15 Ekim Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
OKULLARDA SUÇU AZALTMAK İÇİN 15 ACİL ÖNLEM ÖNERİSİ
Nuran Çakmakçı- Hürriyet
Adalet Bakanlığı 2022 yılı adli istatistiklerine göre 12-14 yaş aralığında 26 bin 239; 15-17 yaş aralığında ise 85 bin 030 çocuk suça sürüklenme iddiasıyla yargılanıyor. Bu çocukların yüzde 30’u ortaöğretim kademelerinde öğrenci. İstanbul Kültür Üniversitesi Adalet ve Suç Psikolojisi Laboratuvarı’nda çocukların suçtan korunması için 113 lisans öğrencisiyle çalışmalar yapan Doç. Dr. Erbay, “Okullarda acilen önlem alınması gerekiyor” diyerek suçu azaltmaya yönelik 15 önemli tavsiyede bulundu...
Türkiye’de ilk defa İstanbul Kültür Üniversitesi Adalet ve Suç Psikolojisi Laboratuvarı, çocuk yaşta bireylerin suçtan korunması için çalışmalar yapıyor. Laboratuvarın Direktörü Doç. Dr. Ayhan Erbay, normalde çocukları suçtan ve yanlıştan koruması beklenen okulların geleneksel rolünün değişip değişmediğini 113 lisans öğrencisiyle araştırıyor. Ve yapılan ön çalışmalar, okulların suçu önleyici değil maalesef tam tersine suçun yaygınlaşmasına neden olan bir takım dinamik risk faktörleri barındırdığını ortaya koyuyor. Doç. Dr. Erbay, “MEB’in ve ilgili müdürlüklerin okullarda acilen önlem alması gerekiyor” diyerek okullarda suçların azaltılmasına yönelik 15 önerisini şöyle sıralıyor:
DIŞLAYICI YAKLAŞIMI TERK EDİN: Sınıf düzenini bozma, öğretmen desteğini reddetme, zayıf motivasyon, akademik başarısızlık gibi nedenlerle cezalandırılan veya okulda kötü öğrenci olarak kabul edilen çocuklara yönelik dışlayıcı yaklaşım acilen terk edilmeli.
O KADINLA BOŞUNA YARIŞMASIN
Salih Tuna- Sabah
Kimi ahmaklar da "İslamcıların" Filistin direnişine ideolojik gerekçelerle vaktiyle destek vermediklerini iddia ediyorlar.
Şunu mu demek istiyorlar: "Eskiden İslamcılar nasıl ki FKÖ'nün ideolojik karakteri nedeniyle Filistin direnişine destek vermediler, biz de Hamas'ın ideolojik karakteri nedeniyle Filistin direnişine destek vermeyelim..."
Şayet dertleri buysa, İsrail'in hâlihazırdaki katliamlarını umursamamanın bahanesinden öte bir anlamı yok. Tıpkı "Araplar bizi arkamızdan vurdular" bahanesi gibi.
Lakin, bu iddianın da gerçeklerle alakası yok.
Her şeyden evvel FKÖ 1964'te kuruldu. "Çağdaş İslamcılık düşüncesi" deyince akla gelenlerden 1966'da idam edilen Seyyid Kutub "Filistin Davamız" adlı risalesinde "İsrail sadece güçten, kuvvetten anlar..." diyerek silahlı mücadeleyi önerir.
Hamas mezkûr öneriden çok sonra, tee 1987'de kuruldu.
"İslamcıların" tertipledikleri Kudüs Mitingi'nin 12 Eylül 1980 darbesinin, Kudüs Gecesi'nin de 28 Şubat sürecinin gerekçesi olarak kayıtlara geçtiğini de bilmeyen yok.
Demem o ki, benim güzel "Ablacığım" Ruşen'inin fonlu medyasında boşuna uğraşmasın.
Nevşin Mengü'yle ne yapsa hamakatta yarışamaz.
İNSANLIK İÇİN SINAV VAKTİ
Melih Altınok- Sabah
Fransa, Hollanda ve Almanya, "kamu düzeni ve güvenliğine tehdit oluşturduğu" gerekçesiyle Filistin'le dayanışma gösterilerine izin verilmeyeceğini açıkladı.
İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman da ülkede bazı durumlarda "Filistin bayrağı sallamanın yasal olmayabileceğini" duyurdu.
Ne kadar da diplomatik bir dil ama...
Demokrasinin hamisi rolüyle dünyayı esir alan bu küreselci koalisyonun, İsrail yanlısı gösterilere herhangi bir kısıtlama getirmediğini söylememize sanırım gerek yok.
Ne var ki engel olamıyorlar.
On binlerce insan, Filistin halkıyla dayanışma için sokaklarda. Yalnızca Müslümanlar değil, solcusu sağcısı safı insanlık olan herkes ayakta. Dün de Fransızlar, "solcu" Macron'un 135 euro ceza tehdidine karşın Paris'i inlettiler.
Ama yetmez.
Zira önümüzdeki birkaç gün çok kritik. Ve Filistinli sivillerin, dünyanın farklı ülkelerinde kendileri için sokağa çıkacak kardeşlerinden başka kimseleri yok.
Evde durulacak zaman mı?
GÜZEL ANKARA
Melih Aşık-Milliyet
13 Ekim 1923... Ankara’nın başkent oluşunun 100. yılıdır.
O gün İsmet Paşa (İnönü), bir kanun teklifi hazırlayarak TBMM Başkanlığı’na sundu. “Türkiye Devleti’nin başkenti Ankara’dır” şeklindeki bir maddelik kanun teklifi aynı gün kabul edildi.
Ankara adının Ankyra, Ankura, Angora gibi köklerden geldiği tartışılır.
Atatürk konuya bambaşka bir yorum getirmiştir.
Atatürk’e göre Ankara, Orta Asya’daki Baykal gölüne dökülen nehir olup bu nehrin adı bölgede yaşayan Türkler tarafından göçler sırasında bizim coğrafyaya taşımıştır. Atatürk’ün bu yorumu zamanın Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın anılarında yer almıştır.
Batılılar kenti uzun yıllar “Angora” diye adlandırmışlardı. 1931 yılında çıkarılan yönetmelik ile PTT Angora adıyla Ankara’ya gelen mektupları geri göndermeye başladı. Aynı şekilde İstanbul’a Constantinople adıyla gönderilen mektuplar da geri gönderiliyor, İstanbul adı şart koşuluyordu. Ankara ve İstanbul adları o şekilde resmileştirildi.
Atatürk başkenti seçerken düşündüklerini şöyle açıklar: “Biri her nevi taarruz ve tecavüze karşı yerinden kıpırdamayarak kuvvet ve sükunetini muhafaza edebilecek bir yer olmalı... Yoksa bir geminin topundan telaşa düşebilecek bir yerde hükümet merkezi olamaz...
İkincisi... Başkent öyle bir yerde olmalı ki hükümet dikkatini memleketin her yanına eşit ölçüde verebilsin...
İstanbul saltanatın, Ankara Cumhuriyet’in başkenti olmuştur.
ERDOĞAN'IN ELİNDEKİ O HARİTA BANA NELER ANLATIYOR
Soner Yalçın-Oda Tv
Osmanlı, Gazze’yi topraklarına kattı. Yıl, 1516.
Osmanlı döneminde Gazze parlak dönem yaşadı. Bunda Vali Rıdvan Paşa hanedanlığının çok emeği oldu.
Osmanlı'nın çöküş yıllarına girmesiyle 19. yüzyılın başlarından itibaren Gazze, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın işgaliyle Mısır'ın hâkimiyetine girdi.
Birinci Dünya Savaşı ile Gazze, 1917’de İngiliz kuvvetlerin eline geçti.
1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından Mısır tarafından işgal edildi.
1967'deki Altı Gün Savaşı'nda İsrail'in eline geçti.
Gazze, 1993'te -Oslo görüşmeleri ardından- Filistin Ulusal Yönetimi’ne devredildi.
2006 seçimlerinden sonra El Fetih ile Hamas arasında silahlı çatışma çıktı, Hamas, Gazze'de iktidarı silahla ele geçirdi. Mısır ve İsrail Gazze’ye abluka uyguladı.
Hamas ile İsrail Savaşı bugün olduğu gibi hep sürdü…
Erdoğan’ın elindeki harita bana bunları hatırlattı.
GAZZE’DE İNSANLIĞIN SAATİ DURDU
Bahadır Çoban- Türkgün
Bir çağın ruhunu anlamak için bakılması gereken yer zamanın dizginlerini elinde tutanlardır. “Hazar Barış Çağı”nda Musevi’yi, Müslüman’ı, Hristiyan’ı kavgasız gürültüsüz bir arada tutan Türk’ün nizam anlayışıdır.
Engizisyondan kaçan Yahudi’yle, Yahudi’nin ebedi düşmanı Arap’ı bağrında besleyen, bir gece karanlığında halletmeye muktedir olduğu Afrin operasyonunu masumların burnu kanamasın diye 57 günde tamamlayan, dün Hocalı’da kendisini bıçakla oymuş Ermeni’ye bugün “Gitmek zorunda değilsin” diyen, gidene de suyunu, aşını ikram eden aynı kanın ve kültürün varisleridir.
Türk’ün vicdani titizliğiyle Batı’nın, ABD’nin, İsrail’in zihinsel vahşiliğini yarıştırmak soysuz bir kıyaslamadır. Demem o ki bazı şeyler sandığımızdan daha fazla “genetik”tir. Kötü komşu insanı ev sahibi yapar derler. Dünyaya kötülük saçanlar da Türkiye’yi süper güç yapana kadar bu zulüm fırtınası kesilmez.