14 Aralık Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

ABD SURİYE’DE ‘MİNİ DEVLET’ GERÇEKLİĞİNİ KABUL EDİNCE...

SEDAT ERGİN / HÜRRİYET

Baştan belirtmeliyiz ki Jeffrey, Washington cephesinde Türkiye’nin kaygılarına genellikle anlayışla yaklaşan kanadı temsil ediyor. Örneğin, bazı ABD’li yetkililerin başvurduğu gibi PKK/YPG ile Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) birbirlerinden ayrı yapılar olduğu gibi tezlere itibar eden biri değil kendisi. Nitekim bu yazısında da çok açık bir şekilde “(Metinde) SDG desem de, bu aynı zamanda YPG ve ‘PKK’nın Suriye şubesi’ anlamına gelir” diye kayıt düşüyor.

Yazısındaki önemli bir tespit, ABD’nin Suriye’de DEAŞ’la mücadele etmek üzere sahada kara gücü olarak SDG’yi kullanmaya karar vermesinin sonucu bu ülkede bir “Mini devletin yaratılmasına yardımcı etmiş olmasıdır”.

Jeffrey’e göre, buradaki sorun, yaşanan süreçte Washington’un bu mini devletin “nihai aşamasını (endgame) somut bir şekilde ortaya koyamamış olmasıdır”. Hatta, tartışmalı olmakla birlikte, ABD’nin böyle bir stratejisinin bulunmadığı savını da ileri sürüyor.

Meselenin bu “mini devlet” boyutu üzerinde özellikle duruyor Jeffrey. Bu çerçevede ABD’nin Ortadoğu’dan uzaklaşabileceği yolundaki vurgulara bakınca, “Türklerin de sınırlarındaki PKK devletçiğinin ne olacağını öğrenmek istediklerini” söylüyor.

KILIÇDAROĞLU’NU NEDEN BASKILIYORLAR

SALİH TUNA / SABAH

Kılıçdaroğlu neden böyle? Hiçbir insan evladı baskı altında olmaksızın bu denli kararsız olamaz?

Baskı nereden; içeriden mi dışarıdan mı?.. En önemlisi de baskının "mahiyeti" ne?

Hadi tamam, Davutoğlu ve Babacan'a AK Parti mazisi aday olmasına engel. Kılıçdaroğlu'nun AK Parti mazisi de yok ki. Akşener'in bile AK Parti'nin kuruluş aşamasında dirsek teması var, Kılıçdaroğlu'nun yok. Sadece AK Parti'yle de değil Cumhur İttifakı'nın diğer paydaşı MHP'yle de yok.

"AK Parti mazisi" Davutoğlu ve Babacan için ne kadar engelse, Kılıçdaroğlu'na da AK Parti'yle hiçbir mazisinin olmaması engel.

Nereden mi çıkartıyorum bunu?

CHP'nin Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş'ın adı ciddi ciddi cumhurbaşkanı adayı olarak gündeme geliyor da ondan.

Lütfü Bey daha önce (2009'da) AK Parti'den Antakya Belediye Başkanı seçilmiş. Üniversite yıllarından da "ülkücülüğü" var. Suriyeli göçmenler konusunda da Ümit Özdağ'dan hallice. Ekstradan, aday olabileceğini söyleyecek kadar özgüvenli.

Bir kusurcuğu var: "Cumhurbaşkanı adayı sadece başarı, sadece background, sadece birikimle olmuyor. Ulusal ve uluslararası karar vericilerin işaret edeceği birini aday yapacaklar..." diyecek kadar da açık sözlü.

Adayları kim olur bilemem, ama olacak olan şudur:

Bunlar hem uluslararası karar vericilerin, yani "ecnebilerin" işaret edeceği bir cumhurbaşkanı adayına "tıpış tıpış" oy verecekler hem de "Hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?" diyen Atatürk üzerinden laga luga etmeye devam edecekler.

DÜNYA KUPASI’NIN KAZANANI BELLİ

İHSAN AKTAŞ / YENİ ŞAFAK

İlk kez Dünya Kupası’na bir Müslüman ülkenin ev sahipliği yapması bile başlı başına bir başarıdır.

Bir de bu ülkenin yüzölçümünün Anadolu’daki bir şehir kadar olduğunu düşünürseniz, başarının büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor…

Maçlar başlamadan önce futboldan daha ziyade tartışılan konular; LGBT lobisine izin verilmemesi ve stadyumlardaki alkollü içki sınırlandırması oldu.

Hemen karalamaya başladılar…

Fakat Katar ne geri adım attı, ne de tansiyonu yükseltti.

Küçük bir Müslüman ülke egemenlere ve onların egemen kültürüne nasıl meydan okuyordu?

Bu cüreti nereden buluyordu?

Son sözü baştan söyleyelim:

Hepimize örnek oldular, ama özellikle Batılıların torna tezgâhından geçmiş bütün çarpık zihinler için, yani Batı’daki en iyi okullarda eğitim aldıkça aşağılık kompleksi artanlar için bu küçük ülkenin yaptıklarında bir ilham ve “çıkış yolu” umudu var.

Eğer kendiniz olma cesaretini gösterebilirseniz; yani kendinize, tarihinize, kültürünüze ve dininize saygı gösterip kimlik sahibi olursanız, başkaları da size saygı gösterir.

FAS ULAN

İSMAİL KILIÇARSLAN / YENİ ŞAFAK

Fas-Fransa yarı finalinde canıyla kanıyla Fransa’yı destekleyeceğini beyan eden bizim yeteneksiz genç şair şunu yazdı en sonunda: “Üçüncü sınıf İslamcı her şey bir rüzgâra bakıyor abi şiirleri paylaşanlar, banliyöde esrar çeken birkaç Faslıyı bir arada görürseniz ondan politik, ümmet bilinci falan beklemeyin, ceplerinizi kontrol edip, belaya uğramadan topuklamaya çalışın.”

Bizim yeteneksizin bahsettiği şiir, Hakan Albayrak ağabeye ait ve şöyle: “her şey bir rüzgâra bakıyor ağabey / bakma esrar çekip mayıştıklarına / bir gün var ya bir gün bu mağribli çocuklar / bir gün yakacaklar paris’i...”

Dikkat isterim: “Üçüncü sınıf” dediği şiir, bizatihi bizim yeteneksizin anlatmaya çalışıp anlatamadığı yalın gerçekten haberdar ve meseleyi taş gibi ortaya koyuyor. “Bakma esrar çekip mayıştıklarına” o demek tam olarak. Mağripli çocukların Fransa’daki durumundan gayetle haberdar bir politik bilince sahip çünkü Hakan Albayrak. Uzun ve kanlı sömürge tarihini de biliyor, emperyalizmin bugün aldığı pozisyonu da biliyor, Fransa’daki Mağriplilerin durumunu da biliyor.

GÜNÜN HABERİ: ALDATMANIN FATURASI 100 MİLYAR EURO

12 Aralık 2022 tarihli Hürriyet gazetesinin manşeti, “100 milyar euroyu geri verin” şeklindeydi. Haberde, Türkiye’nin Gümrük Birliğinden dolayı 100 milyar euro zarara uğradığını ve bu parayı AB’den istediği belirtiliyor. Gazeteye açıklama yapan, uluslararası davalara bakan Av. Selim Sarıibrahimoğlu, “Aksi halde dava açarız” uyarısında bulunuyor.

Bu haber bizlere 1995 yılında Gümrük Birliğine girdiğimiz günlerde “AB’ye girdik” diyerek havai fişek patlatan ve kutlama yapanları hatırlattı. O günlerde de -yanda gördüğünüz gibi- Hürriyet gazetesi bu başlıkları atmıştı. O başlıklar o günlerde birçok gazete tarafından da atıldı. Sadece Aydınlık’ta yoktu. Aydınlık “Türkiye’nin AB kapısına, ABD tarafından bağlandığını” yazıyordu. Bunu rahmetli Prof. Dr. Erol Manisalı da sık sık vurgulardı... Hürriyet’in bugünkü başlığı ve o günkü haberleri... Aslında aldatılmanın resmi gibi... Bunu bilerek yaptılar. Siyasetleri buydu. Türkiye bağımsız hareket etmesin istiyorlardı. Faturası 27 yılda çok ağır oldu.

Artık bugün Türkiye yol ayrımına geldi ve bu konuda karar vereceğinin bir işareti. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da sık sık dile getiriyor.

Rüzgar bağımsızlıktan yana esiyor. Bu fatura daha fazla ödenemez.

Sonraki Haber