16 Nisan Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

PKK’NIN SİLAHI CHP’NİN İKTİDARI

SALİH TUNA / SABAH

Demirtaş PKK'nın silah bırakmasını sağlayacaklarına dair söz vermekle, CHP İttifakı'na adeta can simidi uzatmış oldu. Hem de "Madem PKK yüzünden CHP İttifakı zora giriyor, o halde biz de silahsız bir PKK vaat ederek ellerini güçlendirelim..." dercesine.

Takdir edersiniz ki, oldukça kurnaz bir manevradır bu!

Ne ki her kurnazlığın bir zaafı vardır. Mezkûr kurnazlığın da en büyük zaafı (mefhumu muhalifinden gidildiğinde) kendi ayağına sıktığının ortaya çıkmasıdır.

Lafın düzünü edecek olursak, Demirtaş (panikten midir nedir) lafının nereye gittiğinin farkında değil.

Erdoğan'ı iktidardan düşürürseniz PKK silah bırakacak demek, CHP İttifakı iktidara geldiğinde PKK'nın silah taşımasına gerek kalmayacak demektir.

Bu da nerden bakarsanız bakın, "PKK silahla ulaşmak istediği sonuca, CHP İttifakı'nı iktidara getirmekle ulaşacak!.." anlamına gelir.

Lakin, ne zaman "PKK silah bıraksın" denilse şak diye "Devlet de silah bıraksın" diye saçmalarlardı, ne oldu?

Ne oldu da "devlet silah bırakmadan" silah bırakmaya söz verir kıvama geldiler?

Bunların gözünde CHP İttifakı'nın iktidar olması, "devletin silah bırakması" mesabesinde mi yoksa?

O vakit de insanın aklına ister istemez HDP'li Sırrı Sakık'ın "Kılıçdaroğlu kapalı kapılar ardında verdiği sözleri kamuoyu ile paylaşmalı..." ifadesi geliyor.

Verilen sözler de herkesin malumu: Özerkliğin yanı sıra Öcalan ve diğer tutuklu PKK'lıların serbest bırakılması vesaire.

Sonrası mı? Tek vatana, tek bayrağa, tek millete ve tek devlete elveda! Başka ne olsun!

Gelgelelim, millet tehlikenin farkında.

Zaten CHP İttifakı da, PKK'nın açık seçik desteği nedeniyle zorda.

Cumhur İttifakı bunu görüp, buna göre kampanya yürütmeli, Türkiye'nin güvenlik meselesi üzerinde durmalı.

Biliyorum, "Türkiye Yüzyılı" sonuçta "kızılelma" konseptine mündemiç.

Fakat Türkiye "küresel emperyalizm" tarafından çepeçevre kuşatılmışken, Yunanlı gazeteci bile "Erdoğan tekrar seçilirse seçimden sonra Türkiye vurulmalıdır..." diyecek kadar CHP İttifakı'na umut bağlamışken öncelik bellidir.

EMPERYALİZMİN TERÖR, KUR, DEMOKRASİ SİLAHI

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

Emperyalizmin gözü döner. Kullanabileceği tüm araçları devreye sokar. Kullanışlı zatları aktif kılar. Yenilerini ekibe katar. Şiddet, savaş iç çatışma, kaos, karmaşa gibi gözü dönmüşlüğün eseri olacak yöntemler de ajandasında hep yazılıdır. Zamanını kollar. En uygun koşulları gözetir. Seçimlere ilgisi, vazgeçilmezidir. Mutlaka yoğun ilgi gösterir. Yakından takip eder. Daha az zahmetle seçim yoluyla aracıları, vekilleri, kontrol ettikleri eliyle sonuç almaya çalışır.

Türkiye yıllardır emperyalizmin hedef ülkesidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında başlayan sıkıştırma, yön verme çabaları hiç eksilmemiştir. Ekonomide bağımsızlık olmadan, siyasi bağımsızlık olamaz gerçeğiyle Cumhuriyetin ilk yıllarında özellikle savunma sanayiinde atılan ilk hamleler, emperyalizmin köreltme çabasıyla karşılaştı. Devrim otomobili gibi tüm hamleler köreltildi. Türkiye'ye yüksek teknoloji üretiminden uzaklaştırılarak, deli gömleği giydirilmek istendi. Batı'nın biçtiği ekonomik ve siyasal modelin ve pozisyonun dışına çıkması istenmedi. Darbeler, iç çatışmalar, etnik mezhepsel gerilimler, terör örgütleri ve gladyo faaliyetleri emperyalizmin Türkiye ajandasında hep yer aldı ve hep de devreye sokuldu.

Bugün de aynı ajandanın kirli mahsulleri devrede. Emperyalizmin 3 silahının namluları Türkiye'nin üzerinde. Emperyalizmin terör silahı, emperyalizmin kur silahı ve emperyalizmin demokrasi silahının namluları özellikle son 12 yıldır Türkiye'yi teslim alabilmek için üzerinde.

ÇİN MERKEZLİ GÖRÜŞMELER

HASAN BASRİ YALÇIN / SABAH

Hepsi son birkaç haftada oldu. Rus Devlet Başkanı Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi bir görüşme gerçekleştirdi. Bu görüşme, tarafların birbirine daha fazla destek vereceği şeklinde yorumlandı. Hatta Amerikalı yorumcular, artık Çin ile Rusya'nın ABD'ye karşı bir ittifak kurmaya başladığını dahi iddia etti.

Ardından Çin, Suudi Arabistan ile İran arasında arabuluculuk işine soyundu. Çin'in dünya siyasetine yaklaşımının nasıl dönüşmeye başladığına dair ilginç bir görüntü. Çin, İran'la zaten ilişkilerini yakın tutmaya özen gösterirdi. Ancak son yıllarda bu denklemin için Suudi Arabistan'ı da dâhil etmek istiyor. Çünkü Çin, enerji kaynaklarının istikrarına bağlı bir ülke. Ama bunu yaparken de özellikle Suudi Arabistan'da, ABD'nin "arka bahçesine" girmiş oldu. Zaten hemen ertesinde CIA direktörü apar topar Riyad'a geldi ve Suudlu yetkililerle görüşerek Suud'un Çin ile kurduğu ilişkiden duydukları rahatsızlığı dile getirdi.

Dahası da var. Çin Devlet Başkanı Şi ile Macron da görüştü. Ardından da ABD'nin küresel siyasetteki konumunu sorgulayan ve Çin ile daha yakın ilişkiler geliştirmeyi savunan bir açıklama yaptı. Dünyanın diğer ülkelerinden bu tür açıklamalar duyarsınız ama Avrupa'nın içinden böylesi sesler pek yükselmez. Macron gerçi çok tutarlı bir aktör sayılmaz. Ama genel itibarıyla Fransa'nın ruh hâlini de yansıttığını söyleyebiliriz.

İki gün önce de Güney Amerika'dan bir ses yükseldi. Brezilya Devlet Başkanı Lula Da Silva, uluslararası ticarette Amerikan Doları'nın egemenliğini sorgulayan ve yerel paralarla ticaret yapılması gerektiğini dile getiren bir açıklama yaptı. Dikkat ederseniz bu zaman kadar böylesi açıklamalar Türkiye ile Rusya'dan gelirdi ancak Brezilya gibi aktörler nadiren bu tür açıklamalara cesaret edebilirdi. Lula ile beraber Brezilya'nın yine ABD'yi sorgulayan bir yaklaşıma geçiş yaptığını görebiliyoruz.

PKK’LILARIN PİLOTU ABD’NİN PARALI KATİLLERİ!

TUNCA BENGİN / MİLLİYET

“YPG/PKK diyorlar ama aralarında kendi adamları var. Çatısı eski askerlerden, onun haricinde psikolojik sıkıntısı, saplantısı olan katillerden oluşan Blackwater CIA’nın kurduğu bir taşeron örgüt aslında. Şöyle bir hava estirildi:

Kendiliğinden bir güvenlik şirketi kurmuşlar, biz de bunları kullanıyoruz ama öyle değil. Devlet destekli ve arka planda CIA’nın direkt kontrolünde bir yapı. CIA hem teröristleri organize ediyor hem de bunları. Ama sorulduğunda da benim bilgim yok diyor, özel bir şirket deyip geçiştiriyor.”

Yani dememiz o ki ABD’nin sınırımızın dibinde YPG/PKK’lı teröristlerle hemhal vaziyetini bir başka terör örgütü DAEŞ’e karşı falan diye açıklamak mümkün değil. Kimse yemez, yediremezler. Gerçek niyetlerinin ne olduğu belli. Teröristlere daha önce tüfek, havan falan veriyorlardı, şimdi keskin nişancılık, topçu ve helikopter eğitimine de evrildi durum. Dolayısıyla, fiilen bu durumu bir an önce bitirmek gerekir. Türkiye de bunu yapacak güçte. Hem askeri hem ekonomik güç hem de hassas siyasi manevralarla. Zaten bekleniyor da sadece bir süreliğine ertelenme durumu söz konusu...

Sonraki Haber