17 Nisan Medyanın Halleri
BİLDİRİDE DİKKAT ÇEKEN DETAYLAR
ABDÜLKADİR SELVİ/HÜRRİYET
Emekli amiral Metin Açımuz’un, “Sayın komutanlar A kamarası olarak bir deklarasyon yayınlayarak bunu protesto edemez miyiz?” sorusu üzerine bu konu gündeme geliyor.
Işık Biren, “Evet. Deniz Kuvvetleri gibi bir kurumda, böyle yobazlıklara izin verilemez. Atatürk Cumhuriyeti’nde tarikatlara, tekkelere yer olmaz” karşılığını veriyor. Metin Açımuz, “Olmaz da komutanım oldu işte! Reaksiyonumuz ne olacak?” diye tekrar soruyor. Işık Biren’in, “Protesto mesajları ile kınamalıyız. Reaksiyon budur” karşılığını vermesi üzerine Metin Açımuz bir çağrı yapıyor. “Bence birçok konuda sonsuz ve derin bilgisi olan eli kalemli dili kelamlı arkadaşlarımız bir metin hazırlasın, imzalayıp uygun bir yolla medyaya verelim” diyor. Işık Biren, “Bence de uygun. Hatta gazeteye ilan bile verebiliriz. Bazı gruplar yapıyor” diye bir öneri getiriyor. Metin Açımuz çağrısını daha da açarak, “Evet. Buradan o arkadaşlarıma sesleniyorum. Geç kalmadan eyleme (yazılı) geçelim. Bu konuda az da olsa ayrı görüşte olsanız bile bir metin üzerinde anlaşıp bizlerin imzasına sununuz” diyor. 6 Nisan tarihi beklenmeden bildirinin yayınlanmasına karar verilince bu kez nerede yayınlanacağı konusunda bir tartışma yaşanıyor. Emekli amiral Mustafa Özbey, “Ben bunu Veryansın TV’de yayınlatırım” diyor. “Zaten sarıklı amiral haberini de ilk olarak Veryansın TV vermişti” diye ekliyor. Özbey’in önerisi kabul görüyor.
İSTANBUL KANALI’NIN MONTRÖ İLE ALAKASI YOK
AHMET HAKAN/HÜRRİYET
Selami Hoca...
Canlı yayında... Kalktı ayağa... Eline bir çubuk aldı... Ve başladı harita üzerinden anlatmaya. “Yeni başlayanlar için 10 dakikalık bir Montrö dersi” gibi bir şeydi yaptığı. Net, sarih, anlaşılır ve basit bir şekilde anlattı mevzuyu. Sonucu açıklıyorum: Montrö Sözleşmesi... Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı geçişlerini düzenleyen bir sözleşme. Kanal İstanbul’un Montrö sözleşmesiyle en küçük bir alakası bile yok. Bu da sonucun sonucu: Kanal İstanbul’a... Ekolojik açıdan, ekonomik açıdan falan itiraz edebilirsiniz. Ama Montrö açısından itiraz edemezsiniz. Çünkü konunun Montrö ile alakası yok.
AMİRALLERE ‘KUMPAS’ KURAN AMİRALLER
NEDİM ŞENER/HÜRRİYET
Olaya savcılığın ya da hükümetin “amirallere kumpası” diye bakan, bugün imzacılarının bile arkasında duramadığı metni savunan gazeteler ve gazeteciler görmese de Ergun Mengi’nin her şeyi anlatan mesajı basında ve sosyal medyada yer aldı. Ne diyor Ergun Mengi, “Burada Montrö’yü araç olarak kullandık. Esas endişemiz son 3 paragrafta, anlarlarsa eğer”. Baştan beri söylüyoruz, gündemde Montrö tartışması yok, Kanal İstanbul ile Montrö arasında bağlantı da yok, siyasi partiler bile bu konuda açıklama yapmıyor. Dolayısıyla evet bir kumpas var ama bu kez amirallere kumpası diğer amiraller kurmuş...
‘İNİSİYATİF PUTİN’DE’
BURHANETTİN DURAN/SABAH
Putin, ABD ve AB'nin Ukrayna'yı korumak için Rusya ile büyük bir savaşı göze alamayacağını hesap ediyor. 2 Amerikan savaş gemisinin Karadeniz'e gitmekten vazgeçmesi ve Biden'ın zirve teklifi bir süre diplomasinin öne geçtiğini gösteriyor.
Afganistan'dan Eylül 2021'e kadar çekileceğini açıklayan ABD ve NATO, Ukrayna macerasına girmek istemiyor. Hatta Biden'ın Rusya özel temsilcisi olacak ismin Rusya'ya karşı sertlik yanlısı olmaması da not edilmeli. Ukrayna'nın NATO üyeliğinin kabul edilmesi, edilse de gereğinin yapılarak toprak bütünlüğünün korunması mümkün görünmüyor.
Donbas bölgesinin Ukrayna'dan koparılması, Avrupa'nın güvenliğine vurulacak yeni bir darbe olur. Bugünkü şartlarda ABD ve Avrupa'nın Rusya'ya gösterebildiği sopa, yaptırımlarla sınırlı.
Moskova ise bu sopaya hayli alışkın. Batı başkentleri kapsamlı yaptırımlarda anlaşmadıkça, ki bu en çok Rus enerjisine bağlı Avrupa'yı etkiler, Moskova'yı geri adım atmaya zorlayamazlar.
Washington bu gerilimden istifade Kuzey Akım 2 meselesinde Berlin'in elini bükebilir.
Özetle, Donbas geriliminde inisiyatif hâlâ Putin'in cebinde. Kendisine "katil" diyen ve telefonlarına çıkmayan Biden'a ikili zirve teklifi yaptırdı. Jeopolitik ve iç siyasi hesaplarına göre Donbas, geriliminin dozunu ayarlayacak.
KARAR YAZARI DA ERDOĞAN’A KARŞI EMEKLİLERİN YANINDA
AKİF BEKİ/KARAR
(Cumhurbaşkanı Erdoğan) Şöyle söyledi: “Askerin emeklisi, emekli olmayanı olmaz. Şu anda Cumhurbaşkanı olarak ordunun başkomutanıyım. 104 emekli olarak bu açıklamayı nasıl yapıyorsunuz? Bu sizin özgürlüğünüzle alakalı bir konu değil. Bir başkomutan olarak kabul etmem mümkün değil...”
Demek ki asıl suçları emre itaatsizlik, başkomutana karşı gelmekmiş.
Karşısında esas duruşu bozmak bile askeri disipline aykırı bir büyük saygısızlıkken bir de sorulmadan fikir bildirmek ha! Edepsizliğin, terbiyesizliğin, hadsizliğin dik alası haliyle.
Ahir ömürlerinde derslerini aldılar, bir yaşlarına daha girmişlerdir, öğrenmenin sonu yok, emekliler bir daha gece TV’de izlerken bile selam duruşunu bozmazlar.
AKYOL, ATATÜRK’ÜN MONTRÖ DEĞERLENDİRMESİNE ATIF YAPILMASINDAN RAHATSIZ
TAHA AKYOL/KARAR
Erdoğan için Atatürk bir referans mıdır, o tartışmaya girmeyeceğim.
Erdoğan büyük tepkiyle karşılaşan Kanal’ı savunmak için Atatürk’e referans yapıyor. CB sistemini savunmak için kaç defa “Atatürk de böyle yönetmişti” anlamında konuşmalar yapmamış mıydı? Atatürk rejimi 21. yüzyılda Türkiye için referans olabilirmiş gibi… Erdoğan Montrö’de egemenliğimizin kendi ifadesiyle “maalesef” yeterince sağlanmadığını, Kanal İstanbul’un bunu sağlayacağını iddia ederek de Kanal’ı savunmak istiyor.
Görüyor musunuz, “emperyalizm, bağımsızlık”, hatta tarihen somut bir gerçek olan “Atatürk” kavramı bugün soyut planda nasıl ‘kullanılıyor’, hem de zıt tezler için.