19 Şubat Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
SIKI BİR DENETİM ŞART
ERHAN AFYONCU - SABAH
Erzincan İliç'teki maden kazasında büyük bir ihmalin olduğu anlaşılıyor. İş sahiplerinin daha fazla kazanmak için iş sağlığı ve güvenliğini ihmal etme ihtimalleri her zaman olabilir. Bazı ihmallerde "Bize bir şey olmaz" diye görmezden gelebilirler. Onların zapturapt altına alınması için devletin denetimi esastır. Nitekim depremlerde yıkılan binalarda müteahhitler kadar orayı yeterince denetlemeyen devlet görevlilerinin de suçu vardır. Erzincan'da da madeni denetleyen yetkililerin tamamından bu işin hesabının sorulması gerekir. Türkiye'de birçok işteki sıkıntıların sebebi denetimlerin iyi yapılmamasıdır.
AMERİKAN PARADOKSU
BERCAN TUTAR - SABAH
Terörle savaş, Irak ve Afganistan hezimetlerinden ders çıkarmayan ABD yönetimi şimdi de Siyonist İsrail rejimi eliyle Gazze'de soykırım projesini uyguluyor. Öte yandan Ukrayna'da da yüz binlerce insanı öldüren, yaralayan, milyonlarcasını göçe zorlayan ve ülke çapında muazzam yıkıma yol açan bir vekâlet savaşını teşvik edip finanse ediyor. (…) Kurulduğundan bu yana zamanının yüzde 90'ını savaşla geçiren bir ülkeden bahsediyoruz. ABD'nin kronik savaş bağımlılığı ister istemez iç politikasını da totaliter bir yöne savuruyor. İnsan hakları, demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi değerler konusunda mangalda kül bırakmayan ve dünyayı sigaya çeken Amerikan yönetimi ülke içinde ise totaliter ve antidemokratik bir rejimi uyguluyor. (…) Bunun en tarihsel örnekleri demokratik mekanizmaları işlevsizleşen antik Yunan, Roma, Fransa ve Nazi Almanyası'nın savruldukları tiranlık ve terör rejimleridir. ABD de aynı rotada ilerliyor.
TÜRK YAZAR, TÜRKİYELİ AZAR
MİNE G. KIRIKKANAT - CUMHURİYET
Üç haftadır, Elif Şafak ile Doğan Kitap’a açtığım ve hukuk mahkemesinde kazandığım intihal davasının edebiyat çevrelerinde açığa çıkardığı “Türkler” ve “Türkiyeliler” cepheleşmesini izliyorum. Davalılar, kaybettikleri davayı temyiz ettiler. Ama daha temyiz dilekçesini bile vermeden, hukuk mahkemesinin gerekçeli kararına karşı inanılmaz hız ve yoğunlukta bir karalama kampanyası başlattılar. İşte bu yakışıksız kampanyada, etnik ayrımcılığa karşıymış gibi görünen, oysa Türk yerine kullandıkları uyduruk Türkiyeli kavramıyla ayrımcılığın daniskasını yapan tayfa, davalıların cephesinde buluştu. Türkiyeli abukluğuna karşı Türk tanımını savunanlar da haliyle yanımda yer alıp karşı cepheyi oluşturdu. Türk edebiyatı yerine Türkçe ya da Türkiye edebiyatı söylemini yerleştirmeye çalışanların Elif Şafak ve Doğan Kitap’ın yanında fikir hırsızlığı demek olan intihali sanki suç değilmiş, edebi bir hakmış gibi savunmalarına şaşırmadım. (…) Susuz Yaz, Yılanların Öcü gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Metin Erksan’ın, Türk yazar ve Türkiyeli yazar başlığını taşıyan ve günümüzün liberal solcu aydınlarına ders niteliğindeki yazısı, “K. Marx ve F. Engels çokuluslu Osmanlı Devleti’ne ilişkin yazılarında, Türkiye ve Türkiyeli sözcüklerini ve deyimlerini kullanmazlar. Sürekli olarak Türk sözcüğünü ve deyimini kullanırlar!” diye başlıyor. Ve Nadir Nadi’nin 1974’te yayımlanan, en önemlisi de Türk ve Türkiyeli başlıklı üç başyazısını inceleyen makale, şu sözlerle bitiyor: “Sinsi, kurnaz, ikiyüzlü bir konumda etnik ayrımcılık yapan hain bir takım, ‘Türk’ deyimini ‘Türkiyeli’ deyimine, ‘Türk Yazar’ deyimini ‘Türkiyeli Yazar’ deyimine dönüştürmüştür! ‘Türk’ sözcüğüne karşı düşmanlığı, yabancı devlet parası ile ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ karşıtı etnik ayrımcılık yapanlar oluşturmuştur.”* Metin Erksan’dan daha iyi yazamazdım. Anısına saygıyla.
İŞGALCİ ZİHNİYETİN KODLARI
YAŞAR SÜNGÜ - YENİ ŞAFAK
Günümüzde herkesin bildiği ve az ya da çok maruz kaldığı Mankurtlaştırma’nın yeni yöntemlerini biraz açalım; Alkol ve Uyuşturucu Bağımlılığı: Sömürgeleştirmek istedikleri ülkelerde alkol ve uyuşturucu kullanımı medya araçlarıyla özendirilir. Kültürsüzleştirmek: Hedef ülkelerin medya araç gereçleri ile o ülkenin kültürel ve dini duygularına ters düşen durumlar normalleştirilirken milli ve dini kültür itibarsızlaştırılır. Bunun bir diğer adı kültür emperyalizmidir. Yabancı Dilde Eğitim: İngilizce öğrenmek medenilik olarak pompalanırken, Arapça öğrenmek küçümsenir. Cinselliğin Yozlaştırılması: Edebiyat, sinema, televizyon, gazete ve dergilerde cinsel açlık duygusu abartılır. Bu duygunun tatmin edilmesi gerektiğine dikkat çekilerek bunun tek yolunun da evlilik olmadığı vurgulanır. İdeoloji ve Kavramların Saptırılması: Normalleştirilen yanlışlarla doğrular aynı sepette sunularak kafa karışıklığı sağlanır. Bilimsel Bilgiden Uzaklaştırma: Evrensel ortak ahlaki, dini ve kültürel değerler bilime aykırıymış gibi sunulurken, ispatlanmamış bilimsel teoriler doğruluğu tartışılmaz gerçekler olarak empoze edilerek toplum istenilen yöne döndürülür. Mürtecilik ve Teokültürel Taciz: Hedef ülkede din konusu üzerinden tartışmalar çıkarılarak dinbaz ve dine karşı kesimlerin ortaya çıkması ve aynı ülkenin evlatlarının kavgaya tutuşması üzerinden fayda sağlamak mankurtlaştırıcı güçlerin en çok izlediği yollardan biridir. Yapay Gündem: İnsanları bilgilendirmekten ziyade biçimlendirme siyaseti izlerler. Bu sayede futbol, evlenme programı, yemek, magazin ya da benzeri programlarla toplumun düşünmesini engellerken; yabancı veya yerli dizilerle, çizgi filmlerle insanları kendilerine, yaşam biçimlerine, kültürlerine yabancılaştırırlar. Yapay gündemlerle/tartışmalarla uyuturlar. Tarihi Çarpıtmak: Düşmanı kahramanlaştırırken dostları düşmanlaştırmak sömürgecilerin en kolay başvurduğu yöntemdir. Kızılelmasız/Ütopyasız Bırakma: Gençleri ülkeleri hakkında karamsarlığa sokarak, yabancı ülkelere yönelmeleri sağlanır. İnsanı Yalnızlaştırma: Mankurtlaştırıcılar toplumun sosyal, siyasal, kültürel, milli bağlarını kopararak ve toplumları bölerek insanların yalnızlaşmasına sebep olurlar.