13 Ocak Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

MİT’İN CAYDIRICILIK ROLÜ

Nedim Şener - Hürriyet

Türkiye’nin özellikle FETÖ, DEAŞ, PKK ve DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelesinde müttefiklerinden beklediği desteği bulamadığını anlatırken, bunun için konuşmasında “kendine yeterlilik” ve “caydırıcılık” kavramlarına özel vurgu yaptı: “Kendine yeterlilik ve caydırıcılık bir ülkenin önleyici stratejiler geliştirmesinin vazgeçilmez parçasıdır. Önleyici güç olmak, sorunlar krize, riskler tehdide dönüşmeden sürece müdahale etmektir. Kendine yeterlilik ilkesi: Savunma, taarruz teknik istihbarat ve endüstriyel teknolojilerin yanı sıra siber güvenlik, biyolojik güvenlik ve çeşitlilik, enerji güvenliği ve gıda güvenliği ve ekonomik güvenlik gibi temel alanlarda da hayati öneme haizdir. Caydırıcılık ise bir tehdidi ortaya çıkmadan önce engelleme kabiliyetine sahip olmaktır. Bir kişi size taş attığında karşıdan kurşun geleceğini bilmeli ve bir daha taşı eline almadan iki defa düşünmeli. Gerçek güç kullanmak zorunda kalmadığınız güçtür ve bunun somutlaşmış hali caydırıcılık kabiliyetidir. Size yönelen muhtemel bir tehdit, daha ortaya çıkmadan ne tür sonuçlara sebep olacağını bilecek ve ona göre davranacaktır. Haksız hiçbir eylem karşılıksız kalmayacaktır. Devlete ve millete yapılan hiçbir kötülük cezasız bırakılmayacaktır.”

DÜNYANIN ‘ALTINDA’Kİ TÜNELLER

Haşmet Babaoğlu- Sabah

İZİM TV kanallarının askeri ve siyasi strateji uzmanlarına(!) ne kapak oldu ama!.. İki ay boyunca, konuşacak başka bir şey yokmuş gibi, Gazze direnişinin tünellerini konuştular. "Güçlü bombalarla Gazze tünelleri yıkılabilir mi? İsrail, bu tünellerle baş edebilir mi?" Ama hiçbirinin aklına İsrail'in dünyanın "altına" döşediği tüneller gelmedi. Anlamışsınızdır... Hem maddi tünellerden söz ediyorum hem de "kültürel manipülasyonlar"dan... İsrail'in saman altından su yürütüşüne; hasıraltı işlerine, karanlık ve gizemli planlarına bakmayı deneyenler ne kadar azdı... Çünkü ağzını açana... "Şşşşt, o konular cısss" deniyordu. Şimdi... New York kentindeki sinagogdan şehrin mazgallarına uzanan tünele ağzımız bir karış açık şaşkınlıkla bakıyoruz... Bin türlü karanlık yanı var. Zaten üstünkörü bakınca bile etrafa pis kokular yayılıyor. (Bence New York polisi, Wall Street'in altına da bir baksın; çünkü üstündeki numaralara uyanmak içimizden gelmiyor; olur ya, altından çıkanlarla uyanırız.)

ABD’NİN ÇEKİ KARŞILIKSIZ ÇIKTI

Mehmet Şeker - Yeni Şafak

Ölüler de sanır ki diriler her gün helva yiyor. Merhumun hayrına kabri başında helva ikram edilmesi geleneğine dayanan bu söz, eskiden daha çok kullanılırdı. Şimdilerde yılda bir defa duyan, kültürümüzün zenginliğine delil saysın. Nereden aklımıza geldi bu söz? Durup dururken değil.

Yakın zamana kadar cümle âlem sanırdı ki ABD çok güçlü. O yüzden “süper güç” diye anılırdı. Hatta “tek süper güç” olarak. Her dediğini yaptırır. Kafasına koyduğunu uygular. İstediğine ceza keser, istediği yerde iktidarı darbeyle devirir. Olmazsa, dalga dubara ile bir dümen ayarlayıp seçim yoluyla indirir. Kimse karşı çıkamaz. Kazın ayağı öyle değilmiş. Bir Netanyahu, ABD’nin karşı çıkmasına rağmen savaşa devam ediyor. Tek başına kafasına göre takılıyor. Gazze’de soykırım yapıyor. Orada burada suikastler hazırlıyor. Savaşın yayılmasına zemin hazırlıyor. Ne Baydın engelleyebiliyor, ne de Entıni. Bu vaziyet nasıl yorumlanmalı? O gözü dönmüş başbakan, ABD’den güçlü mü?

Savaşın başında her zaman yanında olduklarını bildirmişlerdi. Her ne yaparsa yapsın ceza almayacağının garantisi verilmişti İsrail’e. Atış serbestti, vuruş serbestti. Şımardıkça şımardı Netoş. Ancak, her şeyin bir sınırı olduğu gerçeği, burada da kendini gösterdi. ABD’nin İsrail’e verdiği açık çek, bir bakıma karşılıksız çıktı. Şu günlerde Netoş’un dilinde tanıdık bir şarkı dolanmaktaymış. “Hani verdiğin sözler, hani ellerin nerde? Kim derdi ki seninle birgün ayrılacağız?”

Bir tavsiyede bulunalım. Şarkıyla meşgul olacağına, gidip çekin arkasını yazdırsın. Ya da çeki çeksin, denize atsın, çek ıslansın. Yoksa yakında kendi başı derde girecek. Hele yargılama başlarsa, onu ne Entıni kurtarabilir, ne Baydın. Ceza aldıktan sonra, şarkılar da avutamaz.

İMAMOĞLU, MANSUR YAVAŞ’I DA YİYECEK!

Kurtuluş Tayiz - Akşam

İmamoğlu, İstanbul dışında her yere uzanmaya çalışıyor. Öyle ki, Ankara'da inceden inceye Mansur Yavaş'ın altını da boşaltmaya çalışıyor. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'ndan sonra kendi önünde en büyük engel olarak Mansur Yavaş'ı görüyor. Oysa Mansur Yavaş, İmamoğlu'na göre daha şanslı. İmamoğlu, İstanbul'u kaybederse silinecek, elinin altında bir belediye olmayacak. Kaybedene CHP'liler de yüz vermez. Mansur Yavaş, kendisini Ankara'da daha şanslı hissediyor. Gözden uzakta, etliye sütlüye karışmadan seçimlerde bir kez daha ipi göğüslemeyi hesaplıyor. Kendi elinin altını bu yüzden sağlam tutmaya gayret ediyor. İmamoğlu'nun Özgür Özel üzerinden Ankara'da ilçeleri dizayn etmesine karşı çıkıyor. Aslında yılların CHP'si, İmamoğlu ve Yavaş'a rehin düşmüş durumda. Bütün önemli karar süreçlerinde bu iki ismin istediği oluyor. Trajik olan, her ikisinin de CHP'li olmayışı. Elbette her parti gibi CHP de dışarıdan isimler transfer edebilir; fark, CHP'nin sonradan belediye başkanı yaptığı İmamoğlu ve Yavaş'a teslim olması; daha doğrusu CHP yönetiminin bu isimlere kaptırılması. Eğer şanslılarsa İstanbul ve Ankara'da AK Partili adaylar seçimi kazanır; yoksa CHP'nin başka türlü bu rehin düşmüş halden çıkması ve yenilenmesi mümkün değil.

Sonraki Haber