19 Mayıs Medyanın Halleri

19 Mayıs Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...

İMAMOĞLU'NUN ENFLASYONU KAÇ?

MELİH ALTINOK/ SABAH

Ekonomist Aydın Binboğa'nın hesabına göre;

2019'da İstanbul'da suyun metreküpü 4.53 TL idi.

Son zamla birlikte 2024'te suyun metreküpü 46 TL.

Bu % 1000 zam demek.

5 yıllık enflasyonun kümülatif toplamda ortalama % 300 civarı olduğu düşünülürse % 700 haksız zam.

Ekrem başkan bu kadar enflasyon çok değil mi?

YENİ GERÇEK: KÜRESEL ALTERNATİFLERİ SEÇME, NÜFUZ ET!

NEDRET ERSANEL/ YENİ ŞAFAK

‘Jeopolitik olarak, Rusya, Çin ve İran’la daha belirgin/entegre ilişkiler kuracak ve bunu savunacak’ diyerek işin içinden çıkabiliriz ama doğru olsa bile süreci eksiksiz kavramamızı zorlaştırır…

BRICS burada devreye giriyor…

Maalesef Türkiye’de-diğer pek çok konuda olduğu gibi-gerçeklikleri topyekûn yok sayma, başını kuma gömme gibi berbat bir şartlanmışlık refleksi var. Genellikle de siyasi bağnazlıklar ve aidiyetlerden besleniyor. Körleşme bazen o denli derinleşiyor ki, “bakın böyle olaylar var” dediğinizde, “yok öyle bişi, kaçalım, bizi kaparlar” sersemliğinde okumalar işitiliyor.

Gelişmelerden etkilenmemek mümkün değil ve eğer ulusal güvenliğinizi özgün formatında, bağımsızlık hedefinde korumak istiyorsanız, alternatiflere nüfuz etmek zorundasınız…

Uzun ve çoklu alanlarda savaşlar dönemi yaşanıyor/yaşanacak ise, BRICS ve benzerlerinin (TDT, AEB, tüm ulaşım ve enerji projelerinin) ana araçlardan olduğunu bilmek zorundayız. Nitekim, gelecek toplantıda, “de-dolarizasyon” üzerine daha somut, resmiyete dökülmüş bir ilan olacak ise, “savaş ekonomisine geçiş/uyum” demek olacağı da aşikârdır…

Savaşın/rekabetin/kutupların hepsinden daha kanlı/kıyımlı bir veçhesidir bu. Devasa yıkım potansiyeli yaratır. Hezeyanlar, çıkarlar yüzünden nasıl görmezden gelinebilir?

EUROVISION’DA İYİ Kİ YOKUZ

YÜKSEL AYTUĞ/ SABAH

Eurovision Şarkı Yarışması, yaşattığı rezaletlerle bir "skandallar festivali" havasına büründü. Köşemize sürekli katkı sunan değerli okurum Murat Aydın da bu sözde yarışmanın ipliğini pazara çıkaran bir yorum göndermiş:

"Eurovision Şarkı Yarışması artık öro-vizyonsuz olmuş. İyi ki yarışmaya katılmıyoruz. Bu ne ucubelik? Erkek mi, kadın mı belli olmayan tipler, yine birbirini kayırıp puan veren ülkeler... Sözüm ona şarkı yarışması. Yarışma boyunca diğer ülkelerden toplam 60 puana yakın toplayabilen İsrail'i sözde halk oylamasından gelen puanlarla neredeyse birinci yapacaklardı. Kısaca; Romanya'yı yarışmadan çekildiği için, Hollanda'yı yaptığı protestodan dolayı, Türkiye'yi de bu yarışmayı 'yok' saydığı için kutluyorum."

ÖRGÜTLENEN, DAYANIŞAN, MÜCADELE EDEN ÖĞRETMEN

ÖNER YAĞCI/ CUMHURİYET

Öğretmenlerimizin örgütlenme ve mücadele tarihinde Encümen-i Muallimin var.

“Öğretmenlerin toplumsal konumlarını yükseltmek, bu amacına bilimsel araçlarla ulaşmak”, öğretmenlik mesleğini korumak amacıyla 1921’de kurulan, Kurtuluş Savaşı’nı destekleyerek “Türkiye devrimi, öğretmenlerin mesleki örgütlenme ve dayanışmalarıyla kazanılacaktır, ileri!...” diyen, Mustafa Kemal’in, 25 Ağustos 1924’te yöneticilerine “...bütün yurtta örgütlenmesini... ve her köyde bir üyesi bulunmasını derin bir ilgi ile bekleyeceğim... Yeni kuşağı, Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri, sizler yetiştireceksiniz” dediği Türkiye Muallime ve Muallimler Cemiyeti var. 1946’dan sonra Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu var. Onun mirasını devralarak 1965’te kurulan 15 Şubat 1969 Ankara Büyük Eğitim Yürüyüşü’nü, 15- 18 Aralık 1969 Büyük Öğretmen Boykotu’nu (tarihimizin ilk genel grevi) gerçekleştiren TÖS var.

12 Mart 1971’den sonra TÖS’ün mirasını devralarak TÖB-DER’i yaratan geleneği var.

Bu geleneği besleyen Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip, Nafi Atuf Kansu, Hasan-Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç gibi eğitim öncüleri var, Köy Enstitüleri var.

Fakir Baykurt, Ali Bozkurt, Cemil Çakır, Gültekin Gazioğlu gibi binlerce eğitim örgütçüsünün unutulmaz mücadelesi var. Onlarca kitapta okuyabileceğimiz bu örgütlenme ve mücadeleyi her boyutuyla Niyazi Altunya’nın kitaplarından öğrenebiliriz. 12 Eylül 1980 sonrasında EĞİTDER’le başlayıp günümüzde birçok sendikayla var olan örgütlenme, bu görkemli geleneği bağrında toplayamadığı için, öğretmenler toplumsal yaşamda gücü oranında etkili değil.

Bu koşullarda umut yeşerten dayanışmayı hayata geçirerek işyerlerinde, alanlarda birleşmeyi başaran eğitim sendikalarımızın 10 Mayıs 2021 eylemini ve bugünkü Büyük Eğitim Mitingi’ni selamlıyorum.

GUGUK KUŞLARI KENDİLERİNİ PATLATTI AMA ‘BAŞKAN GUGUK’ HÂLÂ ORTADA YOK…

FUAT UĞUR/ TV100

Ankara İl Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki kripto unsurlar tarafından, T24, Sözcü, Halk tv ve Cumhuriyet gibi bir takım muhalif kanal ve yayınların desteğiyle hayata geçirilmeye çalışılan mikro ölçekteki 17-25 Aralık konseptli kumpasın amacını katıldığım televizyon programlarında açıklamıştım.

“2028’deki seçimlere giderken, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki güçlü isimleri hedef alarak itibarsızlaştırmak, bu isimleri Erdoğan’ın etrafından tasfiye ettikten sonra yine başka kumpasla diğerlerini de sıraya koyarak SAHA TEMİZLİĞİ yapmak… MHP ile ittifakı bozmak. Amaç Erdoğan’ı 2028 öncesi yanında doğru dürüst tek adam kalmamış biri olarak dımdızlak ortada bırakmak ve tabii ki seçimde ona ya da gösterdiği adaya kaybettirmek”

Hayatın bir cilvesi olarak ellerinde patladı.

Acaba başlarında da patlayacak mı?

Sebebi var bu sorunun.

Çünkü gizli tanık seçilip 19 sayfalık uyduruk ve kumpas içerikli ifade tutanağının imzalatılmak istendiği Serdar Sertçelik ile konuşan polis şefi Şevket Demircan’ın “BAŞKAN” dediği “BAŞKAN GUGUK” un kim olduğu meselesi.

Sadece BAŞKAN GUGUK değil, ortada bir ÜST AKIL’ın olduğu da muhakkak.

ALİ ERBAŞ’A KISA BİR MOTİVASYON MEKTUBU

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

Sayın Ali Erbaş.

Siz ki israfı kesin bir dille yasaklamış bir inancın temsil edildiği makamdasınız. Tasarrufun ruhunu en iyi şekilde yansıtma görevi, en başta size düşer.

Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığı olarak yapacağınızı açıkladığınız tasarruf kararları, çok yerindedir.

Özellikle Audi A8 aracı iade etmeniz, geç de olsa çok hayırlı bir adımdır.

Bundan sonra sizden “devlet malını kullanma” konusunda inanan / inanmayan herkesi derinden etkileyecek bir performans bekliyoruz.

Toplumun karşısına öyle bir çıkın ki... Herkes ama herkes “Helal olsun Diyanet İşleri Başkanı’na” desin.

Herkes size gıpta etsin.

Bunu kendiniz için de yapmayın. Başında bulunduğunuz kurumun temsil ettiği değerler adına yapın.

Selamlar. Sevgiler.

Sonraki Haber