18 Temmuz Medyanın Halleri

18 Temmuz Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

TSK’DA 40 YILIN TEMİZLİĞİ... İHANETİ UNUTURSAN ÖLÜRSÜN

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

Milli Savunma Bakanlığı rakamlarına göre, 5 Temmuz 2024 itibarıyla TSK içinde FETÖ ile mücadelede genel rakamlara bakıldığında Kara Kuvvetleri’nden 12 bin 577, Deniz Kuvvetleri’nden 4 bin 621, Hava Kuvvetleri’nden 6 bin 467 kişi olmak üzere toplam 23 bin 849 kişi ihraç edildi. (…)

15 Temmuz itibarıyla Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki 198 generalden 87’si, Deniz Kuvvetleri’ndeki 56 amiralden 31’i, Hava Kuvvetleri’ndeki 72 generalden 32’si yani toplam 326 generalden 150’si FETÖ’den ihraç edildi.

Yani TSK’daki generallerin ve amirallerin yüzde 46’sı FETÖ’cü çıktı.

32 bin 109 subaydan 10 bin 468’i 68 bin, 978 astsubaydan 11 bin 876’sı, 1048 uzman erbaş ve er olmak üzere 23 bin 542 rütbeli personel FETÖ’den ihraç edildi. 307 sivil personel ile birlikte toplam ihraç sayısı 23 bin 849’a çıktı.

FETÖ’nün nasıl sinsi bir örgüt olduğunun anlaşılması için bir karşılaştırma yapmak istiyorum. Bilindiği gibi 15 Temmuz darbe girişimine katılan kişi sayısı toplam 9 bin dolayındaydı. Bunların 5 bin 600’ü ise rütbeli personel yani subay, astsubay ve uzman çavuşlardan oluşuyordu. Ancak 15 Temmuz 2016’dan bu yana TSK’den ihraç edilen rütbeli personel sayısı darbe girişimine katılanların yaklaşık 5 katı.

Yani FETÖ 15 Temmuz darbe girişiminde TSK’ya sızdırdıklarından sadece yüzde 20’sini kullandı. Eğer, itirafçı ifadeleri ve özellikle ankesör soruşturmaları olmasaydı darbeye katılmayan TSK içindeki FETÖ’cüler temizlenmeden kalacaktı.

5 Temmuz darbe girişimi 253 şehidimiz canlarını feda etmesi ve 2 bin 500 gazimiz ile sokağa çıkan milyonlarca vatan evladının mücadelesiyle durduruldu.

Eğer FETÖ’cü hainler planladıkları gibi “Yurtta Sulh Konseyi” adıyla 16 Temmuz saat 03.00’te planladıkları darbe girişiminde amaçlarına ulaşsalardı sadece “Atatürkçü” kılığına girip TSK’nın tüm yönetimini değil Türkiye’nin yönetimini ele geçirecek, ülkenin anahtarını işgal peşinde olan ABD başta olmak üzere emperyalist ülkelere teslim edeceklerdi.

O yüzden şehitlerimize minnet ve dualarımızı eksik etmeden ve yaşanılan ihaneti unutmadan FETÖ ile mücadeleye kesintisiz devam edilecektir.

FETÖ’cülere merhamet vatana ihanet, ihaneti unutmak ölmek demektir.

VERGİ PAKETİ BUDANDI!

DİLEK GÜNGÖR - SABAH

Hatırlayın, taslak metinler tartışılırken, geliri ile harcaması arasında yüzde 20'den fazla fark olan, yani lüks içinde yaşayıp gelirini gizleyenlerin tespit edilip, izahat isteneceğine ilişkin madde de gündeme geldi.

Misal, 100 bin TL geliri olup 300 bin TL harcayan hesap verecekti. Maliye, kaynağını açıklayamadığı gelirin vergisini alacaktı. 'Özel Gider Bildirimi' maddesi Bülent Ecevit döneminde çıkarılan 'Nereden buldun' yasasına benziyordu. Aslında Türkiye'de çok fazla gelir elde ettiği halde beyan etmeyen birçok kişiyi kayıt altına alabilecek bir maddeydi. Kayıt dışıyla mücadeleye önem verileceği söylenen bu günlerde söz konusu maddenin teklifte yer almaması şaşırttı doğrusu!

Maliye, kısaca 'nereden bulduysan buldun, rahat rahat harca' dedi.

Bu madde tekliften çıkarıldığına göre, Vergi Denetim Kurulu'nun ayda 5 milyon TL harcayıp, vergi ödemediğini tespit ettiği 800 kişiye ne olacak?

O kişiler tabir yerindeyse vergiden 'yırttı mı'!

Özellikle ihracatçılar, odalar ve borsalar ile işadamlarının itiraz ettiği bir başka madde daha teklife girmedi. Cironun yüzde 2'si matrah kabul edilerek yüzde 10 olarak hesaplanmasını öngören kurumlar vergisi kriterinden vazgeçildi. Gelir vergisi mükellefleri için düşünülen, asgari gelir vergisi de teklife girmedi.

Maliye, Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları'na (GYO) ise hem istisnayı şarta bağladı hem de asgari kurumlar vergisi getirdi. GYO'ların kurumlar vergisi istisnası, hemen her dönemde gündeme getiriliyor ancak teklif edilemeden gündemden düşüyordu. Bu kez teklifte yer alan düzenlemeye göre, tüm kazançları kurumlar vergisinden istisna olan GYO'lar taşınmazdan elde ettikleri gelirin yüzde 50'sini kâr payı olarak dağıtırsa bu istisnadan yararlanacak. Taşınmazdan elde ettiği gelirin yüzde 10'unu da asgari kurumlar vergisi olarak ödeyecek. Yani 100 TL kazanıyorsa bunun 50'sini temettü, 10'unu da asgari kurumlar vergisi olarak verecek. Kalan 40 TL'yle de yeni projeleri finanse etmeye, konut yapmaya çalışacak!

Sihirbazlık istenen bir denklem...

BİR SUİKAST GİRİŞİMİNİN ANATOMİSİ…

NEDRET ERSANEL - YENİ ŞAFAK

On iki, Batı özelinde; demokrasilerin kerteriz noktası ABD demokrasisi herkesin gözü önünde can çekişiyor.

On üç, Başkanlık seçimi özelinde; Suikast, seçim kampanyasını baştan tanımladı. Ama henüz sandığı değil!

On dört, küresel bağlam; Biden-Trump, rekabeti/seçim yarışı olarak gözlenen gerilim buzdağının ucu. Hangisinin, “yeni dünya düzeninde/çok kutuplu dünyada” hangi rolü oynayacağı, hangi tarafta olacağı asıl soru. Bu bir yandan ABD içi cepheleri tarif ederken, diğer yandan bunların küredeki taraflarını/planlarını ifşa ediyor…

On beş, Örneğin, Amerikan müesses nizamı içindeki çekişen veya kesişen güç unsurlarını tarif edebilirsiniz; Neo-Con’lar, Yapay Zeka (!), Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, Centcom, sermaye grupları, askeri endüstriyel kompleks, dîni ögeler, metafizik aidiyetler, Evanjelikler, enerji, silah, dijital odaklar, her türden lobiler, CIA, ama.. Amerika’nın elinden “savaşları” alamazsınız. Bir olurlar, öldürürler. Birbirine rakip görünen odaklar arasında mutabakat alanları vardır. Birincisi paradır. “Paranın şekli/rengi” konusunda birbirlerinin gırtlağını sıkarlar ama kendi aralarında bir mesele olarak görürler. Paranın ve üzerinden siyasi gücün devşirildiği yere dokundurtmazlar…

On altı, Az açalım; Amerikan’da “özel sermaye” her zaman ayrıcalıklı olmuştur ve “liberal dönem” zirve yaptığı yerdir. Ülke tarihinde ilk kez sermaye, onun da özel bir türü, “yüksek teknoloji, dijitalizasyon, Yapay Zeka” ve ‘hardware’ kaynaklarını ellerinde tutanlar, hükümet üzerinde hükümet etme noktasına, bunu talep etme gücüne eriştiler. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, olası dünya savaşının 3 nedeninden biri olarak YZ’yi saymasını hatırlayalım…

On yedi, Bunun karşısında da yerleşik düzenin kadim (!) sermaye grupları bulunuyor; finans, bankacılık, dolar mimarisi, enerji kardeşliği, vb. Yükselen doğu, antidolarizasyon kampanyasında büyük ilerleme kaydederken, eşyanın tabiatı gereği “Coin” ittifakı kuruyor. Bu, hem suikast hem ABD iç dinamikleri hem yeni dünya düzeni arasındaki rabıtanın örneklerinden sadece biridir…

On sekiz, ABD iç siyaseti/seçimler açısından suikast girişiminin nasıl bir çıktı ürettiği tartışmalıdır.

Trump’ın bugüne kadar, “onlar” diyerek seçmenine “muğlak” bir düşman olarak sunduğu her şey suikastla kendini ibra etti. Kitlesi içinde şüphesi olanları da konsolide edecektir. Nitekim Obama’nın eski stratejisti David Axelrod, “artık bir Mesihimiz var” dedi…

On dokuz, Mesih bazıları için müjde olabilir ama dünya için alamettir!

Yirmi, seçim sonucu ne olursa olsun, ‘küresel bağlam’ değişmeyecektir! ‘Yeni başlıyor’ demektir…

MODERN KÖLELER: ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER

ŞENOL KALUÇ - KARAR

Pazar günü öğleden sonra yapılan KPSS’nin ikinci ayağı Eğitim Bilimleri Oturumuna başvuran aday sayısı 526 bin 926 kişiymiş. Yani öğretmen olma umudu ile yarım milyona yakın insan sınava girdi. Son öğretmen alım kontenjanı ise sadece 20 bin civarında idi.

Öğleden sonraki oturumda görevliydim ve ister inanın ister inanmayın ağlamamak için kendimi zor tuttum. Dışarıda bekleyen insanların yüzündeki umutsuzluk ve bezginlik yürek yaralayıcı idi. Ve işin kötüsü bu insanların pek çoğunun bu sınava belki 5. belki 10. girişi idi.

Ve içlerinde genç yok denecek kadar azdı. Yaşları 30’u geçmiş 40’ına merdiven dayamış, bir kısmı çoluk çocuğa karışmış binlerce insan MEB’in yeni çıkardığı yeni ucube sistemde 100 tam puan alsalar bile atanamama ihtimalleri olmasına rağmen öğretmen olabilmek için bir umut ter dökecekti.

Zaman zaman kinaye yollu yazıyorum başka bir ülkede olsa YÖK ve Üniversite Rektörleri “Milli Kaynakları” kötüye kullanmak ve israf etmekten ağır cezada yargılanırdı diye. (…)

Ve maalesef bu insanların çoğu mevcut düzende devletinden özel kurumlara adeta köle öğretmen olarak istihdam ediliyor. Devletimiz öğretmen açığını asgari ücreti bile zor gören 66 bin 780 ücretli öğretmenle kapatırken, Özel Eğitim Kurumlarımız da bu insanlardan çoğuna asgari ücreti layık görerek o da sadece 9-10 ay ücret ödeyerek (1-2 yıllık sözleşmelerle) istihdam ediyor.

Sonraki Haber