22 Şubat Medyanın Halleri
İşte günün öne çıkan köşe yazıları...
TÜRKİYE’NİN ‘AVRUPA GÖKYÜZÜ KALKANI’NA DAHİL OLMASININ ANLAMI
SEDAT ERGİN - HÜRRİYET
Türkiye, Almanya ve Yunanistan savunma bakanlarını bir araya getiren fotoğraf taşıdığı anlamlar bakımından kuvvetli bir sembolizm taşıyor. (…) Böylelikle, Almanya’nın Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra Avrupa’nın hava savunmasını güçlendirmek amacıyla ortaya attığı projeye Türkiye ve Yunanistan’ın katılımı gerçekleşmiş oluyor. Türkiye ve Yunanistan’ın bu girişime birlikte katılmaları, kuşkusuz iki ülke arasında son dönemde beliren yumuşama havasını bir adım ileri götüren bir nitelik taşıyor. Geçmişte Ege’deki anlaşmazlıklar çerçevesinde sıkça karşı karşıya gelen ve daha çok bir çatışma ekseni üzerinde algılanan bu iki ülke, bu kez NATO karargâhında ittifak dayanışması içinde ele ele vermiş müttefikler olarak karşımıza çıkıyor. Atılan imzaların ifade ettiği dayanışmanın, bundan iki yıl önce Ukrayna’ya düzenlediği balistik füze ve seyir füzeleri saldırılarıyla bu girişimin ortaya çıkmasına yol açan “ortak tehdit”, yani Rusya’ya karşı sergilendiğini belirtmekte bir hata olmaz herhalde. (…) Bu durum, aslında Almanya’nın son yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliklerin giderilmesi ve diyalogun sağlanmasında, bir dönem ABD’nin iki ülke arasında yürüttüğü geleneksel dengeleyici rolün bir benzerini üstlenme çabasıyla da uyumlu görünüyor. Tabii, bu fotoğrafın başka anlamları da var. Bu görüntü, uzun bir zamandır İsveç’in NATO’ya katılım sürecini engelleyen Türkiye’nin geçenlerde bu ülkenin üyeliğine ilişkin onay prosedürlerini tamamlaması, ardından ABD’nin Türkiye’ye F-16 satışı projesinin onayı için harekete geçmesiyle başlayan yeni iklimi pekiştiren bir nitelik taşıyor. Bu yönüyle, son günlerde Türkiye’nin yüzünü daha kuvvetli bir şekilde Batı’ya çevirmekte olduğu yolundaki yorumları da destekliyor. Türkiye’nin katılımıyla ilgili vurgulanabilecek bir başka nokta daha var. Bu proje NATO çatısı altında yürütülmekle birlikte, temelde bir Avrupa inisiyatifi olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’nin bu nitelikteki bir projeye adım atması, zamanlama olarak son günlerde yeniden canlanan Avrupa güvenliği tartışmaları bakımından da önem taşıyor.
EDİTÖRÜN YORUMU: Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya alımı, Kiev’de SİHA fabrikası girişimi, Teksas’ta mühimmat hattı, Yunanistan’la normalleşme, F-35’e yeniden katılım için S-400’den vazgeçilmesi talepleri, son olarak Avrupa Gökyüzü Kalkanı’na katılım… Bunlar sıcak para arayışındaki AK Parti hükûmetinin Batı’ya boyun eğmesi, yeniden rotayı Atlantik’e çevirmesi ve Türkiye’nin önüne konulan şartların kabul edilmesinden başka bir şey değil. Bu saydıklarımız AK Parti’nin öve öve bitiremediği denge politikasının ölümünü gösteriyor. AK Parti hükûmeti giderek Rusya ve Asya’daki dostlarını karşısına alıyor. Oysa Türkiye silahlar Asya’daki dostlarımızdan doğrultulmuyor. Doğu Akdeniz’deki ABD yığınağı, Türkiye’nin terörle mücadele ettiği kuvvetlere Batılıların silah ve para yardımı yapması esas tehdidin nereden geldiğini gösteriyor. Türkiye’nin ‘Avrupa Gökyüzü Kalkanı’na dahil olmasının anlamı; bölge ülkeleriyle ters düşmek, sıcak paraya teslim olmak, S-400’den yani gökyüzü güvenliğinden vazgeçmek, Türkiye’ye yönelik tehditlerin artması demek… Batı’yla yeni iklim dedikleri şey ülkemizin güvenlik ve ekonomik anlamında kuraklaşmasıdır. Türkiye’nin Milli Hükûmete duyduğu acil ihtiyaç her geçen gün yakıcı hale gelmiştir.
FETÖ’YÜ DİRİLTEN GELİŞMELER
NEDİM ŞENER - HÜRRİYET
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın FETÖ mensuplarını KHK ile hızlıca ihraç etme imkânı veren OHAL yetkilerini kullanma süresinin dolmasından sonra, FETÖ mensupları ile ilgili işlemlerin disiplin kurulu kararlarına bağlanması örgütü umutlandırmıştı. Ayrıca KHK ile ihraç edilen bazı isimlerin tartışmalı beraat ve takipsizlik kararları ile görevlerine iade edilmesi yanında Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları hem yurtiçinde hem de yurtdışındaki FETÖ mensuplarının umutlarını daha da artırdı. İşte tam bu gelişmeler yaşanırken Danıştay 5. Daire’nin FETÖ iltisak ve irtibatlı isimleri görevlerine iade kararları elebaşı dahil FETÖ’cüler tarafından adeta “yeniden diriliş” olarak yorumlandı. Yargıda farklı siyasi kimlik, tarikat ve cemaat kimliklerine bürünerek varlığını koruyan kripto FETÖ’cülerin yanına göreve iade edilenler, “yargıda FETÖ yapılanmasının” yeniden aktif olacağı beklentisini artırdı. Sosyal medyada bu durum üzerine yaptıkları paylaşımlarda halen cezaevinde bulunan 15 bin dolayındaki FETÖ’cünün de çıkacağına dair mesajlar yazılmaya başladı. O yüzden FETÖ elebaşının hapisteki FETÖ’cüleri kastederek “Yusuf Suresi” adında bir kitap yayımlayıp, servis edilen videosunda “yeniden diriliş”ten bahsederken, sözlerini Mehmet Akif Ersoy’un “On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir ÖKSÜZ çıkıverdi!” mısrası ile bitirmesi bu yorumlara yol açtı. Ancak her kutsal kavram gibi kardeşleri tarafından kuyuya atılan Hz. Yusuf’u da hain ve alçakça emellerine alet eden FETÖ elebaşı ve mankurtlaşmış üyeleri şunu hâlâ anlamadı; Kendi kazdığı kuyuya düşen FETÖ’cüye “Yusuf” değil HAİN denir.
BU KEZ 24 TAKSİTLE CEZA ALMASINLAR!
DİLEK GÜNGÖR - SABAH
Aynı İliç'e benzer bir olay da Çöllolar da yaşanmadı mı! Ciner Grubu'nun 2009'da faaliyete aldığı sahada… Pek çok uyarıya rağmen 2011'de 4 gün arayla 11 kişi şev kaymasında toprak altında kaldı. Katliama ilişkin dava yıllarca sürdü. Peki sonunda ne oldu? Park Teknik'teki görevlilerin hapis cezası paraya çevrildi, hatta onun da 24 taksitle ödenmesi istendi. Şaka gibi ama gerçeği bu… Daha da tirajı komiği, sahayı devlet o dönemde kapatınca Ciner Holding'in bir de pişkin pişkin tazminat istemesiydi. Şimdi yargı camiasından dileğimiz bu meseleye daha ciddiyetle yaklaşmaları…