16 Eylül Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkanları...

İTTİFAK DEĞİL İCRAAT MATEMATİK DEĞİL SİYASET

Nedim Şener - Hürriyet

Kemal Kılıçdaroğlu CHP’si, 2017 yılından beri masabaşı, bakkal hesabına dayanarak matematikle siyasette başarı elde edeceğini zannediyor.
Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra “ittifak” siyasi hayatımıza damgasını vurdu. Kemal Kılıçdaroğlu da 2019 yılı seçimlerinde başarıyla uyguladığı ittifak modelini 14 ve 28 Mayıs seçimlerinde de sürdürerek cumhurbaşkanı olmayı hedefledi. Ancak sonuç alamadı. Şimdi önümüzde 31 Mart 2024 yerel seçimleri var ve Kılıçdaroğlu yine ittifak peşinde.
İşin garibi, 2019 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu ittifak konusunda herkesten daha iştahlı, şöyle diyor: “Görüyoruz ki yerel seçimde de ittifak süreçleri etkili olacak. Bazen ittifaklar etkili olacak, bazen ittifakları bozmak etkili olacak. Bazen ittifaklara yanlış yaptırmak da etkili olabiliyor. Bu anlamda ‘İttifak olmamalıdır’ diye bir fikre asla katılmıyorum. Her zaman ittifak şart.”

KORİDOR SAVAŞLARI VE LOJİSTİĞİN PRENSİPLERİ

Kerem Alkin - Sabah

Çarşamba günü, küresel ticaretin 25 trilyon dolarlık bir hacime, 18 trilyon metrik ton hammadde, ara mamul ve nihai ürünün kıtalar arası taşımacılığına ve lojistiğine ulaştığını belirtmiştik. Tüm taşımacılık modlarını dikkate aldığımızda, 11 trilyon metrik tonunu denizcilik endüstrisinin, 3,5 trilyon metrik tonunu havayolu endüstrisinin, 3,5 trilyon metrik tonunu ise karayolu ve demiryolunun üstlendiğini gözlemliyoruz. Bu ölçüde dev bir mal taşımacılığının ve lojistiğinin etkin yönetimi, tartışmasız lojistiğin temel prensiplerinin tam anlamıyla uygulanmasını gerektirir. Bu da, '7 Doğru'dan (7D/7R) geçiyor. Dünyanın her noktasına, o coğrafyadaki tüketicilerin tercihlerine yönelik doğru ürünü (1), doğru bir maliyet (2) ve fiyatla (3), ürünün kalitesini, değerini koruyacak doğru taşıma (4) ve doğru lojistik (5) imkanlarıyla, doğru koşullarda (6) ve doğru bir zamanlama (7) ile ulaştırma becerisinden söz ediyoruz.
Türkiye, dünyanın 215 ülkesi, ihracat pazarı ve noktasına her gün aralıksız bu başarıyı yakalamak adına, ihracat hacmini 250 milyar dolardan, 2030'da 300 milyar doların üzerine taşımak için var gücüyle çalışıyor. Bu nedenle, küresel tedarik ve ticaret sistemindeki iddiasını katlamak adına, taşımacılık ve lojistik alanıyla ilgili iddialı yatırımlarına ve kapasite arttırımı adımlarına aralıksız devam ediyor. Ülkemiz, kendi topraklarımızda mega altyapı ve üstyapı projeleri ile, deniz ve hava limanlarıyla, karayolu ve demiryolu lojistik merkezleri ile yetinmeyip, dünyanın her stratejik noktasında deniz ve havayolu limanları peşinde koşuyor. ABD, Çin gibi geniş coğrafyaya sahip ülkelerde, en uzak noktalara kadar ihracat pazarlama başarılarını imza atmak için, Türkiye Ticaret Merkezleri ve Türkiye Lojistik Merkezleri kuruyoruz.

DARBEYİ KAŞIMAK

Kurtuluş Tayiz - Akşam

Sosyal medyada dün 'Müdafaa Hareketi' adıyla yayınlanan bir bildiri ses getirdi. Bildiride ekim ayından itibaren “demografik işgale ve istilaya” karşı “milli cemiyetler” tarafından İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir gibi illerde mitingler gerçekleştirileceği vurgulanıyordu.
Tabii, Türkiye'de birdenbire böyle bir örgüt ve hareketin çıkması mümkün değil. FETÖ gibi dış destekli odakların üslubu ve tarzını yansıtan, sosyal medyadan ateşlemeye çalıştıkları bir kışkırtma ve kaos çağrısı.
15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında da FETÖ'nün yayınladığı bir “Yurtta Sulh Konseyi” tarafından okunan bir bildiri vardı.
O bildiri başlarına geçirilmişti millet tarafından.
“Müdafaa Hareketi” tarafından yayınlanan bu bildiri millete çağrı yapıyor ama aslında milleti birbirine düşürmeyi amaçlıyor.
Milletten karşılık bulması şüphesiz mümkün değil.
Fakat bu tür çabalar Türkiye'de istikrarsızlık üretebilmek ve provokasyonlar geliştirebilmek için 'zemin' işlevi görebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önünde beş yıllık kesintisiz bir iktidar dönemi var ve karşısında da etkili olabilecek muhalefet odağı neredeyse yok gibi.
Bunun Türkiye yüzyılı için büyük bir fırsat olduğu aşikâr.
Ve Erdoğan'ı sabote edebilecek başka da bir araç yok ellerinde.
Gündemi sadece “sığınmacı”, “göçmen” ajitasyonuyla etkileyebilirler.
Sokakları hareketlendirmeyi başarabilirlerse herhalde bazı şeyleri tetikleyebileceklerini sanıyorlar.

KARADENİZ’İ KARIŞTIRACAKLAR

Yahya Bostan - Yeni Şafak

Bölgedeki kırılganlığı gören aktörler fırsat kolluyor. ABD, Ukrayna’ya odaklanan Rusya’yı meşgul etmek için Güney Kafkasya’ya girmeye çalışıyor. Ermenistan’la Kartal Partner 2023 isimli bir tatbikat düzenliyor. Tatbikata katılan asker sayısı kayda değer olmasa da “Amaç Ermenistan’ı NATO standartlarına hazırlamak” yorumları yapılıyor. Rusya tatbikata tepkili. Bu arada Paşinyan, Putin’i kızdırma pahasına Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararlarını bağlayıcı olarak kabul eden Roma Tüzüğü’nü onayladı. Moskova Erivan’a dostça olmayan adımları nedeniyle nota verdi.
İran, Ermenistan’ın dostu. Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ zaferini hezimet olarak görüyor. Bu krizde de önce Ermenistan’ı destekledi. (İsrail de Azerbaycan’ı destekliyor) İran Savunma Bakanlığı Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne saldırı olması halinde çatışmalara müdahil olacağını açıkladı. Daha sonra Moskova tarafından uyarılmış olmalı ki geri adım attı. “Bölge jeopolitiğinde hiçbir değişikliği kabul etmiyoruz” dedi. Ankara’nın da Tahran’a “Ne pahasına olursa olsun Azerbaycan’ın yanındayız” mesajı verdiğini not edelim.
Tüm bu yaşananlar Ukrayna-Karadeniz-Güney Kafkasya ekseninde yapılmak isteneni ortaya koyuyor. Gerilimi artırıyorlar. Ankara tabloyu görüyor. Tahıl Koridoru’nun devamını istemesi de Ermenistan’ı uzlaşmaz tutumundan vazgeçmeye çağırması da bu yüzden. Cumhurbaşkanı Erdoğan, durumu özetlerken “Bölgeyi sükunete davet etmekten başka çaremiz yok” ifadesini kullandı. Ankara daha ne desin?

ATATÜRK'E DÜŞMANLIKLARINDAN GINA GELDİ

Soner Yalçın - ODA TV

Sol’dan kopan aydının “düşünsel değişiklik” diye yutturduğu, kavramların içini boşaltmaktır. Yoksa:
Mandacılığı reddedip CHP’nin temelini atan Sivas kongresine niye karşı olur?
İstibdat ve tahakküm rejimi monarşiyi ve tebasını yıkıp, eşit yurttaşlığı benimseyen Cumhuriyet’e niye düşmanlık eder? Milli egemenlik, Kemalist devrimin özüdür…
Feodalizmin yarattığı her türlü ayrımcılığı-imtiyazı reddeden, toplumsal kalkınmanın öncüsü halkçılığı nasıl önemsemez?
Özgür insanı hedefleyen dünyevi laiklik, Cumhuriyet’in özü değil mi?
Kemalist milliyetçilik, akıl dışı ırkçılık ile yan yana gelir mi hiç? Hangi etnik kökenden olursa olsun herkesi büyük insanlık ailesi içinde sayar. Sömürenlere karşı ulusal pazarı örgütlemenin - korumanın şiarı bu ilke...
Emperyalizme karşı, ekonomik bağımsızlığı koruyan “duvarlar” inşa eden, (kâr amacı gütmeyen) kalkınmacı ilkedir devletçilik…
Geleneksel toplumsal düzeni yüzyıl ileriye taşıyan uygarlık ilkesidir devrimcilik. Kuşkusuz devrimi örgütleyen- yapan halkın meclisidir…
Yani:
Altı Ok, Osmanlı çöküşünün nedenlerini bilen bir aydınlanma kuşağının aynı hataya düşmeme manifestosudur…
Günümüzün neoliberal solcuları amansızca, ulus devleti inşa eden Altı Oku’u yıkma peşinde...
Ki bırakın Marksizmi, solcu bile değiller: Bilinçleri konumlarını değil, konumları bilinçlerini belirliyor...

Sonraki Haber