2 Eylül Medyanın Halleri

2 Eylül Medyanın Halleri... Köşe yazarlarının gündemi ne? Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar neler?

ATATÜRK’ÜN KIZIYMIŞ

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

“Bunları desteklediğiniz için hepiniz beyni emcüklenmiş gerizekâlısınız.”

18 gün tutuklu kalan Dilruba adlı şahıs, tam olarak böyle demişti.

“Bunlar” dediği... Hükümeti yönetenlerdi.

“Gerizekâlı” dediği... AK Parti’ye bir biçimde oy vermiş herkesti.

Soruyorum size: “Beyni emcüklenmiş gerizekâlısınız” demek, bir düşünce açıklaması mıdır? Cumhurbaşkanı ile “ahır” kelimesini yan yana getirmek, bir düşünce midir? “Gerizekâlı”, “emcüklenmiş”, “ahır” gibi sözcüklerle mi yapılacak muhalefet?

Atatürk’ün kızıymış.

Hem ayrıca “emcüklenmiş” de ne demek yahu?

Bu leş üsluptan bir “Atatürk kızı” çıkarmak, en başta Atatürk’e haksızlık değil mi?

Atatürk’ün kızı, böyle leş bir üslupla mı konuşur?

“Üslubuna, hakaretlerine katılmıyoruz ama tutuklanması yanlıştır, derhal serbest bırakılmalıdır” denecektir tabii ki. Hatta denmelidir de.

Ben söyledim bunu. “Ayıplanıp geçilir, tutuklamak yanlış” dedim.

Ama üslubuyla, hakaretleriyle, emcüklemeleriyle bu şahsı kahramanlaştırmak da neyin nesi?

Bu leş üsluplu şahsa, Rosa Luxemburg muamelesi çekmek de neyin nesi?

Özgür Özel’in bu şahsın tutuklanmasına şiddetle karşı çıkması gerekirdi. Bunu yaptı. Hatta tutukluyken gidip ziyaret de etti.

Hiçbirinde yanlış yok. Hepsi çok doğru.

Peki Özgür Özel’in serbest kaldıktan sonra bu şahsı, CHP’nin bir etkinliğinde “onur konuğu” olarak ağırlanmasına ne demeli?

Nedir bu onurlandırarak ağırlamanın mesajı?

“Sen ne güzel emcükleme diyorsun öyle Dilruba bacı” mesajı mı?

“Hadi Dilruba, bir daha gerizekâlı de şunlara” mesajı mı?

İyi ama bu tür mesajlarla nereye gidilecek ki?

Aslında gidileceği yere neredeyse gidildi bile.

İşte bakın:

Sosyal medyada Atatürkçüler de Atatürk karşıtları da artık birbirlerine ana / avrat dümdüz gitmeye başladılar. En aşağılık küfürler havalarda uçuşuyor.

Her iki taraf da öbür tarafın küfürbazına karşı. Her iki taraf da kendi küfürbazını korumaya alıyor.

YENİ KÜRESEL GÜÇ İTTİFAKI

BERCAN TUTAR/ SABAH

Derinleşen kaos her iki tarafa da kalıcı zararlar veriyor. Bu bağlamda çatışmaları sürdürmek ve derinleştirmek jeopolitik intihar girişimi olarak algılanıyor. Her ne kadar bazı şahinler savaştan yana bir retorik kullansa da barış ve çözüme yönelik diplomasi seçeneğine ağırlık verenlerin sayısı da giderek artıyor.

İlginçtir yeni bir küresel konsensüsü en çok dile getirenler de Batılılar. Nitekim Foreign Affairs'ten Graham Allison ve Amos Yadlin, "Şimdi bir ateşkes anlaşması İsrail için bir zafer olacaktır. Netanyahu'nun evet cevabını kabul etmesinin zamanı geldi" derken The Hill'den Peter Harris, "Amerika karaya oturmuş bir süper güçtür. Avrupa güvenlik için ona bel bağlamamalı" çağrısında bulunuyor. TAC'den Sumantra Maitra da Avrupalı müttefiklere Amerika'nın kirli işlerini yapmayı artık bırakmaları tavsiyesinde bulunuyor.

Batılı kalemler yanında siyasileri de buna benzer görüşleri hemen her gün dile getiriyor. Çünkü güç ekseni değişiyor. Batı artık eski hegemonyasını sürdüremiyor.

Küresel dengeler yeniden kuruluyor. Zira her güç kaçınılmaz olarak kendine düşman ve savaş arar. Fakat Batı bulduğu düşmanlarını artık yenemiyor ve savaşlarını da kazanamıyor.

Batılı halklar da gerçeği görmeye başladı. Amerikan ve Alman kamuoyu Rusya ile barış isterken yöneticileri kuyruğu dik tutmaya çalışıyor.

Siyonistlerin Hamas'ı teröristleştirme propagandasına aldırmayan uluslararası kamuoyu Filistinlilerin mazlum ve masum olduğunu anladı. Batı'nın cürmü olan Holokost'un bedelini Filistinlilere ödetiyorlar. Fakat soykırımcılar bu kez paçayı kurtaramayacak.

Adalet kavramı Batı'ya ve Siyonistlere yabancıdır. Sadece 'kudretli olan doğrudur'a inanırlar. Bu nedenle yükselen yeni güçlerin küresel adaleti sağlayacağı günler çok da uzak değil.

Zira gücü azalan Batı'nın sömürgeci sistemi de sarsılıyor. Dünyada yeni bir denge oluşuyor. Türkiye'nin de öncü bir aktör olarak içinde yer aldığı bu yeni küresel güç ve adalet ittifakı, Batı'nın yok ettiği insani ve ahlaki değerleri dünyada yeniden hâkim kılabilir.

TUZAK UYARISI

SERKAN FIÇICI/ AKŞAM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye'deki 30 Ağustos Zafer Bayramı töreninde konuştu.

Çok önemli mesajlar verdi.

Huzur ve güven ortamını sabote etmeye yönelik tehditlere dikkat çekti.

Hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemini vurgusu yaptı.

Faydasız tartışmalardan uzak durma uyarısında bulundu.

Toplumun sinir uçlarıyla oynayan kışkırtmalar...

Siyaset kurumunun itibarına gölge düşüren kirli dil...

Dilinden, kaleminden, klavyesinden nefret akan, zehir akan beşinci kol aparatlarının tuzağı...

İç cepheyi sarsmaya yönelik provokasyonlar...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasındaki bu ifadeler aslında yeni bir sürecin işareti...

İki yönü var.

BİR: Kışkırtma çabaları devam edecek, milleti birbirine düşürmek için her türlü provokasyona girişenler yine boş durmayacak. Farklı kesimler arasında kutuplaşmayı daha da derinleştirmeye dönük nefret söylemlerinin dozu artacak.

İKİ: Kitleleri etkileyebilen çevrelerden gelecek kışkırtıcı tavırların tuzak olduğu bilinmeli. Bunlara karşı akıllı, sakin, hukuk ve demokrasi zemininde kalarak mücadele edilmeli. Türkiye'nin birliği, beraberliği ve 85 milyonun kardeşliği esas olmalı. Sahte ve gereksiz tartışmalarla farklı görüş sahiplerinin birbirlerini örselemesine fırsat verilmemeli.

SEÇMEN VENÜS, PARTİ MARS’TAN

NİLGÜN CERRAHOĞLU/ CUMHURİYET

CHP evet bunca yakıcı konu arasında şimdi “tüzük kurultayı”na gidiyor.

Yeni bir “kurtuluş savaşı” ateşlemek üzerineymişçesine adeta, sembolik tarih olarak Sivas Kongresi’nin 105. yıl dönümüne denk düşen 4 Eylül’ü seçiyorlar.

Kongre, 9 Eylül’e dek 5 gün sürecek.

Ama bu kayda değer sürede, Türkiye’nin tüm bu yaşamsal dertleri değil, öncelikli olarak CHP’nin kuralları ile iç sorunları konuşulacak…gündem, parti içi güç dengeleri olacak.

Tüzük kurultayı için “dil derneğinin kontrolünden geçen” bir ilk taslak metin oluşturulmuş!

Özel döneminde dillere pelesenk edilen “değişim” adına, gayet utangaç bir “cinsiyet kotası” ve istisnalarla kayıtlı bir “dönem sınırlaması” ile görünen o ki şartlı bir “önseçim” koşulu değerlendirilecek.

Köy yanar, deli kız taranır misali….

Ana muhalefet partisi ile seçmenleri, ayrı gezegenlerde yaşıyor gibi…

Seçmenler Venüs’ten, parti Mars’tan.

Özgür Özel İzmir Fuar’ının açılışını, robot Sophia ile yapmış.

“Atatürk’ün mirasını ileriye taşıdığınızı görmek beni gerçekten duygulandırıyor” demiş kurdele kesen robot.

Özel’e tüzük kurultayını da Sivas’ta naçizane Sophia ile yapmasını salık veririm.

Böyle bir kurultayı mevcut koşullarda ancak o, “heyecanla” karşılayabilir.

Sonraki Haber