2022’de iş kazalarını sıfırlamak mümkün

Uzmanlar, iş kazalarının önlenmesi için işçi, işveren ve devletin uyumlu çalışmasına, güvenlik kültürünün yayılması için eğitimlerin önemli olduğuna ve sendikal örgütlenmenin kuvvetine dikkat çekti.

İş kazaları ve meslek hastalıkları çalışma hayatında yalnızca bir günün değil her günün önde gelen sorunu olarak karşımızda. İş kazaları her yıl çok sayıda emekçinin yalnızca sağlığını etkilemekle kalmıyor, hayatına da mal oluyor.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2020 yılında iş kazası sonucu yaşanan ölüm sayısı 1231, meslek hastalığı nedenli ölüm sayısı da 5. Resmi verilere göre 100 bin çalışan başına düşen ölümlü iş kazası oranı arttı. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin 2021 verilerine göre ise yılın ilk on bir ayında en az 2017 işçi hayatını kaybetti.

İş kazalarını önlemek mümkün mü? Çözümde mevzuat yeter mi? Geçim sıkıntısıyla çalışmak zorunda olan işçi, sorunları nasıl çözmeli? Sendika, işveren ve hükümete düşen görevler neler? Aydınlık, bu soruları iş sağlığı uzmanı ve sendikalara sordu. Cevaplar, çözüm için sorunun doğru tespit edilmesi gerektiğine ve güvenlik kültürünün tüm topluma yayılması ihtiyacına işaret etti.

‘YÜZDE 98 ÖNLENEBİLİR’

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanı Şenay Koçyiğit, iş kazalarının nedenlerini açıklarken

“İş kazaları güvensiz davranış ve güvensiz durumlardan meydana gelir. Güvensiz davranış örnekleri; aşırı güven, dikkatsizlik, dalgınlık gibi çalışanların davranışlarından ortaya çıkan eylemler olarak ortaya çıkar. Güvensiz durum ise; insan faktörü dışında kalan etkenlerdir. Örneğin yetersiz ışık, kontrolleri yapılmayan makine ve ekipmanlar, ergonomik olmayan çalışma koşulları gibi durumlardan bahsedebiliriz.

İş güvenliği alanında önemli çalışmaları bulunan Herbert William Heinrich tarafından geliştirilen Heinrich Teorilerine göre iş kazalarının yüzde 88’i insan faktörlü güvensiz hareketlerden, yüzde 10’u makine ve ekipmandan kaynaklı güvensiz durumlardan, yüzde 2’si ise doğal afetler gibi engel olamayacağımız olaylardan kaynaklıdır. Yani gerekli önlemler alındığında ve iş kazlarındaki insan faktörünü ortadan kaldırdığımızda iş kazalarının yüzde 98’ini önleyebiliyoruz. Teorilerin ortaya atıldığı yıllara baktığımızda günümüz için yüzde 100 doğruluk payı olduğunu söyleyemeyiz. Fakat aynı oran olmasa da, önlem alındığı takdirde iş kazlarını önlememizin mümkün olduğu aksi iddia edilemeyecek bir gerçekliktir.

Koçyiğit, iş kazalarını önlemek için işveren, çalışan ve devlete düşen önemli görevler olduğunu vurguladı. Bu üçlü yapının uyum ve birliktelik içinde çalışmasının iş kazalarını önemli bir oranda önleyeceğine dikkat çekti.

‘ÖNCE GÜVENLİK’ YAZMAKLA İŞ BİTMİYOR’

Petrol-İş Sendikası Genel Başkanı Süleyman Akyüz, bu konunun birkaç boyutu olduğunu vurgulayarak hepsinin güvenlik kültüründe düğümlendiğini söyledi. Bunun, sadece çalışanlar tarafından değil, aynı zamanda işverenlerin de çalışanlarına yansıtmalarının önemi işaret eden Akyüz, şöyle konuştu:

“İşverenler çalışanlarında, üretime yönelik motivasyonu sağladıkları gibi işçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik bir motivasyonu da sağlamak hatta bunu öne çıkartmak durumundadırlar.

Bakın bir örnek vereyim. Bir işyerinde operatör, arıza yapan makineye kendisi müdahale ederken, makinenin hareket etmesiyle arada sıkışıyor. Oysa kendi müdahale etmek yerine işi durdurup bakım ekibini çağırması gerekirdi. Bu işçinin, aslında görevi olmayan bir şeyi, üstelik kendi hayatını da riske atarak yapması garip değil mi? Konuyu biraz soruşturunca şu sonuç ortaya çıkıyor; çalışanın bir üretim hedefi var, bakım ekibini çağırdığında kendisine verilen hedefi yakalayamıyor, zaman kaybetmek istemediği için de sorunu kendi imkanlarıyla çözmeye çalışmış ve kaza gerçekleşmiş. Şuna dikkatinizi çekmek istiyorum; işçide üretimin hızlı yapılması hususunda bir motivasyon oluşturulmuş. İşveren bu motivasyonu bir şekilde sağlamış. İşte, üretim öncelikli bu motivasyon, güvenli çalışma noktasına kanalize edilebilirse, iş kazaları çok büyük oranda engellenir.

“Çalışan, kendisi için, amirleri için ve işverenleri için önceliğin üretim değil, sağlık ve güvenlik olduğunu bilmeli, buna hiçbir kuşku duymayacak şekilde ikna olmalı. İşveren, bu motivasyonu yerleştirebilmek ve kültür haline getirebilmek için tutarlı politikalar izlemeli. Demek ki işyerinin girişine ‘ÖNCE GÜVENLİK’ yazmakla bu iş bitmiyor.”

‘SENDİKA DOĞAL DENETİM MEKANİZMASI’

Güvenlik kültürünün toplumun tümüne yayılması için devlete düşen görevlere dikkat çeken Akyüz, bir kültür değişimi için en önemli unsurun eğitim olduğunu söyledi. İş kazalarının önlenmesinde çok önemli bir hususun da sendikal örgütlenme olduğunu ifade eden Akyüz, şunları söyledi:

“İstatistiklere baktığımızda, ölümlü iş kazalarının sadece yüzde 2 ila 4’ünün sendikal örgütlülük olan işyerlerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Sendikalar bir yönüyle işyerlerinde doğal denetim vazifesi görmüş oluyorlar. Belki elimizde işverene ceza kesmek gibi bir yetkimiz yok ama örgütlü olmaktan, birlik olmaktan ve en nihayetinde üretimden gelen bir gücümüz var.”

'ÇÖZÜM İÇİN SORUN TESPİT EDİLMELİ'

Akyüz, işçi sağlığı ve iş güvenliği başlığı altında incelenmesi gereken önemli sorunlardan birinin de meslek hastalıkları olduğunu vurguladı. SGK verilerini değerlendiren Akyüz, şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemizde ise SGK istatistiklerine göre 2020 yılında sadece 5 kişi meslek hastalığı sebebiyle hayatını kaybetmiş ve bir yıl boyunca sadece 908 kişiye meslek hastalığı tanısı konulmuş. Bu istatistiklerin gerçeği yansıtmaktan çok uzak olduğunu Bakanlık yetkilileri de dahil olmak üzere herkes biliyor ancak çözüm üreten yok.

“Bakın burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor; bir sorunu çözme iradesini ortaya koyabilmek için öncelikle o sorunun varlığını tespit etmeli ve sorunu kabul etmelisiniz. Var olduğunu bilmediğiniz, inanmadığınız veya görmezden geldiğiniz bir sorunun çözümü için ne kadar gayret sarf edersiniz? Bu bağlamda, meslek hastalıklarına dair istatistiklerin, sigortacılık anlayışının dışında farklı bir bakış açısıyla oluşturulması ve öncelikle sorunun görünür hale getirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.”

'KAYITDIŞI İSTATİSTİKLERE YANSIMIYOR'

Akyüz, iş kazalarına ilişkin önemli bir sorun olarak yüzde 30 civarında açıklanan kayıt dışı çalışma oranına dikkat çekti. Bu şekilde çalışanların, aldığı ücretin düşüklüğü, sosyal güvenlik korumasından mahrum kalması gibi birçok noktada zaten dezavantajlı olduğunu vurguladı. Akyüz şöyle konuştu:

“Bununla birlikte, bu alanda yaşanan iş kazası ve meslek hastalıkları istatistiklere de yansımıyor. Ancak ölümlü bir iş kazası olur ve yargıya taşınırsa, o zaman görünür hale geliyor. Aslında bakıldığında; sendikal örgütlülük, kayıt dışı çalışmayı da engelliyor. Sendikalı bir işyerinde kayıt dışı çalışma görülmez. Bu yönüyle; sosyal adaletin sağlanmasından iş kazalarının önlenmesine, devletin vergi gelirlerinin korunmasından tutun da haksız rekabetin önlenmesine kadar her alanda, kayıt dışı çalışmanın ortadan kaldırılması ve sendikal örgütlenmenin sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.”

İNSAN FÖKTÖRÜ ÖNEMLİ

Türk Metal Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Mehmet Ali Akman da sendikal örgütlenmenin olduğu iş yerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından genel sıkıntılar yaşanmadığını belirtti. Akman, iş kazalarının temelinde insan faktörünün önemine de dikkat çekerek “Bunun sebebi de işimizi hızlı yapıyoruz. Teknik olarak bakıldığı zaman fabrikaların otomasyonlu emniyet şalterleri çok sağlam. Ama şunu söylemem çok zor. Bir fabrikada kaza oldu bu tamamen firmanın almamış olduğu önlemlerden kaynaklanır bunu demem çok zor.” ifadelerini kullandı.

Sendikalı iş yerlerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı toplantılarının düzenli olarak yapıldığını ve raporlandığını söyleyen Akman da güvenlik kültürünün önemine bir örnekle dikkat çekti:

“İşçi, emniyet şalterini devre dışı bırakabiliyor. Fabrikada kendi gözümle şahit oldum. Bunu niye yaptığını sorunca ‘Zor geliyor.’ diyor. Çalışan gözlüğünü kullanmıyor mesela.”

Akman, sendikanın önemini iş güvenliği materyallerinin işçiye ulaştırılması noktasında da vurguladı.

Sonraki Haber