Günümüzde Türk Şiiri Soruşturması-2: Şiir yazmak sistemle hesaplaşmaktır

Usta şair Haydar Ergülen, çağımızda şiir yazmanın anlamını anlattı: “İnsanın kendisiyle, dünyayla, toplumla, egemenlerle bir hesaplaşması olarak düşünüyorum. Şiirin kolektif ruhu geri dönüyor! Şairin görevi antiemperyalist tutum almak.” dedi

Günümüzde şiir soruşturmasına özellikle 1980’den sonra Türk Şiirine önemli katkılar sunan Haydar Ergülen’in yanıtlarıyla devam ediyoruz. Şiirdeki değişim bir bakıma çağımızdaki değişimi de anlamamızı sağlıyor. Haydar Ergülen’e göre şiir sürekli olarak sanatın diğer alanlarıyla, felsefeyle ve bilimle buluşuyor.
Usta Kalem Ergülen şiiri bir direnme biçimi olarak tanımlıyor. Şairin de şiir yazarak hem kendisiyle, dünyayla, toplumla ve egemen sınıflarla bir hesaplaşmaya girdiğini düşünüyor. Ergülen toplumla şiirin yeniden buluşacağını ancak bunun kolektif bir ruha bürüneceğini ifade etti. Usta Şair, hayat pahalılığının kültür, sanat ve edebiyatı doğrudan etkilediğinin altını çizdi.

ŞİİR YAZMAK SİSTEMLE HESAPLAŞMAKTIR

- 21. yüzyılda şiirin yeni bir tanımından söz edilebilir mi?

Şiir hem tanıma gelmez hem de tanımları bitmez! Her şair, her şiir eleştirmeni, okuru, hatta hiç şiir okumayanlar da şiiri tanımlar, tanımlayabilir. Bir yönüyle de fil tanımı gibidir, herkes bir bölümünü tanımlar. Benim de hem okuduklarımdan hem benimsediklerimden hem de kendi düşüncelerimden kaynaklanan şiir tanımlarım var ve bunlar bana şiirin diyalektik bir yapı olduğunu düşündürüyor.

Bunlar içinde değişmeyen tanımım şu: Şiir bir direnme biçimi, sanatı, eylemidir. Her çağda, her kültürde, her dilde, uygarlıkta, coğrafyada...Hem kendi varoluşu için direnir hem sisteme karşı direnmenin yoludur hem de her şiir bir önceki ya da mevcut şiire karşı bir tepki, itiraz olarak direnç gösterir. Sınıflı toplumlarda ve dünyanın kapitalist kuşatma içinde olduğu çağımızda şiir yazmayı da insanın kendisiyle, dünyayla, toplumla, egemenlerle bir hesaplaşması olarak da düşünüyorum.

‘ŞİİRİN ETKİSİNİN AZALDIĞI DÖNEMLERDEN BİRİNİ YAŞIYORUZ’

- Dönem dönem ortaya atılan bir iddiadır. Şiir bitti mi?

-Şiirin etkisinin azaldığı dönemler olabilir, sanırım şimdilerde de o dönemlerden birini yaşıyoruz, biraz uzun sürdü bu ama, nerdeyse dünya değişti, yaşam değişti, yakında insan da değişebilir. Herkesin işi zor, her şey zor, başka sanatlar da öyle, edebiyat da. Şiir Bitti mi ya da bu anlama gelen sorulara ilk rastladığımda 15 yaşımda filan olmalıyım, yani 1971’de, o yıllarda Attila İlhan, İlhan Berk, Turgut Uyar gibi ustalara sorulduğunu anımsıyorum Varlık ve başka dergilerde. Onlardan sonra da büyük şairler çıktı, onlardan sonra da...Fethi Naci’nin cümlesini yorumlayarak, insan tükenirse şiir tükenir diyeyim! Şiire gereksinimimiz var, o sürdüğü sürece şiir de sürecektir diye düşünüyorum.

TOPLUMLA ŞİİR YENİDEN BULUŞACAK

- Şiirin halkla arası nasıl? Geniş kitleler şiirin sesini ne kadar duyuyor?

Büyük bir uğultu var, büyük bir ses ve görüntü kirliliği var, her şey insanın bırakın başkasının sesini duymasını, kendi sesini bile duyamaması üzerine kurulmuş gibi. Duyduğu/muz seslerse adeta bilimkurgu filmlerindeki kaosun seslerini andırıyor, hız, geç kalma kaygısı, erişememe, yetişememe, bir şeyleri kaçırdım mı kuşkusu, distopik bir hal. Şimdi faşizmin ayak sesleri duyuluyor tüm dünyada, bu aynı zamanda şiirsiz bir dünyanın da sesi demektir, ama aynı zamanda Avrupa’da, Latin Amerika’da buna karşı sesler de çıkmaya başladı, öyleyse şiirin yakında yine dünya halklarıyla, kitlelerle buluşması da çok uzak sayılmaz. Gezi Direnişini hatırlayın, toplumsal olanla şiirin buluştuğu benzersiz bir direniştir o. Dünyanın pek çok yerinde yeniden gerçekleşeceğine inanıyorum.

SANATTAN BİLİME ŞİİR HER YERDE

- Bir fikir de şu: Şiirin aslında bütün biçimlere etki ettiği, onların içine sızdığı şeklinde. Bu bağlamda şiir ve resim, şiir ve sinema, şiir ve müzik birlikte değerlendiriliyor. Sizce bu doğru mu? Doğruysa bu bağ nasıl oluştu?

Bu tam olarak benim de düşüncem, hatta bu cümlelerle de çok yerde dile getirdim. Şiir direnişe sızmıştır demiştim örneğin Gezi için. Ayrıca sinemadan başlayarak bir sızma harekâtı gerçekleştiriyor şiir uzun zamandır, ‘şiirsel demeyeceğim hem yanlış anlaşılır hem de bana göre de doğru değil, ama şiirle edebiyatın yetkin buluşma örnekleri olarak pek çok roman okuyorum son yıllarda Türkçede ve başka dillerden yapılan çevirilerle.

Bir anlamda Sait Faik hem Türkçede hem dünya dillerinde keşfediliyor, sürüyor, onun öyküleri ve romanlarındaki şiiri ve denemeleri hatırlatmak isterim. Şiir edebiyattan ve sanatlardan başlayarak fizikten astronomiye, ekolojiden başka disiplinlere dek sürekli bir buluşmayı gerçekleştiriyor. Son yıllarda Türkçede de pek çok yayımlanan astrofizik, gökyüzü, evren üzerine kitaplara bir göz gezdirin derim, şiiri göreceksiniz, sakın şaşırmayın!

SANAT DA HAYAT PAHALILIĞINDAN PAYINI ALDI

- Son dönemde şiir kitaplarının satış oranları hayli düşük. Eskiden olduğu gibi dişe dokunur şiir eleştirileri ve polemikleri de yayınlanmıyor. Bunun sebebi nedir?

Aynı kanıda değilim. Şiir kitaplarının satışları şu son yıla kadar hiç de fena değildi, bunu hem şair arkadaşlarımın hem de kendi şiir kitaplarımın satışlarından biliyorum, fakat son 1 yıldır yaşanan pahalılık, 68 yaşındayım, başka hiçbir dönemde bu denli yaşanmadı! Bu korkunç bir şey, gerçeküstü bir şey nerdeyse! Orta sınıftan, Necatigil’in deyişiyle bir ‘ortayurttaş’ idim, fakat şimdi hayli yoksullaştığımı hissediyorum. His sözcüğü romantik kalır, dehşetle yaşıyorum! Bu pahalılıktan payını da en başta kültür sanat edebiyat, dolayısıyla kitap alıyor elbette!

Eskiden yalnızca dergi ve kitaplarda okuduğumuz şiir eleştirileri şimdi daha çok dijital medyadaki dergiler, siteler, platformlarda yer alıyor, şiir eleştirisi üzerine pek çok kitap yayımlanıyor, akademi daha fazla ilgileniyor şiirle, Metis’ten başlayarak yalnızca birkaç yayınevinin eleştiri kitaplarına bakmak bile yeterli bunu görmek için.

ŞİİRİN KOLEKTİF RUHU GERİ DÖNÜYOR

- Şairin toplumda yönlendirici bir gücü vardı. Şair duyarlılığından ve etkisinden hep söz edilir ki bu yüzden geçmişte pek çok şair gazaba uğramıştır. Günümüzde şairin böyle bir gücü kaldı mı?

Nazım Hikmet gibi, Ahmed Arif, Can Yücel, Ataol Behramoğlu gibi sosyalist ve yurtsever şairlerin tek başına çoğul etkilerine şimdi rastlanmıyor ama, Gazze’den Hrant Dink’in katledilmesine ve çeşitli haksızlıklara karşı şairlerin birleşerek yazdıkları şiirler de yeni bir şiir anlayışına işaret ediyor, belki de şiirin kolektif ruhu geri dönüyor!

ŞAİRİN GÖREVİ ANTİEMPERYALİST TUTUM ALMAK

- Tarihin doğru tarafında durmak bir mesele. Günümüzde de bu konuda turnusol olabilecek pek çok olay yaşandı. 21. Yüzyılda şair duruşunu nasıl belirlemeli?

-Türkiye’de şair ikinci yüzyılında laik, devrimci, halkçı, demokratik ve sosyalist bir cumhuriyetin kurulması için okumalı yazmalı, çalışmalı, eylemeli. Şimdi birileri çıkıp ‘şairin görevi mi bu?’ diye sorabilir, iyi niyetle de sorabilir kötücül biçimde de ben de ‘evet’ derim, şair benim gözümde biraz da ‘vazifeli’ insandır, yakın, acil, yakıcı vazife de cumhuriyeti gericilik ve faşizmden kurtarıp, antiemperyalist, antikapitalist bir tutumla, daha özgür, daha renkli, daha sesli, yani şiir gibi bir zenginliğe kavuşturmaktır.

Sonraki Haber