Cumhuriyet işçiyi ancak böyle hatırlar

Polonez işçisi… Bir aydır eylemde. Vatan Partisi ilk günden beri orada. İlk haberi Aydınlık yaptı. Cumhuriyet gazetesi bir aydır birinci sayfasından görmedi. Polonez işçisinin mücadelesini hiç büyütmedi. ne zaman TİP Başkanı Erkan Baş gitti, Cumhuriyet hemen birinci sayfasını açtı

Polonez işçisi… Bir aydır eylemde.

İşverene göre suçları sendikaya üye olmak.

Anayasa’yı tanımayan işveren yüz kızartıcı suç işledikleri iftirasıyla 135 işçiyi işten attı.

Kahraman Polonez işçisi, bir aydır direniş alanı oluşturdu, hakkını arıyor.

Vatan Partisi ilk günden beri orada. İlk haberi Aydınlık yaptı, bir aydır her gün Polonez işçisi başımızın tacı.

Neredeyse her gün birinci sayfamızdalar. Haklarını alıncaya kadar da olacaklar. Ulusal Kanal her gün orada. Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek ziyaret etti, Sanatçı Ekrem Ataer emekçilerle birlikte şarkılar söyledi.

Cumhuriyet gazetesi bir aydır birinci sayfasından görmedi.

Polonez işçisinin mücadelesini hiç büyütmedi.

Ama ne zaman TİP Başkanı Erkan Baş gitti, Cumhuriyet hemen birinci sayfasını açtı.

Cumhuriyet’in tavrından şunu çıkarıyoruz: “Sizin eylemleriniz bizim gözümüzde bir hiç. Ancak tanıdık bir yüz görürsek sizinle ilgileniriz.” Öyle de oldu.

Hatta Türk-İş ve Hak-İş emek gündemiyle eylemlere hazırlanıyor.

Bakıyoruz Cumhuriyet’in birinci sayfasına. O da yok…

CHP’li belediyelerin işten attığı Çiğli, Karşıyaka vb işçiler var mı peki?

Tabiî o da yok…

Emekçiler bu ikiyüzlü tavrı görüyor ve biliyor.

Biz de tarihe not düşüyoruz.

Türk basını “tanıdık yüzle” değil, emek bilinciyle haber yapmalı.

16 AĞUSTOS MEDYANIN HALLERİ

AZILI KÖPEK DÜŞMANLARI BİLE BUNU YAPAMAZ

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

EN aklı başında muhaliflere bakıyoruz:

Sanki çıkan yasa bütün köpeklerin katledilmesini öngörüyormuş gibi...

- Bu bir katliam yasasıdır.

- Hayvan katliamına onay verildi.

- Hayvanları katletmek serbest hale geldi.

Falan diyorlar.

Yasada böyle bir şey var mı? Yok.

“Bütün köpekler öldürülmelidir” mi diyor yasa? Demiyor.

Köpek katletmek serbest hale mi geldi? Hayır, gelmedi.

Köpekler toplanıp katledilecek mi? Hayır, böyle bir şey olmayacak. Peki niye tartışmalı yasayı gerekçe göstererek sürekli bu gerçek dışı yaklaşıma sarılıyorlar?

Niye çıkan yasanın tartışmalı kısımlarını doğru dürüst tartışmak yerine “katliam da katliam” diye tutturuyorlar?

Köpekleri pek sevdikleri için mi?

Köpekleri kardeş olarak gördükleri için mi?

Köpekleri korumak için mi?

Eğer amaçları köpekler olsaydı, bunu yapmazlardı.

Çünkü “Köpekleri katletmek serbest hale geldi” dediklerinde toplumdaki köpek düşmanı canilerin cüretlerini arttırdıklarını fark ederlerdi.

Bunların dertleri köpekleri korumak değil.

Bunların dertleri hükümete vuracak, hükümete çakacak malzeme üretmek.

Yani muhaliflik yapmak.

Köpekler, bunun sadece malzemesi.

Kullandıkları dille köpeklerin hayatını tehlikeye atıyorlar, yarattıkları iklimle köpek katliamcılarının harekete geçmelerine neden oluyorlar.

Muhalifliklerini az ötede yapsalar, böyle bir iklimin oluşması kolay kolay mümkün olmaz.

Bunu görmüyorlar.

Ya da görüyorlar da umurlarında olmuyor.

Köpeklere karşı sergilenen çok büyük bir sorumsuzluktur bu.

Çünkü en azılı köpek düşmanları bile, çok istemelerine rağmen şu ana kadar köpeklerin katledilmesine olanak sağlayan bir ortamı yaratamadılar.

SURİYE’DE DEMOKRATİK ANAYASAYA İHTİYACIMIZ MI VAR?

HAKKI ÖCAL - MİLLİYET

Eski Genelkurmay başkanımız olan Sn. Güler, ana fikir olarak “normalleşme çalışmalarının bakanlar düzeyinde ele alınacak olgunluğa eriştiğini” söylüyordu. Ulusların ilişkilerinde açık kapılar sonuna kadar açılmaz; sıkışıldığında başvurulabilecek rezerv alan bırakmak için şartlar, uygun koşullar gibi, eskilerin diliyle “mülahazat haneleri” bırakılır. Nitekim Bakan Güler de demecinde, bakanlar düzeyinde çalışmalar için davet çıkarırken, “uygun koşullar oluştuğu takdirde” ifadesini kullandı.

Uygun koşullar çok önemli ise önce onlar zikredilir. Oysa Sn. Güler, Suriye’de olmasını istediğimiz gelişmeleri hatırlatma babında, bir tali unsur olarak, Türkiye’nin evvel-eski beklentilerine gönderme yaptı. Ama medyanın niyeti başka olunca işler değişiyor.

ABD elini çabuk tutup, Suriye ve Irak’ı üçe bölerek, burada bir sözde Kürt (gerçekte PKK) devletçiği kurdurmasından önce, bir an önce, hemen, derhal, şimdi, Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına alacak adımın atılmasını istemeyenler demecin içinden cımbızla bu “şart” cümlesini çekti ve başlığa taşıdı.

Ülkemizin savunma aygıtının başındaki şahsın demecini tevil etmeye çalışmıyorum. Kanımca, demeçte, “ehem” ile “mühim” ayrımı daha belirgin olsa idi savunma ve diplomasi aygıtlarımızın niyetine uygun bir anlayış ortaya çıkar, “Türkiye eski şartlarına döndü” tarzında yorumlar yapılamazdı.

Benim bildiğim şudur: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da geçenlerde "İran'ın Şam'daki büyükelçiliğini vuruyorlar, ondan sonra Mısır'a geliyorlar, bize geliyorlar. Aman müdahale edin diyorlar. Şimdi İsmail Haniye'yi şehit ettiler, aynı şekilde... Bu sürdürülebilir patent değil..." dediğine göre, İran ile İsrail'in tiyatro oynadığının ya farkında değil ya da kendisi de bu tiyatroda rol alıyor.

Peki rolü ne? En revnaklı repliği aldığına göre rolü az buz değil anlaşılan. Baksanıza, söz konusu konuşmasının finalinde ABD'yi kastederek ne diyor: "İsrail'in sahipleri tasmasını eline almalı..."

Gelgelelim... ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake'in geçen gün gazetecilerle düzenlediği toplantıda, "İran ile ilişkisi olan tüm müttefiklerimizden, İran'ı gerilimi azaltması konusunda ikna etmelerini istiyoruz ve bu ülkelerin arasında Türkiye de bulunuyor..." açıklaması Sayın Hakan Fidan'ı teyit ediyor. Demek ki ortada oyun veya tiyatro yok.

HAKAN FİDAN’IN ROLÜ NE PEKİ?

SALİH TUNA - SABAH

Aklı evvel uzmanlar ve sivri akıllı "yazarçizerlerimiz" çok külyutmaz oldukları için itiraz edecekler, "ABD Büyükelçisi de bu tiyatronun dışında değil ki. O da oynuyor..." diyeceklerdir.

Pekâlâ... Rusya Devlet Başkanı Putin'in bir heyeti Tahran'a göndermesine ne buyuracaklar? Ayrıca, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mikhail Bogdanov da İsrail ile İran'ın bölgede gerginliği artırmaktan kaçınmaları gerektiğini söyledi. Çin de aynı şekilde endişelerini dile getirdi.

Bir tiyatro veya danışıklı dövüş için koca koca ülkeler neden bu denli endişelensinler ki? İran çok çok havai fişek gösterisi veya animasyon filmi çekecek işte, bu panik niye? Yoksa Çin ve Rusya da mı bu tiyatroda rol alıyorlar?

Ya Avrupa Birliği?.. The New Arab'ın Arapça yayın organının haberine göre, İran'ın (İsmail Haniye'nin intikamı nedeniyle) İsrail'e saldırmaması karşılığında, İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmeleri yeniden başlatmayı teklif ettiler.

Lan? Şimdi bunlar, "Biz İran'ın önünü açıyorlar demedik mi; bakın işte İran'ı nükleer güç yapacaklar!.." demesinler. Hay Allah!...

Sonraki Haber