17 Aralık Medyanın Halleri
EZBERLER VE BAE'NİN DURUMU
HASAN BASRİ YALÇIN - SABAH
Komşularla sıcak ve yakın ilişki geliştirmek sadece bizim arzu ve heveslerimize bağlı bir durum mudur? Etrafımız ateş çemberiyken sulhu nasıl koruyacağız?
Bu işler öyle sandığınız gibi ders kitaplarından öğrendiklerinizle olmuyor. Çok basit ve güncel bir örnek üzerinden bakalım. İki gün önce Birleşik Arap Emirlikleri, ABD'den almak üzere anlaştığı 23 milyar dolarlık F-35 ve İHA anlaşmasından çekileceğini duyurdu. Bu bir tehditten mi ibarettir yoksa gerçekten anlaşma iptal olacak mı? Ciddi bir soru.
Aynı BAE bir yıl öncesine kadar ABD'nin kuyruğunda bölgesel güç olmaya hevesleniyordu. Şimdi ABD'ye tehdit savuruyor. Neden mi? Çünkü ABD bu silahlar üzerine öyle kısıtlamalar getiriyor ki, BAE hem parasını verecek hem de silahlara gerçekten sahip olamayacak. Çünkü ABD, BAE'nin Çin'le yakın ticaret ortağı. ABD, Çin'in teknoloji çalacağından şüpheleniyormuş. Ama bahsi geçen Çin ile BAE, Afrika'da kıran kırana bir mücadele veriyor.
Çin, İran'a yakın. BAE, İran'a düşman. İran, İsrail'e düşman olduğunu söylüyor. İsrail, BAE ile sıkı fıkı. Ama İsrail, BAE'nin F-35 almasını istemiyor. Çünkü İsrail, Ortadoğu'da hava üstünlüğü kurmak istiyor. Amerika, İsrail'in bu beklentisini önemsiyor. Ama İsrail'in beklediği tanker uçakları vermiyor.
'ABD'NİN HER PROJESİ BİRER TRAJEDİYE DÖNÜŞÜYOR
BERCAN TUTAR - SABAH
Türkiye'nin yükselişi perçinlenirken Atlantik'teki çözülme ise her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Afganistan hezimeti başta olmak üzere Ukrayna, Tayvan, İran, Venezuela, Libya ve Suriye krizleri yanında kadim müttefikleri Fransa, İsrail, Suudi Arabistan ve BAE ile yaşadığı sorunlar nedeniyle ABD'nin her projesi birer trajediye dönüşüyor.
ABD bugün Ukrayna krizi üzerinden Rusya'nın ve Tayvan krizi üzerinden de Çin'in ortak baskısı altında. Her iki ülke de eş zamanlı olarak Ukrayna ve Tayvan'ı işgal tehdidinde bulunuyor. Tam da Batı ile ilişkilerinin gergin olduğu bir dönemde dün 1.5 saatlik video konferans gerçekleştiren Rus ve Çinli liderler Atlantik'in saldırgan söylemlerine meydan okuyan ortak bir dayanışma sergiledi.
'ZİYARET KABUL ETMEYİN'
AHMET HAKAN - HÜRRİYET
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’yi övgülere boğmuş olmanın kredisine yaslanarak... İkaz görevimi sürdürüyorum: OHAL fitnesini çıkaran İzzet Özgenç’in savrulduğu yer. Sayın Bakan. Artık bir stratejiye dayanmayan konuşmalar yapmıyorsunuz. Sütten ağzınız yandı, yoğurdu üfleyerek yiyorsunuz. Bu iyi, bu güzel, bu şahane. Fakat Sayın Bakan... Şu konuya aman dikkat: Bugünlerde size hayırlı olsun ziyaretleri oluyordur, olacaktır. Sizi ziyaret edenlere, “Gelmeyin kardeşim, istemiyorum ziyaret miyaret” deyin. Ateşten bir gömlek giydiğinizi, kutlanacak bir durum olmadığını, ziyaretlerle vakit kaybedemeyeceğinizi söyleyin.
Dün olayın fotoğraflarını gördüm: Devletin haber ajansının başındaki zat, sizi ziyarete gelmiş. Elinde sizin kocaman bir fotoğrafınız var. Bunu size hediye ediyor. Siz de alıyorsunuz. Yapmayın bunu Sayın Bakan, yapmayın! “Ben henüz bir şey başarmadım ki? Ne gerek var bu fotoğrafa? Hatta ne gerek var bu ziyarete? Oyalamayın beni kardeşim” deyin. İnanın sizi ziyaret etmek isteyenler bile sizin bu tavrınızı asla yadırgamayacak, size hak verecek, kendi yaptıklarının yanlış olduğunu idrak edeceklerdir.
'EN ÇOK ERDOĞAN'I RAHATSIZ EDER'
ABDULKADİR SELVİ - HÜRRİYET
İzzet Özgenç bir dönemler Erdoğan’ın fikirlerinden istifade ettiği önemli bir hukukçuydu. Ama İzzet Hoca bir süredir muhalif. İktidara yönelik eleştirilerini esirgemiyor. Bunu saygıyla karşılıyorum. İzzet Özgenç’in OHAL’le ilgili paylaşımları; Erdoğan’a çok yakın bir isim, kendi görüşlerini değil Erdoğan’ın düşüncesini yansıtıyor şeklinde değerlendirmelere konu olduğu için hatırlatmak istedim. İzzet Hoca artık Erdoğan’a yakın değil, onun görüşlerini paylaşmıyor. Ayrıca İzzet Hoca’nın OHAL’le ilgili değerlendirmesinin Erdoğan’ın eğilimini yansıttığı yorumlarından en çok Cumhurbaşkanı’nın rahatsız olduğundan eminim. Bu iddia hem doğru değil hem de bu dönemde ekonomiye yapılacak olan en büyük kötülük, OHAL ilan edilmesini gündeme getirmek olur. Ekonominin en kritik süreçten geçtiği bir dönemde, oluşturulmak istenen sisli hava en çok Erdoğan’ı rahatsız eder. Ekonomi nedeniyle OHAL ilan eden ülkeye yabancı sermaye gelir mi?
KARAR OHAL TARTIŞMALARINI BAHANE EDEREK OTORİTERLİK ALGISI YARATMAYA ÇALIŞIYOR
İBRAHİM KİRAS - KARAR
Bir “hukukçu” ekonomide yaşanan sorunların çözümü için, bilim dışı politikalardan vazgeçilmesini istemek yerine, bu konuda farklı görüşlerin seslendirilmesini engelleyecek OHAL rejimine geçmeyi önerebiliyorsa meselenin ne olduğu yeterince açık demektir.
AK Parti genel başkanvekilinin açıklama yapmasına kadar geçen onca süre boyunca bu konudaki spekülasyonlara iktidar taraftarlarının hiç itiraz etmemiş olmaları da dikkat çekicidir. Ellerindeki TV kanalları, gazeteler ve internet medyasının yanında bilhassa sosyal medyayı bu kadar aktif kullanan bu kesimin OHAL tartışmalarına ilişkin olarak görüş bildirmekten geri durmaları ortaya atılan iddiadan daha vahim bir durumu, bir siyasi ahlak anlayışının karakterini işaret ediyor.
Kaldı ki OHAL iddiasının kamuoyunda ciddiye alınıp tartışmaya yol açması pek dayanaksız bir tepki de sayılmaz
CUMHURİYET YAZARININ HDP SEVDASI, DEVLETİ KÜRT DÜŞMANI İLAN ETTİRDİ
BARIŞ TERKOĞLU - CUMHURİYET
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kendi bakanlığına dezenfektan satan eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın dosyasını kapatma kararı aldı. Ben de tam bu sırada, Pekcan’ın bakanlığından sorgusuz sualsiz atılan memurlara denk geldim. Önce şunu söyleyeyim. Devlet, kamuya ait üniformayı, bir şeyhten, bir örgüt liderinden emir alan kimseye vermemeli. Öte yandan, bu kriter somut olgulara, delillere göre yapılmalı. Kişiler, düşüncelerine, inançlarına, etnik kökenlerine, yaşam tarzlarına bakarak damgalanmamalı. Konuştuğum memurlarsa, kendilerine karşı, bu ilkelerin tam tersine ayrımcılık yapıldığını söylüyordu.İlginçtir, tamamı Kürt kökenliydi. Üniversite mezunuydular. Devletin çeşitli birimlerinde görev yaptıktan sonra seçilerek gümrüğe alınmışlardı. Yıllarca gümrüklerde çalışmışlardı. Haklarında bugüne kadar herhangi bir soruşturma açılmamıştı. Bir günde fişlemeyle “terör bağlantılı” sayılmışlar, işlerinden olmuşlardı.(…) Sadece duyumlarla, Kürt kökenli yurttaşlar hain ilan edilmişti. Kriterler açıkça fişleme nitelikliydi. Nitekim yargı da bu ifadeleri ciddiye almamıştı. Ama kendilerine verilen soruşturma görevini başka görüşteki, etnisitedeki, anlayıştaki memurları tasfiye için kullanan bir grup, hem insanları işinden etmiş hem de devleti lekelemişti.
Kürt düşmanlığı aynı zamanda Türk düşmanlığıdır. Millet olma fikrine açılmış savaştır. Yüz yıl önce “ulusal kurtuluş” sayesinde cemaatten millete geçtik. Yüz yıl sonra ulus devrimini yıkanlar sayesinde paramparça edildik. Kendi şahsi ikbalini “milli dava” diye satanlarla mücadele, belki de asıl kurtuluş mücadelemiz olacak.