20 Eylül Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

SAPKINLIĞA KARŞI BÜYÜK AİLE BULUŞMASI

YAKUP KÖSE / STAR

Dün İstanbul Fatih'te, bünyesinde 150'den fazla sivil toplum kuruluşunun yer aldığı "Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu"nun düzenlediği "Büyük Aile Buluşması" gerçekleşti.

Buluşmanın gayesi, dünya çapında toplumlara dayatılan ve normal bir şeymiş gibi kabule zorlanan LGBT sapkınlığına "Dur" demekti.(…)

Pazar günkü buluşma tarihî bir aksiyondu. İnsan olma onurunu taşıyan her dünya görüşünden insan bir araya gelip sapkınlığa ve dayatmaya direneceklerini ifade ettiler. Bu tarihî buluşma sadece İstanbul'la sınırlı kalmamalı. Bu buluşma ülkenin her yerine yayılmalı.

"LGBT'li birey" denilerek sapkınlık normalleştiriliyor. Sapkınlığı çocuklara kadar indirdiler. Sınırları yok. Çizgi filmlerde, çocuk kitaplarında cinsiyet değiştirme normal bir hâdiseymiş gibi çocuklara anlatılıyor. Bu bağlamda "Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu" sadece meydanlarda değil her alanda sapkınlıkla mücadele edecek hamleler yapmalı. (…)

Daha "Büyük Aile Buluşması" olmadan LGBT'li sapkınlarında ve destekçilerinde panik başladı. Kendileri meydanlarda yürüyüş yaparken sorun yok ama sapkınlığa karşı yürüyüş yapmak 'Nefret suçu'ymuş!

Sapkın çevrelerdeki panik de gösteriyor ki dünkü "Büyük Aile Buluşması" hedefini vuran bir eylem oldu. Öyleyse devam...

BÜTÜN EŞCİNSELLER LGBT’Lİ Mİ?

MELİH ALTINOK / SABAH

Tüm dünyada örgütlü olan LGBT'nin resmi talebi malum. Eşcinsellerin kamusal alanda cinsel "tercihlerini" özgürce yaşayamadıklarını savunuyorlar.

Kadınlar, erkekler cinselliği ne kadar özgürce yaşıyor, bu insanın ilk varoluşsal tabusu değil mi soruları bir yana... Benim bildiğim kadarıyla eşcinsellik sonradan olunan bir şey değil.

Hayvanlar arasında da eşcinselliğin belli oranda olduğunu biliyoruz.

O halde LGBT niçin bu durumu "cinsel kimlik" yerine sistematik olarak "tercih", "yönelim" diye sınıflandırıyor?

Benim bu soruya cevabım belli. LGBT küreselcilerin, eşcinselleri politize etmek için oluşturduğu bir operasyon ağı.

Fantezileri bile cinsel kimlik diye meşrulaştırarak, meseleye aklı ermeyen çocukları dahi bu işe alet ederek aileyi ve toplumsal yapıyı zedelemek istiyorlar. Eşcinselleri de araçsallaştırıyorlar.

Öyle bu çetenin eşcinsellerin ne kadarını temsil ettiğini de bilmiyoruz.

Mesela bu ülkenin tanınmış eşcinsellerinden Bülent Ersoy'u ya da rahmetli Zeki Müren'i LGBT'yle yan yana düşünebiliyor musunuz?

Bence LGBT'yle karşı mücadele edenler de bu "tercih" meselesinin üzerinde kafa yormalılar.

Eşcinsellik bir insanın dizi izleyip, sağda solda görüp özenerek yöneleceği bir tercih olmasa gerek.

İnsan sigaraya özenir, içkiye özenir ama dur bir deneyeyim diyerek cinsiyet değiştirmeye kalkmaz.

Küreselcilerin aile ve toplumu hedef alan projesini "eşcinsellikle mücadele" gibi nafile bir perspektifi politikleştirerek engellemek imkânsız. Dahası LGBT'nin cinsiyetler üzerinden örgütlenmesine meşruiyet kazandırıyor.

NAMUS BORCUDUR

FATİH SELEK / TÜRKİYE

İstanbul'da dün çok önemli bir miting düzenlendi. Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu öncülüğünde sivil toplum kuruluşları LGBT dayatmasına dur dedi.

Ne var ki bazı ünlü takımı hopladı.

Ahlâksızlardan "onur" çıkarmaya çalışanlar, dünkü etkinliği sosyal medyada "nefret yürüyüşü" diye lanse etti.

Dinimizin ve bütün dinlerin emri belli: Bu tür oluşumlar bir sapkınlıktır!..

Anayasamız da belli: Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbiri alır.

LGBT'linin insan olarak hakkı vardır ama "LGBT'lik hakkı" diye bir şey olamaz.

Sesi çok çıkan az sayıdaki organize güruh toplumu esir alamaz. Birileri aile yapısını tarumar edip insanlığın genlerini değiştirirken ikaz ve itiraz etmek nefret söylemi değil aksine insanlık vazifesi ve gelecek nesillere verilecek namus borcudur.

LGBT DAYATMACILARININ ÇOK KORKTUĞU O BÜYÜK ADIM ATILDI

ERSİN ÇELİK / YENİŞAFAK

Dün İstanbul’da yapılan ‘Büyük Aile Yürüyüşü’ işte bu çağrıların hem sonucu ve hem de ilk adımıydı. 150 sivil toplum kuruluşunun desteği ile düzenlendi yürüyüş. Benim davetçi olarak katkı sunduğum buluşma için bir hedef konulmadı. Her kesimden, her siyasi görüşten, alanında yetkin birçok isim davet edildi. Birçoğu geldi. Ama en önemlisi anneler, babalar evlatlarıyla birlikte Saraçhane’deydi. Gençler, zekice hazırlanmış pankartlarıyla gelmişlerdi. Kimseler de taşınmadı. Saraçhane Parkı'nı bindirilmiş kıtalar doldurmadı.

Emniyetten aldığım bilgiye göre; Büyük Aile Buluşması’na 30 bine yakın insan katıldı. Program başladığı anda bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Herkes sırılsıklam oldu ama kimse alandan ayrılmadı.

Ben de hem davetçi hem de gazeteci olarak aralarındaydım. Bir de konuşma yaptım.

Toplandık, yürüdük. Muhteşem bir fotoğraf verdik. Ama en önemlisi de "bu yürüyüş yapılmasın" diye iki gündür düğmelerine basılmış gibi provokatif açıklamalar, çağrılar yapan şarkıcılara, oyunculara cevap verildi. Onların, aile yürüyüşünün yapılmaması için neden kendilerini paraladıklarının farkındaydı herkes. Saraçhane'de başlayan yürüyüşün Anadolu'ya dalga dalga yayılmasından, Türkiye’nin sınırlarını aşmasından, başka toplumlara cesaret vermesinden korkuyorlardı. Dün bu korkularıyla yüzleştiler.

DEVLETLEŞEMEMİŞ YAPI

OĞUZHAN BİLGİN / AKŞAM

Ermenistan denilen 'devletimsi' yapının aslında gerçek anlamda devletleşme sürecini tamamlayamamış, devlet geleneğinden, kurumsallaşmadan, devlet-toplum ilişkilerini düzenleyen mekanizmalardan ve tam bağımsızlıktan yoksun bir yapı olduğundan hep bahsediyorum. Geçtiğimiz yüzyılın başında Türkiye ile Azerbaycan ve Türk Dünyası arasına hançer gibi sokulmuş bir Hıristiyan proje-devlet olduğunu da ekliyor; projenin sahiplerinin projelerini hâlâ çeşitli yöntem ve mekanizmalarda kontrol altında tuttuğunu söylüyorum. İşte bu nedenle bir devletten ziyade bir vekil-devlet veya proje devlet olan Ermenistan adeta bir terörist devlet gibi de davranarak 12 Eylül'de büyük çaplı ve kalleşçe bir saldırı yaptı. Bu büyük saldırı belli ki hem Ermenistan hem de Ermenistan'ın efendileri tarafından devreye sokulmuş bir stratejinin parçasıydı.

Sonraki Haber