16 Ekim Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkanları...

İSRAİL SONRASI YENİ ORTADOĞU’YA DOĞRU

Bercan Tutar - Sabah

Burada Hamas'ın 'yenilmez İsrail mitini' darmadağın ettiği destansı taarruzun hakkını teslim etmek lazım. Bu hamlenin, insanlığın vicdanındaki en dayanılmaz lekeye dönüşen siyonist rejimin artık tarihin çöplüğüne atılması gerektiği konusundaki küresel bilincin yeniden filizlenmesinde büyük rol oynadığını görüyoruz. Fakat Hamas'ın direnişi siyonist rejim ve ona arka çıkan Batılı suç ortaklarının bütün bu kirli planlarını altüst ediyor. Unutmayalım ki Gazzelilerin üçte ikisi 1948 tarihli BM Kararı uyarınca geri dönüş hakkına sahip mültecilerdir. Nitekim işgal altındaki Sderot'a giren Hamas savaşçılarının 1948'de siyonist milisler tarafından etnik temizliğe tabi tutulan ve Sderot adını alan Huj köyünden gelen mültecilerin torunları olduğu söyleniyor. Diğerleri ise İsraillilerin Zikim adını verdiği Hirbiya köyündenmiş. Filistinliler bu çıkışlarıyla 'düşünülemeyen eylemi' yaparak topraklarına geri dönme iradesini gösterdi aynı zamanda. Bu tarihi ve radikal irade, küresel çapta bir teveccühe mazhar oldu. Batı dışındaki dünyayı hiç olmadığı kadar ittifaka itti. Rusya ve Çin'in bile jeopolitik vizyonlarını bu küresel gelişmeye göre güncellediğini görüyoruz. Zira bu yeni küresel bilinç ve kararlılık, post-siyonist döneme girdiğimize işaret ediyor. Bu yeni tablo Filistinlilere kurtuluş getirirken Türkiye, Çin ve Rusya liderliğindeki yeni dünyanın ise meşruiyetini hem bölgesel hem küresel düzeyde daha da sağlamlaştıracaktır. Dolayısıyla ABD liderliğindeki Batı'nın maruz kaldığı hegemonik çözülmeden siyonist rejim de nasibini alacak. Bu bağlamda Hamas'ın saldırısı bir milat olacaktır. İsrail ne yapsa da hangi katliam ve soykırım planlarını uygulasa da bölgeye dayatılan siyonist paradoksu miadını doldurdu. İsrail sonrası yeni bir Ortadoğu için bütün şartlar oluşuyor, geri sayım başladı artık.

HAMAS ÜZERİNDEN OLUŞTURULMAK İSTENEN POLEMİK

Eray Güçlüer - Akşam

Kendini Filistin davası için adamış ve esaret altında yaşamaktansa savaşarak ölmeyi tercih eden Hamas örgütüne ve onların yöneticilerine hain damgasının vurulmasını doğru bulmadığım gibi vicdanen yakıştıramam da. Ancak bu konuda neredeyse dünyanın her yerinde ciddi algı operasyonları yapıldığını da belirtmem gerekiyor. Anlaşılan o ki Hamas'ın İsrail'e yapacağı olası saldırıdan istihbarat örgütlerinin haberi olmasına karşın küresel emperyal dış akıl bunu fırsata çevirmek istemiş olabilir. Bu kapsamda Hamas'ın saldırısının İsrail'in Gazze'yi tamamen işgal ve ilhak etmek için haklı bir gerekçe oluşturması beklenmiş olabilir. Ancak Hamas'ın saldırılarının ve gücünün beklenenden daha fazla olduğu görülünce İsrail basit işgal planlarını değiştirmek zorunda kalmış gibi görünüyor. Ve şu ana kadar ki yaşanan durum aslında İsrail'in ve onun arkasındaki küresel güçlerin şaşkınlıklarını göstermesi bakımından çok fazla ipucu verdi. Hep birlikte gördük ki Hamas'ın Gazze'de yapmış olduğu hazırlık öyle kolaylıkla açılabilecek ve normal klasik silahlarla Hamas'ın temizlenmesini sağlayabilecek bir durumun çok üzerinde. Dolayısıyla İsrail'in Gazze'ye yapabileceği olası saldırı halen İsrail'e çok büyük bedeller ödetebilecek kapasitede. Bu durum İsrail'i insanlık dışı yöntemlere ve uluslararası hukuk tarafından yasaklanmış silahları kullanmaya itebilir. Son olarak İsrail'in özellikle Gazze şeridinin kuzey bölümünün boşaltılmasını ısrarla istemesinin asıl sebebi bu bölgenin karşısına denk gelen deniz sahasında önemli bir doğal gaz rezervinin olmasıdır. Gazze şeridinin kuzeyine hâkim olursa Filistinlilerin hakkı olan doğal gaz sahasına da İsrail sahip olacağı için İsrail olası kara saldırısıyla hem Hamas'ı bu bölgeden temizlemeyi aynı zamanda bu önemli doğal gaz rezervine de el koymayı planlıyor.

FİLİSTİN MESELESİ İNSANLIĞIN VİCDANINI KANATIYOR

İhsan Aktaş - Yeni Şafak

Devletler köreliyor, vicdanlar uyanıyor: Filistinli sivillerin karşı karşıya oldukları soykırımı dünya âlem görüyor, âdeta köpekler serbest, taşlar bağlı. Bilerek, kastederek sivillerin soykırıma tabi tutulmasını insanlık vicdanı kabul etmiyor. Başta İslâm ülkeleri olmak kaydıyla dünyada Filistin meselesi tekrar vicdanları kanatmaya başladı. Kıyamete kadar Siyonistler korku içinde yaşayacaklar. Demir Kubbeleri gibi korku imparatorlukları da bir gün çökecek. 1970’li yıllarda olduğu gibi Filistin insanlığın kalbinde tekrar yer edinecek. İsrail zulmü, en karanlık hâliyle genç, çocuk, yaşlı demeden her Filistinliyi katlediliyor. Kâinatın bir kaidesi var: “Zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur.” Bu şiddet, karşı şiddeti büyütmekten başka bir işe yaramaz. Bir Siyonist akademisyen Türkiye’de bir TV kanalında, “Bizim çocuklarımızı kesip biçenleri kesip biçmeyelim mi?” diyerek zalimlerin içlerindeki çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu, ahlaksızlığı dile getirdi. Bu, kirli bir zihniyetin dışavurumudur.

MİLLİ MÜCADELEYE GİDEN YOL

Abbas Güçlü - Milliyet

Her kentimiz çok önemli. Hangisine kaçıncı kez gitsek bile yeni yerler keşfedip aklımız orada kalıyor. İki gündür Sivas’tayız ve Sivas’ın bambaşka bir yüzünü keşfettik. Bugüne kadar hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok yerinde çok müze gezdik ama Sivas’takiler bir başkaydı. Örneğin sadece Savaş Atları Müzesi için bile Sivas’a gelinebilir. Dünyada bir ilk deniyor ve binlerce yıllık tarihe atlar üzerinden uzunca bir yolculuk yapılıyor. Atlara ve savaş stratejilerine ilginiz varsa daha iyisini bulamazsınız…

ORTA DOĞU YİNE AMERİ’KAN’ KOKUYOR

Ufuk Akay - Türkgün

Orta Doğu’nun temel sorunu olarak kabul edilen meselenin çözümü için 1967 sınırları dâhilinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin tanınması elzem hale gelmiştir. Tarafların itidalli olması ve savaş ikliminin son bularak diplomasi diline dönmeleri daha büyük vahim sonuçların vasat bulmasına engel olunabilmesi adına önem arz etmektedir. Filistin ile İsrail arasında yaşanan çatışmalar bölgesel bir hal almadan ve hatta küresel alana yayılmadan gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir. Birleşmiş Milletlerin bu anlamda devreye girmesi ve dünyanın geri kalanının da taraflar arasında barış görüşmeleri ortamının sağlanması adına gayret göstermesi sadece bölgesel gelişmeler değil küresel anlamda da ciddi risklerin yaşanmasının önüne geçecektir. Bu anlamda da Türkiye’nin atacağı adımların iyi anlaşılması ve desteklenmesi küresel barışın tesisi açısından oldukça önemlidir.

Sonraki Haber