1972 yılında Hollanda'da ayaklanma

İnsanoğlunun zamanı tarihseldir. Bu süreci oluşturan bölümlerin ve anıların bazıları asıl anlamda ‘tarihsel’dir.

Her insanoğlunun tarihsel anılarının olduğu gibi, her ülkenin ve toplumun da tarihsel anıları vardır. Bir insanın yaşamında inişler-çıkışlar söz konusu ise ülkelerin tarihinde de inişler-çıkışlar söz konusudur. Kısacası; insanlık ve ülkelerin tarihinde kesintisiz bir ilerleme tezi bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve kanıtlanmayacaktır.

İnsanlık ve ülkelerin tarihinde kesintisiz bir ilerleme tezinin bilimsel olarak kanıtlanmayışını tarihin derinliklerinde arama yerine, geride bıraktığımız 20. yüzyılda yaşanan nice olaylara bakmamız yazının konusu gereğince daha anlamlı  olacaktır. 

Hollanda'nın Rotterdam kentinde, 1972 yılının 9 Ağustos'unda gece yarısı  başlayan ve 16 Ağustos günü sona eren ayaklanmanın ardından tam 50 yıl geçti.

Hollanda'nın ünlü liman kenti Rotterdam'ın en eski semtlerinden olan Feijenoord'daki Afrikaander mahallesinde (Afrikaanderwijk) oturan Türkler ile çevredeki Hollandalılar arasında çıkan çatışmalar, o günlerde gerek Türk gerekse Hollanda kamuoyunu oldukça meşgul etmişti. 

  O günlerde Rotterdam'a taşınan Başkonsolosluğumuzda ilk Başkonsolos olarak görev yapan Ali Namık Kemal Aykaç’a bir gazetecinin, olaylar hakkında neler düşündüğünü sorunca, "bu soruyu benden sonra gelecek olan Başkonsolos’a sorun" diyerek yanıtlaması ve olayların ardından 10 gün sonra Rotterdam'ı ziyaret eden zamanın CHP'li Çalışma Bakanı Ali Rıza Uzuner'in de, "Türk medyası olup bitenleri abartıyor" diyerek bir yerlere gönderme yapması, olayların arkasından 50 yıl sonra hala zihinlerimizde kazılıdır. 

 Hollanda'ya gelişlerinde, Hollandalılar tarafından çiçeklerle, "davul ve zurna" eşliğinde karşılanan Türk işçileri, henüz Hollanda'ya geleli 10 yılı dolmadan, 1972 yılının ağustos ayının ikinci haftasında Roterdam’da yerleşik halkın belirli faşizan kesimi tarafından, "İşimizi elimizden aldılar, sokaklarımızı pisletiyorlar ve gürültü yapıyorlar" gibi sözlerle sokaklarda bağırarak, içgüdüsel (kalıtsal) ırkçı eylemlerini etrafa yansıtmaya başlamışlardı.

Rotterdam olaylarında fırlatılan taşlarla camları

kırılan evden bir kare.

(Ary Groeneveld/Stadsarchief Rotterdam)

Olayların asıl hedefi, alın teri ile çalışarak, biriktirdiği para ile Rotterdam'ın en eski semtlerinden olan Feijenoord'daki Afrikaander mahallesindeki (Afrikaanderwijk) Türk işçileri tarafından satın alınan sözde "Türk pansiyonları" idi.

Olayların patlak verdiği sıralarda binalardan birinin sahibi olan ve geçen hafta bölgesel yayın yapan Raymond Radyosu’na o yıllarla ilgili söyleşinin  konuğu, 80 yaşındaki Cemalettin Şahin adlı vatandaşımız, "1972 yılında Rotterdam'da Türk işçilerine karşı aşırı bir hoşnutsuzluk havası esiyordu zaten. Belediyenin Türklere tanıdığı konut edinme hakkından yerleşik halkın rahatsız olduğu belliydi. Olayları alevlendiren asıl kıvılcım, perşembe günü 9 Ağustos’ta Hollandalı bir bayan kiracının sahibi Türk olan pansiyondan önceden kalan kira borcunu ödemeden taşındığı sırada çıkan tartışma sonunda alevlenerek etrafa yayılması ile olaylar başladı" diyor ve ekliyor:

"Görünen o ki yerleşik mahalleliler zaten bir fırsat bekliyormuş. Bir ev sahibi ile kiracı arasındaki tartışmayı bahane ederek o gün saldırmaya başladılar. Yerleşik mahalleliler ile Türkler arasındaki gergin ortam kavgaya dönüşünce, kentin diğer semtlerinden, eli taş ve sopa tutan isyancılar yerleşik mahallelilerin yardımına gelince olaylar iyice alevlendi. Evlerimize saldırarak kapı ve camlarımızı kırdılar, eşyalarımızı sokağa attılar ve çoğumuzu yaralayarak hastanelik ettiler. Olayların günlerce sürmesinin asıl nedeni ise,  polisin başlangıçta gerekli güvenlik önlemlerini  almayarak pasif davranmasından kaynaklandı"

SONUÇ

1972 yılında Rotterdam'daki ayaklanmanın asıl nedeni iyice incelendiğinde, olan olayların bir kiracı ve ev sahibi arasındaki basit sorundan daha çok - derinliğine inildiğinde - bir Gladyo eyleminin deneyim sahnesi olduğu bütün çıplaklığı ile ortadadır.

Rotterdam’daki benzer bir ayaklanma, ülkemiz tarihine kara leke olarak geçen, Gladyo tarafından tertiplenen 6-7 Eylül 1955 eylemidir.  6 Eylül 1955 günü  "Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldı" haberiyle başladı. Aynı ve ertesi gün, İstanbul başta olmak üzere İzmir ve Ankara'da, Rum ve gayrimüslim yurttaşlarımızın ev ve işyerleri yağmalanarak onlarca yurttaşımız katledildi.

6-7 Eylül olayları, Lozan Barış Antlaşmasından sonra komşumuz Yunanistan ile bir sorunumuz yokken, Atatürk ve Venizelos'un temellerini attığı Türk-Yunan dostluğunu baltalayarak bölgemizde İngiliz ve ABD egemenliğinin yolunu açtı.

 Yazının giriş  bölümünde, "İnsanoğlunun zamanı tarihseldir. Bu süreci oluşturan bölümlerin ve anıların bazıları asıl anlamda 'tarihsel' dir. Her insanoğlunun tarihsel anılarının olduğu gibi, her ülkenin de tarihsel anıları vardır. Bir insanın yaşamında inişler-çıkışlar söz konusu ise ülkelerin tarihine bakıldığında da inişler-çıkışlar söz konusudur. Kısacası, insanlık ve ülkelerin tarihinde kesintisiz bir ilerleme tezi bilimsel olarak kanıtlanmamıştır ve kanıtlanmayacaktır" gerçeğinden yola çıkarak  ülkemizdeki misafirlerimiz başta olmak üzere Suriyeli kardeşlerimizin sırtından ucuz siyaset yapmaya çalışan içimizdeki Gladyo piyonlarına ve onların eylemlerine fırsat vermemeliyiz.

Ülkemizde; İstanbul, İzmir ve Ankara'da 6-7 Eylül 1955 olaylarını,19- 26  Aralık 1978 Maraş katliamını  ve 2 Temmuz 1993 Sivas katliamını hafızamızda canlı tuttuğumuz gibi, yurt dışında; Hollanda'da 1972 Rotterdam ve 1976 Schiedam olaylarını, Almanya'da 1992 Mölln, 1993 Solingen, 2000-2006 arasında NSU tarafından işlenen katliamları ve 2020 Hanau katliamını unutmamalıyız (...!)

Prof. Dr. Norbert Elias’ın "yerleşikler ve dışarıdakiler" eseri

"Uygarlık Süreci: sosyogenetik ve psikogenetik  araştırmaları" adlı yazdığı eser ile 1939 yılında adından bahsettiren ve Almanya'da Nazilerin iktidarı ele geçirmesinden sonra 1935 yılında ilk önce Paris'e, ardından Amsterdam'a ve ilerleyen yıllarda da İngiltere'ye sığınmak zorunda kalan ünlü Alman sosyolog Prof. Dr. Norbert Elias’ın "yerleşikler ve dışarıdakiler" adlı eseri iyi okunulduğunda, 1972 yılındaki  Rotterdam’daki ayaklanma ile ülkemiz tarihine kara leke olarak geçen, Gladyo tarafından tertiplenen 6-7 Eylül 1955 eylemleri arasındaki sürecin ne kadar birbirine benzediği ortaya çıkmaktadır. İngiltere’de bulunduğu yıllarda, 1954’ten 1962’ye kadar Leicester Üniversitesi’nde ders veren Norbert Elias, "yerleşikler ve dışarıdakiler" adlı eserinde, Leicester banliyösündeki iki mahallenin sakinleri arasında büyük gerginlikler yaşandığını, görünmeyen ve derinliklerde yatan güç dengesini gözler önüne seriyor. İki mahalle sakinleri, mesleki veya etnik köken açısından farklılık göstermemektedir. Her iki mahallede de İngiliz işçi sınıfına mensup insanlar yaşamasına rağmen, mahalle sakinleri arasında kıdem ve sosyal uyumla ilgili açık bir hiyerarşi olduğu söz konusudur. Norbert Elias ve yardımcısı John Scotson, dedikodu gibi önemsiz görünen fısıltıları ve şakaları araştırarak mahalle sakinleri arasında altta yatan, derinliklerdeki güç ilişkilerini ortaya çıkarmayı başararak bütün bulguları,  "yerleşikler ve dışarıdakiler" adlı eserde yayınlamışlardır. Söz konusu çalışma, Norbert Elias’in temel eserler serisinin dördüncü cildidir. Sosyologlar, siyaset bilimcileri, kültür felsefecileri, tarihçiler ve sosyal bilimlerle ilgilenen herkes için önemli bir kaynaktır.

--

Sonraki Haber