22 Ocak Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

THE ECONOMİST NEDEN ERDOĞAN’A SAVAŞ AÇTI?

MEHMET BARLAS / SABAH

6’lı Masa'nın aktörlerinin tansiyonu yükselttiği şu günlerde İngiliz merkezli The Economist Dergisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a adeta savaş ilan eden bir kapak dosyası hazırlamış. 2018 seçimlerinden önce de benzer bir kapak konusuyla sahneye çıkan The Economist, 5 yıl sonra yine Erdoğan'ı diktatörlükle suçluyor ve 6'lı Masa'ya bazı seçim taktikleri veriyor.

Hezeyanlar ise hiç yabancı değil. 6'lı Masa'nın aylardır tekrarladığı iddiaları bu kez The Economist'in sayfalarında okuduk. Nerede bir Türkiye düşmanı varsa 6'lı Masa'nın yanında pozisyon alıyor. Artık bu durum bizi hiç şaşırtmıyor.

ABD Başkanı Biden, Beyaz Saray'a çıkmadan önce "Türkiye'de muhalefeti desteklemeliyiz" demişti. ABD'nin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve AP Türkiye raportörü Kati Piri de benzer şeyler söylemişti. FETÖ ve PKK da bunlarla aynı çizgide.

Peki Türkiye'de seçim sonuçlarını bunlar mı belirliyor? Bu sorunun cevabını dün Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi: "Türkiye'nin kaderini İngiliz dergisi mi tayin ediyor? Benim milletim tayin ediyor. Benim milletim ne derse Türkiye'de o olur."

Eskiler, "Fitne zamanında düşmanın oklarını takip edin" der. Bu sözün ne kadar anlamlı olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Çünkü tüm Türkiye düşmanlarının okları Erdoğan'a yönelmiş durumda.

Economist Dergisi, 12 seçim kazanmış bir siyasetçiye böyle saldırmak yerine keşke kendi ülkesinde Brexit sonrasında yaşanan ekonomik ve siyasi krizlere sayfalarında yer verseydi. Keşke yüzyıllardır ülkelerini yöneten İngiltere krallığını ve skandallarla sarsılan kraliyet ailesini de tartışmaya açsaydı

Aslında çok çaresizler. Onlar saldırdıkça Türkiye büyüyor ve güçleniyor. 2023 planları da çöktü. Bu kadar saldırganlaşmalarının nedeni de bu. 14 Mayıs'ta mührü elinize aldığınızda The Economist'in kapağını mutlaka hatırlayın!

2023 İÇİN EMPERYALİZMİN ŞER HEVESİNİ ARTIRANLAR

YAŞAR HACISALİHOĞLU / AKŞAM

Fırsat kolluyorlar. Fırsatta buluyorlar. Türkiye'nin savunma sanayiinde mili teknoloji hamlesini görmezden gelen, yok sayan, küçümseyen ve giderek incitici, yıpratıcı söz ve davranışları sergileyenlere rastladıkça şer hevesleri daha da artıyor.

Türkiye'nin deniz alanlarındaki haklarını koruyup kollamak için ortaya koyduğu Mavi Vatan stratejisinin, "saldırganlık olarak algılanıyor" ifadelerini duydukça, 30 yıllık emperyalist işgal altındaki Karabağ'ın özgürlüğüne kavuşması için mücadele eden Azerbaycan'a destek olan Türkiye'yi, "Karabağ'a Suriye'den cihatçı taşıyor" diyene rastlayınca, son Davos zirvesinden "Türkiye'de demokrasi hasta, dışarıda hiçbir saygınlığı yok" diye propaganda yapanları gördükçe, Mehmetçiğin emperyalist destekli teröre karşı kaynağında verdiği mücadele için TBMM'den istediği onaya "hayır" diyenleri fark edince, hele de; "Türkiye'nin dış politikasını 180 derece değiştireceğim. Bu dış politika, Avrupa'ya da, dünyaya da zarar veriyor" cümlelerini duydukça; emperyalizmin şer hevesi gittikçe artıyor.

Emperyalizm boş durmuyor. Her fırsatı kolluyor. Şer hevesleri için iç siyasete odaklanıyor. Emperyalizmin şer heveslerini kırmak için her kim ki yeterince çaba sarf etmiyor, her kim ki şer heveslere paydaş olmak istiyor, bilinsin ki; bağımsızlık tutkunu, Türkiye sevdalıları şer hevesleri kursaklarda bırakmaya hazırlanıyor.

Ve diyorlar ki; tam bağımsız Türkiye davasını köreltemeyeceksiniz, başaramayacaksınız...

İŞARET FİŞEĞİ

ALİ SAYDAM / YENİŞAFAK

The Economist’in kapağı gündemimize nükleer bomba gibi düştü…

Sadece bizim gündemimize mi? Hayır…

“Bence ona (Erdoğan’a) çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım” diyen ABD Başkanı Biden, dünyaya gereken mesajı 2 yıl önce vermişti… The Economist’in Cumhurbaşkanı’mızı alabildiğine aşağılayan, Türkiye’yi itibarsızlaştıran, millî iradeyi hiçe sayan, hakaret dolu makalesini ve kapağını da bu talimat doğrultusunda değerlendirmeliyiz…

Seçim dönemine girdiğimiz için işi sıkı tutmak, imadan ziyade ‘doğrudan mesaja’ yönelmek zorundalar tabii… Artık kartlar açılacak demek ki…

Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın aynı günlerde dediğine bakın; NATO’ya talimat veriyor: “Batı’nın, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, içerideki muhalefetin adil bir seçim yapmasını sağlamak için cesur adımlar atması hâlinde, Erdoğan’ın durdurulma şansı var. Bunun için de ittifakın Ankara’nın üyeliğini askıya alması gerekiyor.”

Şimdi bunları önümüzdeki günlerde Der Spiegel, Stern gibi yayınlar, TV programları izleyecektir…

Peki, bunlarla aynı dili konuşup, neredeyse aynı kavramlarla saldırıya geçen “içimizdeki İrlandalılara” ne demeli?! İnsanın ‘projenin parçası’ olduklarına inanmak bir türlü gelmiyor içinden…

Olaya Prof. Dr. İbrahim Kalın ve Prof. Dr. Fahrettin Altun reaksiyon gösterdiler… Bize sorarsanız yerinde, ancak yeterli değil… Nerede TÜSİAD, MÜSİAD?.. TOBB, DİSK, TİSK, bilumum meslek kuruluşları ve diğer STK’lar neredeler?.. Benzer reaksiyonları muhalefetten de görmek isterdik tabii…

Millî bağımsızlığa, elini taşın altına koymadan sahip çıkılmıyor…

Sonraki Haber