22 Ocak Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

CHP’DE KK DARBESİ SİLAHSIZ SAVAŞ STRATEJİSİ

Eray Güçlüer - Akşam

Şimdi diyeceksiniz ki silahsız olarak savaş yapılır mı? Evet yapılır. Patenti Çinlilere ait olan bu savaş yöntemi günümüzde başta ABD ve Avrupa olmak üzere emperyalist güçler tarafından hedef alınan ülkelere karşı uygulanan uzun dönemli bir mücadele tekniğidir. Burada amaç Silahlı Kuvvetleri kullanmadan diğer bütün vasıtalarla hedef alınan ülkeler üzerinde sürekli olarak ve kesintisiz bir şekilde psikolojik baskı kurmaktır. Bu baskıyı kurmak ve devam ettirebilmek için başta sosyal medya içeriklerinin oluşturduğu sanal dünya olmak üzere bütün siber araçlarla hedef topluma sürekli olarak planlı ve hazırlanmış olumsuz içerikli mesajlar gönderilmesi, emperyalist güçlerin hedef ülkedeki gizli hücresel terminal uçlarının özellikle hassas zamanlarda yaptıkları kritik eylem ve uygulamalarla günlük olağan gündemlerin toplumu rahatsız edici yönde değiştirilmesi sağlanmaya çalışılır. Böylece o toplumun öz güveninin yok edilmesi, sürekli bıkkınlık ve bezginlik içerisinde olması, devletle olan duygusal aidiyet bağının koparılması, gelecekten ümidinin kesilmesi amaçlanır. Hedef toplum bu travmatik süreçlere sokulurken diğer taraftan da emperyalist güçler ideal yapılar ve örnek modeller olarak sunulur. Süreç geliştirilebilirse o toplumun kendi değerlerinden koparılması, terör örgütleri de kullanılarak dinsel, etnik ve mezhepsel olarak ayrıştırılması ve içten çökertilmesi mümkün hale gelebilir. Çoğunlukla toplumun inançlarını ve kültürel hassasiyetlerini istismar eden FETÖ benzeri yapıların toplum içerisine yerleştirilmeleri, devletin kendini savunma mekanizmalarından yoksun bırakılması, o toplumu koruyan kişi ve yapıların çeşitli kumpas ve entrikalarla ortadan kaldırılması silahsız savaş stratejisinin aşamaları içerisinde yer alır. Eğer emperyalist güçler başarılı olabilirse artık hedef toplumu ve devleti silahlı müdahale olmaksızın ortadan kaldırabilmeleri veya hem yönetilebilir hem de sömürülebilir bir ülke haline dönüştürebilmeleri mümkün hale gelebilir. İşte silahlı kuvvetleri kullanmaksızın ülkeleri teslim alma yönteminin adına Silahsız Savaş Stratejisi denmektedir.

ÜNİVERSİTEYE KOLAY GİRİYOR, HIZLI KAÇIYORUZ

Abbas Güçlü - Milliyet

Son beş yılda üniversiteyi bırakan öğrenci sayısı 2 milyonmuş. Çok çarpıcı bir başka veri ise her bin kişiye düşen üniversiteli öğrenci sayısı AB’de 38’ken, bu sayı bizde 95’miş. Dışarıdan bakıldığında çok şaşırtıcı rakamlar. Üzülelim mi, gurur mu duyalım? Olaya nereden bakıldığına göre eminiz ki gurur duyan da çok olacaktır, isyan eden de. Peki buzdağının görünmeyen yüzünde neler var? İsterseniz gelin önce ona bir göz atalım. Bir araştırma yapılsa eminiz ki her bin kişiye düşen öğrenci sayısında olduğu gibi her bin kişiye düşen üniversite sayısında da Avrupa birinciliğini kimseye kaptırmayız... Hemen her yıl üniversiteye 3-3.5 milyon aday başvuruyor ve bunlardan bir milyona yakını üniversiteli oluyor. Bu konudaki çarpıcı rakamlardan bir diğeri ise örneğin bu yıl üniversiteye girmek için başvuran adaylardan yarım milyonu sınav harcını ödemesine rağmen bırakın üniversiteyi, sınava dahi girmedi. 150 bini ise kazandığı halde üniversiteye kaydını yaptırmadı!..

MARX’IN BAYAT REMİKSİ SAİTO

Bercan Tutar - Sabah

Batılı palyaçoların yükselen değerlerinden bir olarak gösteriliyor. Daha 36 yaşında ama Japon Marksist filozof olarak şimdiden nam salmış biri. Uluslararası sermaye ile küresel ultra zenginlerin propaganda zincirinin en kullanışlı halkalarından. Yani Yeni Sol'un tipik kalemşorlarından. Batılı orta sınıf çevrecilerin sıradan duyarlılıklarını sol tandanslı soslarla cilalayıp servis ediyor. Küresel Kuzey'in bir neferi. Haliyle Küresel Güney'deki insanlarla kaynakların yağmalanmasına dayalı emperyal yaşam tarzının militan bir savunucusu. (…) Batı'nın yeni Fukuyama'sı Saito, gördüğünüz üzere iktisadi ve sosyo-ekolojik dünyanın revaçtaki bütün kavramlarını peş peşe sıralamış. 'Dünyayı kurtarma'ya yeltenmiş. Oysa bu janjanlı kavramlarla aslında yağma ve talana dayalı Batılı emperyalist sömürü düzeninin vahşiliğini kamufle etmeye çalışıyor. Batı dışı toplumlara "Özgürlük fakirlikte ve minimal yaşamakta. Elektrik tüketmeyin. Modern hayatın nimetlerinin peşine düşmeyin. Doğayla iç içe sade bir hayat sürün. Göl kenarında uzanın. Acıktığınızda ağaçtan meyve koparıp doyun. Sonra uyuyun. Kalan zamanınızı da spor ve resim yaparak ya da kitap okuyarak geçirin" vaadinde bulunuyor. Bütün bu Avrupa merkezci ütopik vaatlerini haklılaştırmak için de Marx'ın hayaletiyle piyasa yapıyor. Çünkü varlıklı Batılı milenyum ve Z kuşağının kaygılarını yansıtan Saito, 'küçülme komünizmi' altında herkesi spor yapmaya, gitar çalmaya, yürüyüşe çıkmaya, bahçe işleri yapmaya ve doğayla yeniden temasa geçmeye çağırıyor.

SÖMÜRÜ SEKTÖRÜNÜ ALLAYIP PULLUYORLAR

Hürriyet

Filmler ve dizileri pazarlama yöntemi değişti. Önceden içeriğe dair parçalar yer alırdı. Şimdi reklamlar, en ses getirecek biçimde yapılıyor. Bunlardan birini gösterime girecek olan İnci Taneleri dizisiyle yaşıyoruz. Maalesef ülkemizdeki diziler artık sürekli tartışma konusu. Çarpık ilişkiler, toplumsal kutuplaşmayı artıracak karakterler, paranın konuştuğu sahneler, çıkar, köşe dönmecilik, mafyalar, sinek avlar gibi insan öldürmeler… Şimdi de pavyon kültürü pohpohlanıyor. Pavyon kültürü aslında kadın sömürüsünün en yüksek olduğu yer. Binlerce yıl “sürülecek tarla” olarak görülen kadın, sürülmek için uğruna “tarla satılacak kadın” haline geldi. Kadının metalaşması, ayaklar altına alınması değişmiyor. “Eğlence kültürü” denilerek bunun üstü örtülemez. Elbette bir dizi kadın sorununu anlatabilir, toplumsal sıkıntılara parmak basabilir. Fakat sorunlara gerçekçi yaklaşmak ile pavyon kültürünü allayıp pullamak arasında fark var. Hürriyet, “Dilber sektör yarattı” haberiyle günlerdir süren propagandaya omuz veriyor. Habere göre, pavyon dansı kursları açılmış, oyuncunun giydiği elbise satışa sunulmuş. “Dilber karakteri sosyal medyada fırtına gibi esiyor” deniliyor başlıkaltında. Oysa pavyonda meze edilen, hayatını sürdürmek için bu karanlık âlemin çukurlarında debelenen kadınların sorunları yok… O fırtınaların içinde alabora olanlar yok… Bize de sormak düşüyor: Gazeteci misiniz pavyon fedaisi mi?

Sonraki Haber