19 Eylül Medyanın Halleri

19 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

SATILIK İLE KİRALIK KONUT AYRIŞTI!

DİLEK GÜNGÖR - SABAH

Verilere bakarsanız artık yüksek artışlar sadece üç büyükşehirde falan da değil… Misal Konya, kira artışında İzmir'i de Ankara'yı da İstanbul'u da sollamış durumda… Geçenlerde Van ile ilgili bir haber okudum. Ev kira fiyatları uçmuş. 1+1 evler 7 bin TL'den, 2+1 evler 10 bin TL'den, 3+1 evler ise 14 bin TL'den başlayıp 25 bin TL'ye kadar çıkıyor. Kiralara yüzde 124.8 oranında zam yapılmış. Memurlar Van'a gitmek istemiyormuş.;

Yahu ne oluyor?

Ev sahipleri kiracıların yıllık gelirindeki artıştan ve TÜİK'in açıkladığı enflasyondan daha fazla kira miktarı isteyebiliyor. Her 3 ev sahibinden 2'si evinde mevcut kiracı olmasından dolayı maddi kaybı olduğunu düşünüyor. Kiracılar ise yükselen fiyatlardan şikâyet ediyor.

Velhasıl, kira anlaşmazlıkları sorunu hâlâ çözülebilmiş değil…

Peki enflasyon düşerken artan kira oranları konusunda bir şey yapılacak mı?

Maliye'nin bir çalışması olduğu daha önce gündeme gelmişti. Malumunuz, kiralık arz çok az. Parası olan yatırımcılar aldığı evleri kiraya vermek yerine kenarda tutuyor. 600 bin konutun hayalet ev statüsünde olduğu söyleniyor. Bakanlık boş konutlara getirilen ek emlak vergisiyle ev sahiplerini bu arzı piyasaya çıkarmaya zorlamak istiyor. Bunlar bir çözüm olabilir. Ama yine denetim olmadığı müddetçe ev sahibinin uhdesinde olabilecek çözümler…

2005-2020 arasında Türkiye'de kira sıkıntı yaşanmamasının sebebi neydi?

Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) devreye girip, arsalar üzerinde üst gelir gruplarına yönelik hasılat paylaşımı ile konutlar yapılıp, buradan sağlanan finansmanla orta sınıfa, alt ve yoksul gelir gruba konut üretilmesiydi. Deprem bölgesi önceliğini göz ardı etmeden yeniden böyle bir atılıma ihtiyaç var.

‘ASYA MAJÖR’…

NEDRET ERSANEL - YENİ ŞAFAK

Tarih yaklaştıkça, Türkiye’de de BRICS, Doğu-Batı tartışmalarının yeniden yükseleceğini varsayabiliriz. Şimdiden, 90’lı yıllardan miras kimi kalemlerin çaresizlikle vahlanma karışımı itirazlarını okumaya başladık… Kendilerine göre şerhleri var ve bunları da zar-zor bulup buluşturdukları anlaşılıyor…

Ama özü şudur; ‘AB’den nasıl olur da koparız’, ‘NATO üyesi değil miyiz’, ‘Batı’ya yürümüyor muyduk’…

Doğrusu, Batı bize yürüyordu…

Çıplak gerçek bu. (…)

“Batı’nın hukuk, insanlar hakları, demokrasi anlayışına ‘inanarak’ bir ömür geçirmiş, 40 yıla yakın zamandır kafalarında sadece şu iki kelime, ‘Kopenhag Kriterleri’ olan insanların”, BRICS üyesi ülkelerin “değerleri”ni tartışmaya açmalarına da bakalım…

Kriter mi kaldı Allah aşkına? Bugün Batı’ya ait tüm değerler yerle birdir. On yıllardır insanlık adına ancak utanç vesilesi olabilecek şekilde kendi değerlerini iğfal ettiler. Bunları dünyayı kendi çıkarları adına düzenleme aletlerine dönüştürdüler. Uluslararası hukukunda, insan haklarının da demokrasinin de canına okudular. Yüzlerine tükürseniz de tınmayan çifte standart uygulamalarla her birini sakatladılar. Çok yazılacak şey var ama Türkiye özeline indirirsek, Batı’yla ilişkilerimizin tarihi de budur… (…)

“Batı değerlerinden vaz mı geçiyoruz”, “Doğu’nun şartlarını kabul mu ediyoruz” sorularına gerçekçi yanıtlar vermeliyiz. Türkiye Batı’dan şikayetçidir ve Doğu’nun “isyanını” paylaşıyor! Cümlelerinin tonu gri olsa da bu bir başkaldırıdır ve dibacesinde, eşitlik, adalet, bağımsızlık yazar; hegemonik eziklemeler dönemi bitecektir…

DÜNYADAKİ YENİ DENGE PLANLARI İÇİNDE, BRICS'E YÖNELME ÇABALARI NELER GETİRİR?

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL - STAR

Savaş konusundaki bu genel değerlendirmeden, biraz özele doğru gelelim. Açıktır ki, bugün en büyük gerilim noktası Rusya ile Batı /NATO dünyası arasında.. Kıyasıya devam eden psikolojik ve hatta askerî savaş'ın ayak sesleri giderek yaklaşıyor.. Rusya ile Batı/NATO dünyası arasında bir askerî çatışma meydana gelecek olursa.. 'NATO ülkelerinin coğrafyaları bir bütün sayıldığından, NATO üyesi Türkiye öyle bir savaşta nasıl bir tutum takınacaktır?' sorusunun cevabını verebilmek hiç kolay değil..

Batı/NATO dünyası ise, bu gerilimlerin içinde, kendi coğrafyalarına bir kıvılcım sıçramadan, Siyonist İsrail çete rejiminin en büyük faydayı sağlamasını planlıyor..

Bu nokta, elbette Türkiye'yi de ilgilendirmekte.. Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere, üyelerin her birisinin, hele de gelişmiş silâhları NATO üyesi olan Türkiye'ye vermemek için, yıllardır ne gibi engeller geliştirdiği biliniyor.

Dahası, Amerikan emperyalizminin Suriye ve Irak'ta, Türkiye'ye yönelik ayrılıkçı mücadeleler vermeye çalışan terör örgütlerine en gelişmiş silâhları bile verdiği, ama o silâhları NATO üyesi Türkiye'ye vermediği; keza o terör örgütlerini askerî eğitimlerden geçirdiği gizli bir şey değil..

Hatta, bu gidişle, NATO'nun askerî açıdan en güçlü iki üyesi olan Amerika ve Türkiye ordularının karşı karşıya gelmesi bile ihtimal dahilinde.. Orta-Doğu yeniden şekillendirilmek istenirken, Türkiye için 'NATO üyeliği' dolayısıyla insaflı davranacaklarını düşünenler varsa, hayal görüyorlardır..

Esasen, Başkan Erdoğan'ın, geçen hafta, 'HAMAS'ın verdiği savaşın, aynı zamanda Türkiye'nin savunması için de verilmekte olduğu'nu söylemesinin, hiç de sıradan olmayan, önemli bir söz olduğu unutulmamalıdır.

Açıktır ki, Türkiye'nin denklem dışında tutulmayacak olmasının muhtemel sonuçlarını, 'Putin Rusya'sının da heyecanla bekleyeceğini ayrıca belirmeye gerek yok.. Çünkü, Türkiye ile Amerika, yeni bir Orta-Doğu düzenlenmesi sırasında karşı karşıya gelirse; bu durum, Ukrayna'yı Rusya'ya karşı var gücüyle destekleyen Batı/NATO dünyası için ağır bir kayıp ortaya çıkarır.

Dünyayı yeniden düzenleme gizli niyetleri Amerika ve Batı dünyasında olur da, Rusya'da olmaz mı? Ve bu da, iki büyük gücü ve hatta iki dünyayı, Doğu ile Batı 'dünya'larını karşı karşıya getirebilir. Bunun içindir ki, Başkan Erdoğan, geçen haftaki bir konuşmasında Türkiye'nin, Batı veya Doğu arasında bir denge unsuru olmaya itina gösterdiğini ifade ediyordu.

Tam da bu sırada, Türkiye'nin, BRICS ülkeleri ekonomik birliğine dahil olmak istemesi ve bunun Putin tarafından kabule şayan bir talep olarak değerlendirilmesi ve bu birliğe katılmak isteyen 34 ülkenin daha müracaatının alındığının açıklanması da ilginçtir.

Hatırlayalım, (ülke isimlerinin İngilizce yazılışının baş harfleriyle BRICS diye anılan) Brezilya, Rusya, India (Hindistan) Chine (Çin) ve South (Güney) Afrika ülkeleri arasında 2001 yılında kurulmuş olan bu ekonomik birlik, 1 Ocak 2024'te Mısır, Etiyopya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'ın katılımıyla 10 üyeli bir yapıya kavuşmuş olup, dünya nüfusunun yarıya yakın bir kısmını içine almaktadır.

Ancak Türkiye'nin de üyeliğe kabul edilmesi halinde, Batı/NATO dünyası , Türkiye'nin 200 yıllık Batı'ya yaklaşmaya ayarlanmış- uyarlanmış siyasetlerinden uzaklaşabileceği endişesini dile getirmeye başladı bile, medya organlarında..

Sonraki Haber