13 Ocak Medyanın Halleri

13 Ocak Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

‘DEVLETİN GİZLİ AKLIYLA’ BU SÜREÇ NE GETİRİR NE GÖTÜRÜR?

SAYGI ÖZTÜRK/ SÖZCÜ

Şimdi yapılmak istenenlerin, geçmişte yapılanlardan farkı ne? Bunu, sınır boylarında, Suriye’de, Kuzey Irak’ta ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın kritik birimlerinde görev yapan, örgütün taktiklerini yakından bilen emekli Tümgeneral Rafet Kılıç’a sordum. İşte aradaki farklar:

“Şimdi yapılmak istenilenin farkı, Suriye’nin dağılma sürecinde, ABD ve İsrail tarafından kurdurulacağı netleşmeye başlayan, Büyük Kürdistan’ın ikinci bacağı, müstakbel yeni komşumuz, ‘YPG Terör Devleti’nin varlığının kabulüne veya görmezden gelinmesine değişik yöntemlerle zorlanıyor olmamız.

PKK ile göstermelik bir uzlaşı sağlansa bile, Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin kara gücü de olan, sayısının 70 bin bazı kaynaklara göre 120 binlere ulaştığı iddia edilen PKK-YPG terör örgütünün varlığını sonlandırmayacağı da açıktır. Dünyada benzeri terör örgütlerinin, İrlanda’da IRA’nın, İspanya’da ETA’nın yaptığını PKK neden yapmasın? Terörle mücadelede temel bir kural vardır. Elindeki silahı teslim etmeden hiçbir terör örgütü ile müzakere edilmez. Ancak mücadele edilir. IRA ve ETA ile müzakerelerden önce bu örgütler silahlarını değişik yöntemlerle teslim etmişlerdir. Müzakere daha sonra olmuştur.

Şimdiye kadar yapılanların hiçbirinde PKK silah teslim etmedi. Eylemsizlik kararları aldı. Ancak yine kendi inisiyatifi ile eylemleri yeniden başlattı. “Silahların gömülmesi” tabiri kullanılıyor. Bu ifade daha önce yapılanlardaki ‘Eylemsizlik’ ile eş anlamlıdır.

PKK, 1984 yılında başlattığı eylemleri ile bugüne kadar, 10 bin civarında asker, polis, güvenlik korucusunun şehit edilmesi, bir o kadar vatandaşımızın öldürülmesinden sorumlu dünyanın eli kanlı terör örgütüdür. Kahraman şehit ailelerinin ve gazilerimizin rızası olmadan değil terörist başının affedilmesini Meclis’e getirip konuşturmak, ulaklar vasıtasıyla bile onu muhatap almak asla kabul edilebilecek bir durum değil.”

Emekli Tümgeneral Rafet Kılıç, “Devlet aklı devrede. Onun bir bildiği vardır” söylemini hatırlatıyor, “Bu kuyruklu bir algı operasyonudur” diyor.

MAVİ VATAN 2025’İN STRATEJİK ZİRVESİ

FATİH ÇEKİRGE/ HÜRRİYET

“31 savaş gemisinin inşası sürüyor.”

“Milli Denizaltı’mızın inşası.”

“TF-2000 Hava Savunma Harbi Muhribi.”

Ve...

“Milli Uçak Gemisi’nin ilk sac kesimleri yapılarak inşası başlamıştır.”

İşte bu bilgilerdir Atina’yı endişelendiren.

Niye? Çünkü Türkiye son 15 yılda milli savunma sanayisinde neredeyse çağ atlamıştır.

Kendi savaş gemilerini, insansız sualtı ve suüstü araçlarını, kendi torpillerini, toplarını, insansız uçaklarını yapmış;

Şimdi kendi uçağını, uçak gemisini yapacak hale gelmiştir.

Bu şu demektir: Türkiye savunma alanında “taşıma suyla değirmen döndürmeye çalıştığı günleri” geride bırakmıştır.

Yani... Artık kimseden savaş gemisi, mermi, top, torpil almak zorunda değildir.

Yıllarca milletin bütçesindeki o kara delik kapanmak üzeredir.

ALEVLER İÇİNDEKİ AMERİKAN SİSTEMİ

BERCAN TUTAR/ SABAH

Başkan adayına suikast girişimi, terör saldırıları ve yangınlarla sarsılan ABD'ye baktığımızda süper gücün her tarafından döküldüğünü görüyoruz.

Bu kritik olaylar dışında ABD'yi içeriden kanser tümörü gibi saran kutuplaşma, çöken sağlık sistemi, evsizlerdeki artış, hayat pahalılığı, siyahilere yönelik devlet terörü, artan kültürel ırkçılık ve yabancı düşmanlığı gibi birçok kronik olgusal kriz başlığı daha var.

İkinci kez başkan seçilen Donald Trump'a 13 Temmuz 2024'te Pensilvanya'daki seçim mitingi sırasında düzenlenen suikast girişiminden sonra iç savaşın eşiğinden dönülmesi nedeniyle çoğu yorumcu "Tanrı Amerika'yı korudu" demişti.

Yeni yılın ilk günü gerçekleştirilen New Orleans ve Las Vegas'taki iki ayrı terör saldırısı ise ABD'nin bürokratik-oligarşik çürümüşlüğünü gözler önüne serdi.

Nitekim iki askerin başrolde oynadığı saldırılarda DEAŞ'ın ABD Savunma Bakanlığı Pentagon'a çöreklendiği ortaya çıktı.

DEAŞ Suriye'de değil meğer ABD'nin göbeğindeymiş. İsyan eden Trump, FBI ve yargıyı suçlayarak sistemin kokuşmuşluğundan şikâyet etti.

20 Ocak'ta yemin eder etmez "ABD'yi şiddet yanlısı pisliklerden temizleme" sözü verdi.

Daha Pentagon'un karıştığı terör skandalının şoku geçmeden bu kez dünyanın beşinci ekonomik gücü olarak gösterilen ABD'nin en zengin eyaleti California'da 7 Ocak'ta başlayan ve sonra da bir türlü söndürülemeyen yangınların yol açtığı 'yetersizlik cehennemi' patlak verdi.

Yangın başladıktan sonra 'rüyalar ülkesi ABD'de kovalarla alevleri söndürmeye çalışan itfaiye erlerini gördük.

Üçüncü dünya ülkelerindeki manzaralardan beter olan bu tablolar dünyanın zihnindeki süper güç ABD imajına ağır bir darbe daha indirdi.

Alevler 'hayal fabrikası' Hollywood ile Malibu gibi sinema, sanat, moda ve müziğin kalbi konumundaki yerleşim birimlerinin yer aldığı ABD'nin küresel çaptaki kültürel hegemonyasını simgeleyen melekler şehri Los Angeles'ta birçok mahalleyi ve semti adeta haritadan sildi.

Kültür başkenti Los Angeles'in yangından aldığı darbeyi finans ve ticaret başkenti New York'un İkiz Kuleler'ine yönelik 11 Eylül 2001 saldırıları ile karşılaştıranlar bile var.

Biri doğal diğeri ideolojik olsa da her iki felaketin merkezinde de siyasi, ahlaki ve bürokratik çürümüşlük bulunuyor.

Sonraki Haber