16 Haziran 2023 Medyanın Halleri: En iyi istikamet bir hedefe yürümektir

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

EN İYİ İSTİKAMET BİR HEDEFE YÜRÜMEKTİR

BERCAN TUTAR/SABAH

Atlantik İttifakı'nın gerileyişi ister istemez Asya-Pasifik ile Ortadoğu'da Çin, Rusya ve Türkiye gibi 'bölgesel güçler'in yükselişini tetikledi. Bu yeni güçler hinterlandlarını yeniden düzenleyerek birer küresel aktöre dönüştü.

ABD ve AB'nin genişlemesi dururken Türkiye benzeri yeni aktörlerin etki alanı ise giderek artıyor. Dünya, Batı'nın tek egemen olmadığı yeni ve çok kutuplu bir geleceğe doğru ilerliyor.

İşte tam da burada unutmamalıyız ki en iyi istikamet bir hedefe yürümektir. Hedefimizdeki bu yeni geleceğe ulaşmanın en iyi yolu da bizzat kendimizin inşa ettiği yoldan ilerlemektir.

Boşuna, "Ya bir yol bul ya da bir yol aç. Yoksa ya yolda kalırsın ya da o yoldan çekilirsin" dememişler.

KAYBETMEYİ SİNDİRİN!

TACEDDİN KUTAY/AKŞAM

Erdoğan'ın zaferini kutlayan, siyaseten Cumhur İttifakı tarafında olduğunu belli eden çalışanlara 16 gündür mobbing uyguluyor Ankara Büyükşehir Belediyesi. Elbette elimizdeki veriler, Kılıçdaroğlu ve CHP güzellemesi yapan pek çok çalışanın olduğunu ve bunların ödüllendirildiğini de ortaya koyuyor. Sizin anlayacağınız hikaye bir siyasal tarafsızlık ve objektiflik hikayesi değil; aksine kendisinden olmayanları sindirmek ve iş ortamını onlara zehir etmek hikayesi. Belki de siyasetin gereği budur. Şimdiye kadar Ak Partili belediyeler yanlış yapmıştır, her görüşten çalışanı mobbing yapmadan çalıştırarak. Bunun muhasebesini vicdanınıza ve görgünüze havale ederim. Lâkin tartışmadan açıkça ortaya koyacağımız hakikat şudur: Bunların 80 milyonu kucaklamak, herkesin cumhurbaşkanı olmak, kaybolan demokrasiyi geri getirmek gibi söylemleri köprünün çıkışına kadar ihtiyaç duydukları argümanlardan başka bir şey değilmiş.

Malumun ilamı... Biz zaten biliyor, böyle olduklarını söylüyorduk; söyledikçe de kötü niyetli troller oluyorduk. Hayır bahsettiğimiz sadece hakikatti zira biz kırk yıllık Yanni'nin Kâni olmayacağını biliyorduk. Özü despot olan demokratik taklidi yapmakla demokrat olmaz ve nitekim olamıyor. O halde alâ meleinnas aynı sakızı çiğneyip durmayalım zira tadı kaçtı. Bir delikanlı talebiyle bu meseleye son verelim: Hiç mızıkçılık etmeyin, kaybettiniz! Hem de öyle kabahati başkalarına yıktığınız şekilde değil bizzat siz beceremediğiniz, başaramadığınız, toplumun hafızasında muteber olmadığınız için kaybettiniz! Bu hakikatle barışın, bu gerçeğiz sindirin ve işçinin, emekçinin, fıkaranın ekmeğinden elinizi çekin! Çakma sosyal demokrat olmayın! Sosyal demokrasi emekle kavgalı jakobenlerin ideolojisi değildir!

CHP NASIL KURTULUR?

ALİ SAYDAM/YENİŞAFAK

13 yılda 12 seçim kaybetmekten yılmayan Kemal Bey, sıradaki hezimetine hazırlanıyor. Bir yandan “Bugüne kadar hiç çıkıp ‘adayım’ demedim” şeklinde ‘istemem, yan cebime’ davranışı sergilerken, diğer yandan da kendisini aday gösterecek sistemi kurmak için mücadele ediyor. 6’lı Masayı da zaten bu nedenle kurduğu iddia edilmemiş miydi?

CHP Genel Başkanlığı, bir yanıyla siyaset âlemimizin ‘en prestijli’; fakat, ‘en risksiz’ pozisyonu… İstediğiniz lafı ediyor, dilediğinizi dilediğiniz yere atıyor, medya görünürlüğünüzü maksimum düzeye taşıyabiliyorsunuz… İş, hesap vermeye gelince de olayı, kendinizin belirlediği parti organlarına havale edip kenara çekilebiliyorsunuz… Oh ne âlâ memleket!

Kılıçdaroğlu, kaybettiği her seçimden sonra yaptıklarını şimdi de tekrarlıyor… “Buradayım be, buradayım!”, “Geminin kaptanı benim; kıyıya sağ salim ben getireceğim…”

Bazıları bu duruma şaşıyorlar… Bizse, işin başından beri Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı bırakmayacağına, kendisi istemedikçe de CHP içindeki hiçbir gücün ona engel olamayacağına işaret ediyorduk.

Altını da kalın kalın çiziyorduk: Bu, Kılıçdaroğlu’nun ‘ilişki yönetimi’ başarısıdır… Öyle ya, dünyada bir seçim kaybedenin siyasi hayatı biterken, bizdekinin siyasi hayatı canlanarak devam ediyor…

HEM VARIM HEM YOKUM. BEN BURADAYIM!..

TUNCA BENGİN/MİLLİYET

Olağanüstü gibi görülen ama aslında CHP’nin bildik ritüeli olan bu gelişmeleri dün duruşları merak edilen partinin o ağır abileriyle konuştum. Kesiştikleri nokta şuydu:

“Kemal Bey kalmaya niyetli. Bu işi ben bozduysam, ben toparlarım havasında. Kurultayda kesin aday olacak, o belli.”

“Mustafa Sarıgül’ü de unutmayın. Milletvekili seçildikten sonra alttan alta çalışıyor. Partinin önde gelenlerini, delegeler üzerinde etkinliği olan isimleri tek tek arıyor, ‘Abi bir sen, bir ben kaldık bu partide, hep beraber sahip çıkmalıyız’ diyor. Şimdilik ortalığı yokluyor ama kargaşa olursa, o da çıkar açığa...”

Kısacası, dememiz o ki CHP’de yine herkes değişim noktasında hemfikir. Kılıçdaroğlu da “Yenilenmenin ve değişimin önünü sonuna kadar açacağım” sözünü verdi ama bu değişimi kendi Genel Başkanlık koltuğunu bırakmak olarak görmüyor. Yapmak istediği, gerilimi yumuşatma durumu. CHP’li muhalifler ise Kılıçdaroğlu’nu koltuğu bırakmaya zorluyorlar. Ya da delege dengesini değiştirme çabasındalar. Yoksa beklentileri hikâye. Onun için de “Hem varım hem yokum” pozisyonundalar zaten.

BEKA KAYGISI MUTFAKTAKİ YANGINI BASTIRDI MI?

BAHADIR ÇOBAN/TÜRKGÜN

Zannımca muhalif seçmenin ekserisi, HDP-PKK’nın muhalefet blokuna olan rahatsız edici yakınlığına rağmen, genel gidişattan duydukları kaygıyı bazı muhalif liderleri teröre karşı bir emniyet supabı olarak görmekle mandallayarak tercihlerini şekillendirdiler. 

Dolayısıyla ne yüzde 52’lik iktidar seçmeni “İlk defa boş tencere iktidar götürmedi” denebilecek bir sığlıkta Türkiye’nin ekonomik geleceğini yabana atan bir tercihte bulundu, ne de yüzde 48’lik muhalif seçmen “Terörle iş birliğine onay verdiler” gibi son derece sakat bir mantığa oturan bir anlayışla hareket etti.

PKK’lıları, FETÖ’cüleri parantez içine almak kaydıyla Türk toplumunun genelinin oldukça benzer kaygı ve beklentilerden iki ayrı sonuca ulaştığını düşünüyorum. Bu seçimde ‘hizmet siyaseti’ ile ‘beka’ kol kola yürüdü. Seçmenin çoğunluğu kendisine her anlamda güven veren adaya “geç”, diğerine “dur” dedi.

Sonraki Haber