21 Mart Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

AKŞENER VE İNCE’YE ‘CANCEL CULTURE’ YÖNTEMİ

NEDİM ŞENER / HÜRRİYET

"Sokak ağzı" diye adlandırılan, küçümsenen bir konuşma üslubu vardır. Ama sosyal medya üzerinden yapılan siyasi tartışmalar; hakaret, küfür, tehditlerle sokak ağzını çoktan geçti.

Artık, “Sokak ağzıyla konuşma” yerine “Sosyal medya ağzıyla, Twitter ağzıyla konuşma” denilse yeridir.

Hakaret, küfür ve tehdit, sosyal medyada sadece “isimi ve resmi” yani profil adı ve fotoğrafı sahte trol hesaplarla sınırlı değil. Özellikle siyasetçiler ve kamuoyunda bilinen ünlü isimler artık tartışmıyor, karşılıklı hakaret ediyor.

Yanlış anlaşılmasın, “Sosyal medya siyasette ahlakı bozdu” demeyeceğim, sosyal medya sadece zihinlerdeki bu karanlığın ve ruhlara sinmiş kötülüğün yazı ve görüntüye dönüşerek dile dökülmesini, yani “görünür olmasını” sağladı.

Elbette bu yola başvuranlar sadece ahlaksızlığının görünür olmasını sağlamakla kalmadı, örnek alınarak çoğalmasına da sebep oldu. Biraz kaba bir benzetme olacak ama, “Lağım patladı ve pislik ve kokusu her yeri kapladı”.

Siyasete de egemen olan bu üslup bugün oluşmadı. Ama yine de bu kadar yaygın değildi ve parti genel başkanları düzeyine kadar da çıkmamıştı.

En inciticilerden ve infial yaratanlardan birisi İYİ Parti Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Meral Akşener’i eleştiren bir şehit yakınının boynuna kolunu sıkıca dolayarak, “Senin bacını s...” demesiydi. Bir de onu savunan kitle vardı ki, “İşte kirli siyaset” dedirtiyordu.

TÜRKİYE DİKKATLİ OLMALI

MEHMET BARLAS / SABAH

Dünyanın dört bir yanında kaos hakim. Bu kaosun mimarları elbette Türkiye'de de boş durmayacaklardır. Dün Türkiye'nin ilk bor karbür tesisini açan Cumhurbaşkanı Erdoğan'da karışıklık çıkararak kaos beklentisi içine girenlere sert mesajlar verdi. Erdoğan, pandemiye, küresel enflasyon canavarına ve asrın felaketine rağmen kararlı duruşundan hiç taviz vermiyor. Topluma güven veriyor. Bu yüzden oyları 8 aydır sürekli yükseliyor. Bütün engellemelere ve yaşanan olumsuzluklara rağmen kamuoyu araştırmalarında Erdoğan'ın hala Kılıçdaroğlu'nun çok önünde olmasına inanamıyorlar. 14 Mayıs'ta ipi Erdoğan'ın göğüsleyeceğini anlayan 7'li koalisyonun küresel efendileri ise asla boş durmayacaktır. Çok dikkatli olunmalı ve her türlü oyunlarına karşı hazırlıklı olmalıyız. Bu işin şakası kalmadı. 14 Mayıs seçimlerin önemi her geçen gün daha da artıyor.

HÜSEYİN YAYMAN’IN SAKALLARI

TACEDDİN KUTAY / AKŞAM

Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman'ın saçı sakalı ağarmış.

Kendisini tanımayan misafirlerine "Ben Hüseyin Yayman, Hataylıyım, depremzedeyim" şeklinde tanıttı Sayın Vekil.

Kırıkhan'da yıkılan aile apartmanından on bir cenaze çıkmış.

Depremin ilk gününden beri terk etmemiş şehrini.

"Ailesiyle alakadar olsa laf olacak; olmasa, onlar da depremzede. Hep içinde yaşadı. En zor durumdaki kimseydi Hüseyin Bey" dedi Kırıkhanlı Yasin.

Sohbet etme imkânımız oldu.

Üç hususun altını çizdi Sayın Yayman.

"Bu bir deprem değil bir küçük kıyametti" diyor Yayman. Elazığ depremiyle de İzmir depremiyle de mukayese edilmeyecek kadar büyük bir depremdi bu. Antakya, İskenderun, Kırıkhan sokakları bu iddiaya delil teşkil ediyor. "Normal bir deprem olsa, Antep yeterdi bize, Adana yeterdi, Kilis yeterdi, Maraş yeterdi. Velakin hepsinin derdi başından aşkındı. Havaalanımız, yollarımız ulaşımı imkansız hale getirdi. Elbette hatalar olmuştur, fakat ilk günden beri herkes canla başla, iyi niyetle çabalıyor Hatay'da. Habib-i Neccar Camii de Ulu Cami de Meclis binası da aslına uygun şekilde imar edilecek. Fakat Asi Nehri'nin civarında yeniden aynı şekilde bir yapılaşmaya müsaade etmek gibi bir lüksümüz yok. En büyük güvencemiz, Cumhurbaşkanımızın bize verdiği söz ve ona olan itimadımızdır.”

TÜRK DEVLETLER TEŞKİLATI OLAĞANÜSTÜ ZİRVESİ

SELÇUK TÜRKYILMAZ / YENİ ŞAFAK

Büyük devletler, Orta Asya ve küresel rekabet kavramlarının 19. yüzyıla damgasını vuran “büyük oyun”u hatırlatmaması mümkün değil. Özbekistan Devlet Başkanı Şevket Mirziyayef’in gündeme getirdiği baskının Türkiye için de bir karşılığı var. Hatırlanacağı gibi Biden, daha ABD başkanı seçilmeden önce Türkiye ile ilgili birtakım yakışıksız ifadeler sarf etmişti. Erdoğan’ı devirme niyeti ve bunun için de Türkiye’de muhalefete destek verileceği açıkça ifade edilmişti. Kuşkusuz oldukça sorunlu bir yaklaşım ile karşı karşıyaydık fakat Batı ülkelerinden akan fonlarla güçlenen muhalif medya ve siyasî muhalefet Biden’ın ifadelerini güçlü bir destek olarak kabul etmekten çekinmedi. Hangi tarafta olduklarını gizleme gereği duymadılar. Hatta büyük devletlerle birlikte olduklarını göstermeye özel önem atfettiler. Bunu, çok rahatlıkla, bağımlılık ilişkisinin sonucu olarak görebiliriz. Bu da bize 19. yüzyılın diğer bir kavramını hatırlatır. Bilindiği gibi meşhur Şark Meselesi de Osmanlı coğrafyasının tasfiyesi anlamına gelmekteydi.

DEPREM VE SEÇİM!..

TUNCA BENGİN / MİLLİYET

Yani dememiz o ki; önümüzdeki seçimde kim Türkiye’yi en iyi şekilde ayağa kaldırır konusu sandığa damgasını vuracak. Dolayısıyla seçim tartışmalarının merkezinde depreme müdahale sürecinin nasıl yönetildiğinin veya bundan sonra nasıl yönetileceğinin yer alması kadar doğal bir şey yok. Müdahalede ne kadar yetişilebildi, yetişilemedi, nerede eksik, hata var bunlar konuşulacak elbette. Ama depremi seçim malzemesi haline getirmek, yani deprem üzerinden bir siyasi rant devşirmeye çalışmak çok daha farklı bir durum. Ayıp da… Yani popülist söylem ya da mesajlarla acılardan nemalanmak değil, yaraları sarmaya odaklanmak gerekir. Seçimde böyle kazanılır zaten...Dahası yaraların tam sarılabilmesi için deprem tartışmalarının ortadan kalkması şart. Orayı toparlamak iktidarı muhalefeti herkesin ortak görevi...

Sonraki Haber