19 Ağustos Medyanın Halleri

19 Ağustos Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

TROYA’DAN ANAFARTALAR’A ÇANAKKALE

İLBER ORTAYLI - HÜRRİYET

Çanakkale sadece Türkiye topraklarının değil bütün eski dünyanın savaş alanıdır. Kavimler göçünün hâlâ yaşayan bir parçasıdır. Doğudan İran İmparatorluğu ve Türkler 1500 yıl boyunca bu boğazı geçtiler, Avrupa topraklarına adım attılar. Batı’dan insanlar bu boğazı geçerek Anadolu’yu istila etmeye kalktılar ancak başarıları sınırlı oldu. Troya bir problem. Ünlü Hititologumuz Sedat Alp’in Ahiyavalılar teorisinden beri bu ülkeye adım atanlar ve Troyalıların menşei tartışılıyor.

Tartışılmayacak bir gerçeği; yani 1915 müdafaasını, bu parlak zaferi bugün bile muhtelif şekilde saptırarak yorumlamaya kalkan zavallılar var. Bunlardan bazıları Çanakkale’yi Almanların savunduğunu ileri sürüp sosyal medyada yaymaya kalkan başta FETÖ’cü takımı gibi yurtdışından beslenen gruplardır. Çanakkale ve Gelibolu’yu 19 bin Alman asker ve subayı savunmuş (!). Tabii arkalarında şaşkın Alman askerî tarihçilerinin bazıları bu iddiayı ileri sürmektedirler.

Şunu bilmek lazım, Çanakkale mevkii komutanı Osmanlı mareşali rütbeli Liman von Sanders’ti. Fakat Liman von Sanders diğer Alman paşalara göre mütevazı ve makul bir adamdı. Belki savaş tarihinin ünlü komutanı değil ama Türk genç subaylara saygılıydı. Verdiği emirleri çok sefer Türk komutanların itirazı üzerine geri çekmiştir. Bu bir fazilettir.

İçlerinde Mustafa Kemal Bey, en başta mevkii komutanı Cevat Paşa, Fevzi Çakmak Paşa, Kâzım Karabekir Bey gibi İstiklal Savaşı’nın büyük komutanları vardı. Birinci Dünya Savaşı bu genç komutanların zaferleriyle doludur. Birinci Dünya Savaşı’nda nihai mağlubiyetin yanında vatan savunmasında, imparatorluğun savunmasında da doğrusu iyi işler yaptık.

Çanakkale’de medeniyeti kutluyoruz. Rüstem Aslan Hoca’nın kazılarında bunu gördük, müzedeki sergilere baktık. Troya Müzesi muhteşem bir kültürel ünitedir. O topraklarda bugün barış ve kültür diriliyor. Bu şehir son 50 yılda inanılmayacak derecede atılımlar yaptı. Elverir ki bunlar ve coğrafyası korunsun. Anormal kıyı istilasına, basit sanayi tesislerinin istilasına uğramasın. Çanakkale turizm ve ziraat alanı ve tarihin yaşayacağı bir alan olarak kalmalı.

CEHALETİN TESLİM ALDIĞI EKONOMİ

YUSUF DİNÇ - YENİ ŞAFAK

Anlatamadı derdini, politikasını Türkiye. AK Partili yöneticilere dahi… Kahvehane iktisadının “nas(s) dedi böyle oldu,” argümanlarına yenildi. Faiz artırmak şimdi enflasyon üzerinde ne kadar etkiliyse indirmek de ancak o kadar etkiliydi… Belki biraz daha gecikmesiz biraz daha fazla. Ancak o kadar…

Türkiye’de enflasyon; para politikasından çok ithalata örülen duvarlarla işsizlik sorununun giderildiği, katma değerli yerli ve milli bir ekonomi ortaya çıkarma gayretinden kaynaklanıyor. Yani para politikasının ticaret ve maliye politikaları kadar etkisi yoktu. Belki biraz bu politikaların etkilerini körüklediğinden söz edilebilir.

Türkiye’ninki haklı bir gayret, yerinde bir girişimdi ama yanlış iktisatçılar, yanlış girişimciler, gayr-ı milli sermayeyle olmadı… Derdini anlatamamış olmasını ise hala anlayamıyorum. Reel kesim ipini finansal kesimin eline vermiş bir de doğrudan yabancı yatırım karşıtlığı yapıyor. Hatta ülkedeki doğrudan yabancı yatırımlar, yeni gelen doğrudan yabancı yatırımlara karşıtlık yapıyor. İlle de koluna bir yerli(?) takmak zorunda mı Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı yatırımcılar? Aynı cehalet değilse nedir, amacından saptırılmış küreselleşmeye tepkisini nasıl vermesi gerektiğini tam anlayamayan?

Gösterilen alternatifin aleyhine giden… Kim ne kadar yerli artık, gerçekten tartışılır. İstisnalar hariç. Sermayenin gayr-ı milliğini daha önce tartıştım. Tekrar açmayacağım. Girdikleri yoldan dönecek durumda değiller.

UNUTMAYALIM, UNUTTURMAYALIM

ABBAS GÜÇLÜ - MİLLİYET

Hemen her konuda dünden bugüne aktarılan bilgiler sayesinde bugünkü medeniyet düzeyine gelindi.

Bugün doğan her bebek, atılan her adım, eğitimde gelinen son nokta en azından 15 bin yıllık yerleşik yaşam artı ilk yaş, ilk adım ve en yeni müfredattır.

Tarımda, sanayide, politikada, ticarette, sağlıkta, medyada ve hayatın her alanında binlerce yıllık birikim söz konusu.

İşte bu kritik noktada, sanki kurumsal hafızayı sıfırlamak için adeta yarış haline girdik. Köylüleri üretimden koparttık, birkaç nesil sonra çiftçilik, hayvancılık yapacak köylü bulmak mümkün olmayacak.

Öğrencileri sınavlar, sosyal medya ve bilgi hamallığının ötesine geçmeyen dayatmalarla eğitimden öylesine uzaklaştırdık ki okulun, öğrenmenin Kâbe’si olduğunu hatırlayan kalmayacak!

Kolay para kazanmak öylesine kanımıza işledi ki alın terinin, milli ve manevi değerlerin ne olduğunu hatırlayan kalmayacak…

Sonraki Haber