal’a dahi listelerinde yer vermeyi düşünmüyorlar. “Madem cumhurbaşkanı adayı CHP’den çıkacak. O zaman diğer partileri Meclis’e taşıma görevi de CHP’nin olmalı” tezini savunuyorlar. CHP rahatsız ama Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adaylığını sağlama almak için milletvekili listelerini koz olarak kullanmakta kararlı. Eğer ortak aday çıkmaz, çoklu adaya gidilirse o zaman bu hesap altüst olacak.

GÖBEK KORDONU HDP'YE BAĞLI MUHALEFET

BAHADIR ÇOBAN / TÜRKGÜN

6’lı masanın icazet kapısı HDP’dir. 40 bine yakın insanın ölümünden mesul bir cinayet şebekesinin iş birliğine ihtiyaç duyulması muhalefet partilerinin üzerine yapışan kara bir leke olmuştur.

10 defa bir araya gelen 6’lı masa partileri 100 defa da toplansalar özgül ağırlıklarıyla bir isim belirleyemezler. Çünkü bu masanın göbek kordonu HDP’ye bağlıdır.

HDP’den birkaç gün önce yapılan açıklamanın "Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ya da Ali Babacan ortak aday olarak çıkarsa destekleriz" şeklinde olması, 6’lı masaya verilen bir işaret fişeği olmuştur.

HDP kendi adına en kullanışlı gördüğü isimler olan Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Babacan’ı HDP’siz bir denklemde hayal bile kuramayan güdümlüler güruhuna dayatmıştır.

Dayattıkları isimlerden birisi aday yapılmazsa kendi adaylarıyla seçime girecekleri tehdidini de masanın üstüne fırlatmışlardır.

6’lı masanın bütün toplantıları kendilerine umut besleyen seçmen kesimlerinin gazını almaya yarayan, “Dostlar alışverişte görsün” toplantılarıydı. Masanın kamera arkası hâllerinde, HDP’nin kapısına yüz sürmek için birbirleriyle rekabet eden müritlerin mücadelesi dönmekteydi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK ideolojisine yakın Nuşirevan Elçi’yi danışman olarak atayarak, özerklik, ana dilde eğitim, “Selahattin Demirtaş’a özgürlük” gevelemelerini ağzından hiç düşürmeyerek HDP’nin gözdesi olmayı çok önceden başarmıştı.

GÜNCEL

MELİH AŞIK / MİLLİYET

Kasap et derdinde, koyun can derdinde dediği gibi.

Millet günlük yiyeceğine nasıl para yetiştireceğinin derdinde.

Kefen parası olarak ayırdığı üç beş kuruşun durduğu yerde erimesinin derdinde.

Siyaset tayfası ise başörtüsüne güvence, Türk’süz Anayasa, tarikatların eğitimi, anadilde eğitim gibi konuların peşinde.

Arada bir siyasi cinayetin tepkileri. Parti kapatma girişimi… Derken gündem bambaşka yerlere savruluyor.

Oysa Türkiye’nin şu sırada seçim sonrasında biriken sorunları nasıl çözeceğini konuşması gerekirdi.

Yeni fikirler, yeni çözümler, yeni planlar, programlar, politikalar gündemde olmalıydı.

Öyle zamanlardayız ki.

Durmak bile geri gitmek anlamına geliyor.

Biz sadece vakit öldürüyoruz.

Uykudan uyanmanın vakti geldi, geçiyor.

AFEDERSİNİZ! ‘TÜRK EDEBİYATI'NIN NESİ BATIYOR?

BEDİR ACAR / AKŞAM

Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi'nde bölüm başlıklarına 'Fransız Edebiyatı', 'Alman Edebiyatı', 'İngiliz Edebiyatı' gibi tanımlar yazılırken gel gör ki 'Türk Edebiyatı' bölümüne 'Türkiyeli' etiketi iliştirilmiş.

O halde, Türk Tabipler Birliği de Türkiyeli Tabipler Birliği mi olmalı?

Türk İşadamları Derneği'ni ne yapacaksınız mesela, Türk müziğini, Türk resmini, Türk operasını?.. Türk kahvesini?

Ne alaka?

İngiliz edebiyatı, gönül rahatlığıyla, 'İngiliz' olabiliyorken, Türk edebiyatının nesi batıyor!

Ayrılıkçı terör örgütlerine sırtını dayamışların 'Türkiye halkları'nı icat etmesi gibi 'Türkçe edebiyat' söylemi de 'mikro ırkçılık' kokmuyor mu?

Piyasada 'Türk edebiyatı' mı, 'Türkçe edebiyat' mı tartışması var ama münakaşa yeni değil, en az 25 yıllık...

Amerika'da bulunduğum müddet televizyon ekranlarında bir kamu spotu dönerdi.

Ekranda Çin asıllı Amerikan vatandaşı 'I'm American' (Ben bir Amerikanım) diyor. Ardından bir yerli (Kızılderili diyenler de var) aynı cümleyi tekrarlıyor, sonra bir siyahi, sonra bir asyalı... I'm American!

Irkları farklı da olsa Amerikan olmak, Amerikalı olmak onların ortak paydası.

Sonraki Haber