18 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

MERDİVEN ALTI CİNSİYET DEĞİŞTİRME AMELİYATLARI

Ersin Çelik - Yeni Şafak

Hormon tedavisi ve ameliyatları merdiven altı diye tabir edilen merkezlerde yapanlar, bu çocukların anne-babaları, yarım kalmış cinsiyet değiştirme işlemlerine devam eden profesörler, kurul üyeleri dâhil herkesin hukuk önünde hesap vermesi gerekiyor. Bu skandal üzerine KADEM, Yedi Hilal Derneği ile İnsan ve Medeniyet Hareketi dışında açıklama yapan kurum olmadı. Ancak 18 yaşın altında evlendi diye nikâhlı eşinden, çocuklarından koparılıp hapse atılan insanlar var bu ülkede. Bu ülkede 18 yaşından küçükler marketten sigara bile alamazken, küçücük çocukların cinsiyetleri değiştiriliyor, bedenleri, organları parçalanıyor. Körpe zihinlere geri dönülemez kararlar aldırılıyor. Buna nasıl sessiz kalınır, bu nasıl görmezden gelinir? Bu büyük sağlık skandalının, özellikle de merdiven altı sürecinin; toplumdaki LGBT dayatması, yurt dışından desteklenmesi belki de finanse edilmesi dâhil tüm boyutları mutlaka irdelenmeli.

AB İLE İLİŞKİLERDE CANLANMA KIBRIS’TA ‘İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM’ TEZİNİ NASIL ETKİLER?

Sedat Ergin - Hürriyet

Türkiye de son dönemde Kıbrıs sorununa çözüm konusunda ısrarlı bir şekilde “iki devletli çözüm” düşüncesini dile getirmektedir. Bu esasa dayanan bir çözüm, AB’nin her seferinde ısrarla vurguladığı BM parametrelerindeki bir çözüm çerçevesinin dışında kalmaktadır. İki devletli çözüm tezi, Erdoğan tarafından ilk kez 2020 yılı sonbaharında -federasyon konusundaki çekincelerini vurgulayarak- ortaya atılmış, daha sonra Milli Güvenlik Kurulu bildirilerine girmişti. Erdoğan son olarak geçen eylül ayında BM Genel Kurulu’na hitabında uluslararası camiaya KKTC’nin tanınması çağrısında bulunmuştu. Buna karşılık, Borrell tarafından da ifade edildiği üzere, AB’nin ilişkilerin yeniden canlandırılmasında sağlanacak ilerlemeyi önemli ölçüde Kıbrıs sorununun BM kararlarıçerçevesinde çözüme kavuşturulması koşuluna bağlaması “iki devletli çözüm” tezi açısından ne anlama gelecektir? Ankara, bu durumda Kıbrıs sorununa çözüm olarak dile getirdiği bu tezi yüksek sesle telaffuz etmekten kaçınabilir mi? Bütün bu soruları yan yana getirdiğimizde, Kıbrıs sorununun, önümüzdeki aylarda AB ile muhtemel bir normalleşmenin önünün açılabilmesi açısından çok kritik bir sınamaya dönüşebileceğini tahmin edebiliriz. Ankara’nın bu alanda belirebilecek pürüzleri aşabilmek için her halükârda yaratıcı bir diplomasi sergilemesi gerekecektir.

TANJU ÖZCAN İMAMOĞLU'NU FENA KÖŞEYE SIKIŞTIRDI

Turgay Güler - Akşam

Çünkü başını İmamoğlu'nun çektiği 'Değişimciler' Alevi delege duvarına tosladılar. O duvarı bir türlü aşamadılar. İmamoğlu Tunceli'ye gidip şirinlik yaptı. 'Kemal Bey'i aratmam' demeye getirdi. İBB'nin kasasından Tunceli'ye hizmet götürdü. Lakin Değişimcigillerin Tanju Özcan'ı 'Dersim harekatı isyanı bastırmak için yapılmıştır' diyerek savaş ilan etti. Gelelim en kritik konuya. Bu şartlar altında İmamoğlu ne yapacak? Tanju Özcan'la yol yürümeye devam edebilecek mi? Seçim öncesi Kemal Bey'in durduk yere 'Ben Aleviyim, Dersimliyim' demesine şimdi bu gözle bir kez daha bakın. Tanju Özcan bilerek yahut bilmeyerek İmamoğlu'nu köşeye sıkıştırdı.

CHP’DE ‘ATEŞKES’ İLANI

Mahmut Övür - Sabah

Şu sıralarda ilçe kongreleri yapılıyor. İnanılmaz paralardan, makam ve mevki pazarlamasından söz ediliyor. Artık illerde, il başkanlarının değil belediye başkanlarının borusu ötüyor. Bu yüzden pazarlıklar da ağırlıkla il veya ilçe belediye başkanlıkları üzerinden yapılıyor. Parasal gücü olan siyasi gücü de belirliyor. Başta İzmir, Ankara ve İstanbul olmak üzere bütün illerde böyle bir gerçek var. Şimdi buna bir de Kılıçdaroğlu ile "ateşkes" ilan edilmesi eklendi ki bu da en çok İmamoğlu'nun işine yarıyor. Ateşkesle dengelerin değiştiği ve yeni ittifakların kurulacağı söyleniyor. Genel merkeze yakın bir siyasetçi şöyle diyor: "Ateşkes başlamıştır. Biz İmamoğlu'nu istediğimiz noktaya çektik. Kaybetmesini de kimse istemez. Bundan sonra İstanbul'da belediye paylaşımları öne çıkacak. Bu açıdan yeni ittifaklar kurulması, Erdoğan Toprak ve Mustafa Sarıgül gibi aktörlerin İmamoğlu'yla hareket etmesi beni şaşırtmaz." Ama İstanbul'da çok şaşıran olur. En başta da İmamoğlu'na muhalefet eden Battal İlgezdi, Bülent Kerimoğlu ve Ali Kılıç üçlüsü şaşırır. Kurultaya kadar daha çok Bizans oyunlarına tanık olacağız.

YÜZDE 95 ELLERİNDE

Soner Yalçın - Oda TV

Son birkaç yıldır pop iktisatçıların dilinden bir sözcük düşmüyor: Rasyonel. “Aman ekonomide rasyonel adımlar atalım!” Küresel kredi derecelendirme şirketi Moody’s, önceki gün Türk bankaların “görünümünü” negatiften durağana çevirmesini “Mehmet Şimşek’in rasyonel adımları işe yaramaya başladı” diye yorumladılar. Kredi derecelendirmeyi biliyorsunuz; şirket veya ülkenin kredi itibarının belirlenmesidir. Yani: Borçlunun zamanında anapara ve faiz ödemeleri yaparak borcunu geri ödeme kabiliyeti olup olmadığına bu şirketler karar veriyor. Üç büyük Amerikan şirketi; Moody's, Standard & Poor's ve Fitch Ratings küresel sermaye pazarının yüzde 95'ini kontrol ediyor! Dünyadaki şirketlerin-ülkelerin aldıkları borcu/krediyi ödeyip ödeyemeyeceğini bunlar tahmin ediyor. İyiden kötüye verdikleri kredi notları önemli; -mesela- iyi not alırsanız, düşük faiz ödüyorsunuz! Vs. Bu üç Amerikan şirketi “hassas terazide” mi tartıp kredi notu veriyor? Soru önemli…

Sonraki Haber